g

6.4K 519 334
                                    


kim jennie ~

Onu çağırdığım yere geldiğinde kalbimde başlayan küçük heyecan çoktan bütün vücudumu sarmıştı. Zaten soğuk olan hava, sahilin yanındaki küçük parkta daha da soğuk olmuştu. Ayrıca, vücudumda oluşan ufak çaplı yangın beni daha da üşütüyordu.

Ellerimi cebime koyup bana yaklaşmasını bekledim.

Önümde durdu.

Bir kaç dakika hiç bir şey konuşmadım. Dudaklarını birbirine bastırıp kararsız yüz ifademe baktı.

Gece yarısı, sahilin kenarında kimse yoktu, bu yüzden hem korkuyor hem de daha rahat hissediyordum.

"Sen..." dedi derin bir nefes verirken. "Beni niye çağırdın." Yutkundum.

Düşündüğüm şeyleri açıklamam gerekiyordu.

"Sanırım," diye başladım. "Düşündüğüm şeyleri bilmeye hakkın var."

Yüzündeki ifade değişmişti, ama ne üzgün ne de memnundu. Yürümeye başladım, peşinden geldi.

"Benimle uğraşırken, senden nefret ettiğim söylenemezdi." Söylediğim cümleler içimdeki savaşı haykırıyor, ve aslında hissettiğim şeyleri söylemek istediğim duygu olan bombayı ateşliyordu.

"Senden nefret etmemin bir sebebi vardı, o da bana söylediğin aptal bir cümleydi." Kafasını salladı sorarcasına. Güldüm. "Bana seninle çıkmam için dünyadaki son kız olman gerekiyor demiştin." Güldü sinirle.

Olayı hatırlamışsa benzemiyordu, ama saçma bir davranış olduğundan gülünç gelmişti.

"O zaman çok üzülmüştüm, çünkü sen çok yakışıklıydın." Güldü.

"Bunu söylediğin zaman, seni sevmemem gerektiğini anlamıştım. Çünkü dünyadaki tek kız kalmam imkansızdı, ayrıca beni sevmiyordun da. Ben de nefret etmem gerektiğimi düşündüm. Ve yaptığın her hareketin, o günden sonra itici gelmeye başladı."
Yutkundu gülümserken. Ne söyleyeceğini de bilemiyordu.

Haklıydı, ne söyleyebilirdi ki ona söylenen nefret sözlerine.

"Neden mutlu olduğumu biliyor musun?" Diye sorduğumda omzunu silkti. "Ailen."

"Sendin, Taehyung." Dedim gülerken. Beklemediği cümlelerinin kulaklarda girişiyle, kahve irislerimi gözlerime kenetledi. Durdu, onun durmasıyla ben de durdum.

İşaret parmağımı kaldırdım.

"Bana sadece bir kere iltifat ettin." Diye mırıldandım. "O neydi biliyor musun?"
Kafasını salladı onaylamazsacasına.

"Sesin çok güzel demiştin."

Yüzündeki ifadesizlik beni ikilemde bırakıyordu. Bundan sonra neler olacağını bilmiyordum, neler olabilir ne anlayamıyordum. Konuşmaya devam etmeliydim yoksa öylece durup beni büyüsü altına alan oğlanın suratına bakakalacaktım.

"İşte bu yüzden YouTube kanalı açtım Taehyung. Ama sana olan sevgimi perdeleyen nefret neden olduğunu unutturmuştu." Yutkundum.

Bir kaç adım atıp, aramızdaki mesafeyi kapatıp, yüzüme baktı. Titrek nefesini hissedebildiğimiz Kim Taehyung, bir şey söyleyecekti ama kararsız gibiydi.

"Asla bir yangın başlatmak istemedim, Kim Jennie. Asla seni kanatmak istemedim." Dedi bana.

Bu, yanan vücudumda hissettiğim en derin hislerinin başlamasına neden olmuştu.

Buydu.

Taehyung'un etkisiydi.

"Bu gün daha iyi bir adam olacağım." Dudağıma ufak bir gülümseme bıraktım. "James Young?"

Dudaklarını birbirine bastırırken gülüşünü genişletti. "Çok seviyorsun, değil mi?"

İdrak edemediğim olaylardan biri de buydu, Taehyung benim hakkımda bir şeyler biliyordu.

Ona bakışlarım, yakınlığımızda kayboluyordu. Gözlerinin kenetlendiği yer gözlerim değil, dudaklarımdı. Bu da yangın yeri olan vücudumun ateşini ikiye katlamıştı.

"İnanamıyorum." Diye mırıldandı dudaklarıma bakarken. "Daha üç yıl öncesine kadar benim için bir hayalken, şimdi dudaklarını tadabileceğim kadar yakınımda duruyorsun."

Aklım, bedenimden ayrılmıştı. Kalbim desen, ne yaptığından emin değildi.

Taehyung'la olmak, ilaç almaktan farksızdı. İyileşmek için alıyordun ama gerçekten işe yarayacak mı emin değildin.

Lisede tanışıp konuşmak için kendimi yırttığım bu adam eskiden de böyleydi. Değişen tek şey, bana olay duyguları olmuştu.

"Beni deli ediyorsun, Kim Jennie."

Duygularım ruhuma yetişemiyordu sanki.

Ellerini belime kondururken gözlerini kapatıp mırıldandı. "İzin verir misin?" Yüzüme eğilip konuşmuştu.

Onunla öpüşmemem için bir sürü sebep vardı, ama dudaklarımda hissetmek istediğin dolgun dudakları bu nedenlerin önüne geçiyordu.

Cennetle peydahlanmış dudaklarını benimkilere bastırdığında, gözlerimi kapadım.

Bu, bir rüya, hayır... bir hayalden daha fazlasıydı.

Hiç güzel rüyam olmamıştı, hayallerim hepsinden güzeldi.

Taehyung, dudaklarıma yavaş ve nazik öpücükler bırakırken, ben kaplı gözlerimin önünde beliren lisem ve burnuma kokusu gelen bahar çicekleriyle ona karşılık vermeye başladım.

Henüz çocukken hissettiğim duyguların gelip geçici olduğunu sanmam, belki de gecikmemi sağlamıştı.

Ama geç olduğunu düşünme için hala fazla erken, her şeyi bekletmek içinse fazla geçti.

Kim Taehyung ile anlaşmak Youtuber olmaktan daha zordu. Çünkü o kalbimde sarılı yaraların sahibidiydi.

Küçük hayallerimizin arkasında yatan mutluluğumuz birbirine ortak olmuştu. Çünkü henüz 22 yaşında, Taehyung'la olan ilişkimin ileri gideceğini hiç düşünmemiştim.

Ne gibi mi?

YouTube'a atmayı düşündüğüm en büyük organizasyon videosu konser videom olmasını beklerken, düğün videomuzu paylaştığım günleri görmüştüm.

~final

My ass was torn from laughing  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin