Thalia derin bir nefes aldıktan sonra avcıları giriş kapısına götürdü.Ve tam girişte öylece durup Long Island'ı seyretti.
Kamp fazla değişmemişti.Eh,Büyük ev ve kulübeler yerli yerinde duruyordu işte.Turuncu tişörtler,çilek toplayan satirler ve arenada talim yapan melezler ortalıktaydı yine.Ama birşey eksikti.Ve hep öyle kalacaktı.O eksik asla ama asla geri dönmemek üzere gitmişti.
Gaia ile olan savaştan sonra Thalia bir daha buraya gelmemişti.Gelmeyide düşünmüyordu ama nedense içindeki bir dürtü onu buraya sürüklemişti.Şimdide kampa bakıyordu işte.
Bu kamp herşeyiyle,en ufak ayrıntısına kadar onu hatırlatıyordu.
Arkasındaki avcılar homurdanmaya başladıklarında silkindi ve kampın doğu kısmındaki girişine doğru ilerlemeye başladılar.
Tepeye geldiklerinde Thalia Long Island'a tepeden baktığında kendini kuş gibi hissetti.O hissi bir kere tatmıştı ama dikkatini aşağıya değil,aşağıda bulunan böceklere verdiğinden pek fazla bir şey anlamamıştı.
Neyse,konu bu değildi.
Hemen tepenin ilerisinde bulunan yaşam ağacına baktığında altın postu gördü.Thalia gözlerini kapadı ve geçmiş lanetinin onu ele geçirmesine izin verdi.
"Siz gidin ben geleceğim !"
"Hayır Thalia yapamazsın,gel bizimle."
"Onu kampa götür Luke.Döneceğim söz veriyorum."
Luke.
Thalia onunkine benzer mavi gözlerini aklına getirince duraksadı.Son bir haftadır sürekli onu görüyor,düşünüyor ve en önemlisi yeniden hissetmeye çalışıyordu.Fakat Thalia onu kalbinin en derin yerine gömmüşken bir anda çıkması...Işte bu tuhaftı.
Puslu düşüncelerini aklından uzaklaştırırken kampın girişine gelmişlerdi.
Kapıda onu Stoll biraderler karşıladı.Thalia gözlerini devirdi ve geçiş izni almadan ağacı geçerek kampın iç bölümlerine ilerlemeye