Acı Gün

18 0 0
                                    

Güneş, dağın ardından doğuyordu. Ben ise yorganım ile savaşıyordum, yastığım hakem olmuştu adeta.

Uyandığımda dünden kalmış bira şişeleriyle göz göze geldim. Bir kısmı ezilmiş, bir kısmı ise yere düşmüştü. Elimi saçıma attım, başımı ovaladım. Dün çok içmiştim. Sahi, neden o kadar çok içmiştim? Meryem'in kanser olduğunu öğrenince kendimi kaybetmiş, sınıfın ortasında öylece donakalmıştım. Onu kaybetme düşüncesinin verdiği korku, ayak parmaklarımdan baş ucuma kadar bütün bedenimi sarmıştı adeta. Beynimin içinde "Meryem kanser." cümlesi yankılanıyor, bu her oluşunda da biraz daha fazla canımı acıtıyordu. Yataktan kalkıp mutfağa ilerledim. Buz dolabından bir şişe bira aldım ve camdan denizi izlemeye başladım.

Ben neden bu evde hapsolmuştum, neden ailem yoktu? Hı, gerçi bir ailem var. Beni evlatlık alıp sonrasında biricik kızları Ada doğduğunda beni bu eve hapsettiler. Beni değil, onu seviyorlardı. Gerçi, bu beni pek de ilgilendirmiyordu. Sonuçta evim, arabam ve bolca param vardı. En azından babam dediğim adamın bana sunduğu şeyler bunlardı.

(Kapı zili çalar)

Kapıyı açmak için kapıya yöneldiğimde üzerimde bir şey olmadığını fark ettim. Koltuğun üzerinden beyaz gömleğimi aldım. Bir yandan düğmeleri iliklerken, diğer yandan da kapıyı açtım. Kapıyı açınca aşina olduğum bir yüzle karşılaştım. Gelen Meryem'di. Bakışları yüzümde değil, bedenimdeydi. Hemen kafasını çevirdi, ben de önümü daha hızlı bir şekilde ilikledim.

Meryem'den

Gözlerimi açtığımda ilk başta nerede olduğumu
anlayamadım. Etraf beyaz ve aydınlıktı,
gözlerim ışığa alışana kadar kolum ile
kapatmaya karar verdim. Sonra hatırlamaya
çalıştım neden hastanedeyim? sonra yavaş
yavaş hatırlamaya başladım. Dün okulda
kanser olduğumu söylemiştim. Ben de yeni
öğrenmiştim kanser olduğumu aslında. Sınıfa
girdiğimde, Emir'in yanına oturup elini tuttum
ve her şeyi anlattım. Emir'in gözlerinin doluşu
ama yine de mutlu olmam için gülümsemesi
içimde garip bi duygu oluşturmuştu. Benim de
gözlerim dolmuştu ve ben de o üzülmesin diye
gülümsemiştim. Emir bana bakıyordu, sanki
son görüşüydü beni. Eve gitmeyi istiyordum,
daha fazla üzmek istemiyordum Emir'i, Kafamı
yastığıma gömüp bağıra bildiğim kadar
bağırmak, ağlamak istiyordum. Okuldan izin
alıp eve gitmiştim.
Eve geldiğimde doktorumla babam salonda
konuşuyorlardı ama ben gelir gelmez
konuşmayı kesmişlerdi. Benden bir şey mi
saklıyorlardı? Zaten kanserim, bundan daha
kötüsü mü var? Annemin mutfaktan beni
çağırmasıyla düşüncelerimi bir kenara koymaya
karar verdim. Mutfağa gittim. Annem en
sevdiğim yemeği, yani yaprak sarma yapmıştı.
Ama hiç iştahım yoktu, yine de annem
üzülmesin diye biraz yemeye karar verdim. Ben
yemeğimi yerken annem de salona, doktorumla
konuşmaya gitmişti. fısıldayarak
konuşuyorlardı, bilmemi istemedikleri bir şey
hakkında konuştukları belliydi. Çok
meraklanmıştım acaba ne konuşuyorlardı?
benden neyi saklıyorlardı? Sonunda merakım
üstün gelmişti, mutfağın kapısını onların fark
etmeyecekleri şekilde araladım ve dinlemeye
başladım.
"Kızınızın sadece mide kanseri olduğunu
düşünmüştük ve midesinin büyük bir kısmını
alsak da hayatına devam edebileceğini
söylemiştik ama bu sabah röntgen resimlerini
tekrar gözden geçirmeye karar verdim ve
kızınızın bağırsaklarına da kanserin yayıldığını
gördüm." Annem doktorun sözünü keserek
"Ama iyileşecek değil mi doktor?" "Maalesef,
tümör kötü huylu" "bir yolu yok mu doktor?
Her şeyi yaparım, lütfen bir yol bul." "kızınız son
evrede, iyileşmesi çok düşük bir ihtimal ama bir
yolu var" "Nedir o doktor söylesene!" babam
annemi sakinleştirmek anneme sarıldı "Kızınızı
mutlu edin, ne isterse yapın ama çok dikkatli
olun tümörün daha fazla mikrop kapmaması
gerekiyor, gerekirse dışarı bile çıkarmayın."
annem bunu duyunca sevinmişti çünkü bir
ihtimal vardı ve annem o ihtimale sımsıkı
sarılıyordu "Yarın kurul heyetini toplayacağım,
kızınız hakkında karar alacağım sizi bilgilendiririm
hanımefendi."
Annem kendini daha fazla tutamayıp hüngür
hüngür ağlamaya başlamıştı, sesini
duymamam için eliyle ağzını sıkı sıkı
kapatıyordu. Babam tek kelime etmiyordu,
gözlerinden yaşlar akıyordu. Babam konuşmaya çalışıyordu ama sesi titriyordu. İlk defa annemle babamı bu kadar çaresiz görüyordum.

"Ne kadar yaşayabilecek?" doktor babama dönerek "6 ay, belki 1 yıl. üzgünüm..." Annem daha çok ağlamaya başladı. Babam, annemi göğsüne çekti ve sarıldı. Bunları duymak beni çok sarsmıştı. Başım dönmeye başlamıştı, ayaklarım bedenimi taşıyamıyordu. Kapının açık olduğunu unutup vücudumun
ağırlığını kapıya vermiştim ve anında yere
yapışmıştım. Ayağa kalkmaya çalıştım ama
kalkamıyordum. Sanki ayağa kalkmam için herhangi sebep bulamamıştım, yerde öylece
duruyordum ve her şey bulanıklaşıyordu.
Annemin 'kızım' diye çığlık atıp hemen yanıma
gelmesi, babamın ambulans çağırması,
doktorun nabzımı kontrol etmesi... Hepsi
bulanıklaşıyordu. Duyduğum sesler de birbirine
karışıyordu, sonrasını hatırlamıyordum.

Kolumu gözlerimden çektim ve ayağa
kalkmaya çalıştım ama başım ağrıyordu. Ne
kadar zamandır böylece yatıyordum? Bu soruya
cevap bulmak bile bana zor geliyordu. Pis
kokulu hastane yatağında yatıyordum hala.
Hastane kokusu her zaman midemi
bulnandırmıştır. Sağ tarafımdaki koltukta
annemin uyuduğunu fark ettim. Uyandırmak
istedim ama kıyamadım. Muhtemelen bütün
gece benim baş ucumda beklemiş,
uyuyakalmıştı. Derin bir iç çekip tekrar uykuma
dönmek istedim ama uyuyamadım. Telefonumu gördüm. Onu almak için komidine
doğru uzandım ama bi an başım döndü ve
telefonu yere düşürdüm, telefonun yere
düşmesiyle annemin uyanması bir olmuştu.
Uyandığımı görünce bana sarıldı, başımı
okşayıp öptü. "Bu kadar ciddi bir durumu neden
benden sakladınız anne! son zamanlarımda, ne
yapmak istediğimi hiç düşünmediniz mi?"
Annem yüzünü eliyle kapatıp ağlamaya
başlamıştı, canım daha çok yanmıştı.
"Çok özür dilerim, seni üzmek istemedik. Sadece...
Sadece son zamanlarında mutlu olmanı istedik."
Anneme sarıldım, kokusunu son kez içime
çeker gibi çektim. Bu kokuyu özleyecektim.
Bir de en çok Emir'i özleyecektim ve ona daha,
onu sevdiğimi bile söyleyememiştim, sadece
arkadaşı olarak görüyordu beni. Ya da bana öyle
geliyordu, aşkımı itiraf etmem gerekiyordu ama
ya üzülmeyeyim diye yalan söylerse? Gerçi söz
vermişti bana, asla yalan söylemeyeceğine dair.
Onu görmeyi istiyordum...
"Anne, ne zaman hastaneden çıkabilirim? Emir
ile zaman geçirmek istiyorum." "Ama biz? "
"Sizinle sonra zaman geçirsem olur mu? Emir'e
ihtiyacım var." "Peki tatlım, ben doktorun ile
konuşayım." Emir'i çok özlemiştim. Hem dün
çok üzülmüştü, belki beni görmek onu mutlu
edebilir, ben de özlem gideririm. Dolapta şortum
ve tişörtümü alıp giyindim. Sonra çantamı da
dolaptan aldım. Spor ayakkabılarımı giydim ve
odadan çıkıp annemden beni Emir'in evine
bırakmasını istedim. Yol boyunca annem de ben de pek konuşmadık. Ben arabanın camından dışarıya bakıyordum. Annem ise arada aynadan bana bakıyor, sonrasında bakışlarını yola çeviriyordu. Arabanın camından dışarı pek bakmazdım. Çoğunlukla arabada bir pop müzik açar, annemle eğlenerek giderdik. Ama şimdi ikimiz de pek iyi değildik. Emir'in yaşadığı apartmanın önünde durduk. "Seni beklememi ister misin?" "Hayır, gerek yok. dönüşte Emir beni eve bırakır." "Tamam kuzum." Annemi öpüp, sarılıp arabadan indim. Apartmana doğru ilerlerken Emir'e ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım. Ona onu sevdiğimi şimdi mi yoksa sonrasında mı söylemeliydim? Yoksa hiç mi söylememeliydim? Kafamın böyle karışacağını biliyordum. Söyleyeceğimi düşünmek kolay olsa da, kafamda kelimeleri toparlamak ve söylemek zordu. Merdivenlerden çıkmaya başladım. 2. katta oturuyordu zaten. Zile bastım. Kapıyı açtığında karşımda Emir'in karın kasları duruyordu. Çok çekiciydi ama uyanmıştım, durumu toparlamak istedim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayal Arkadaşım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin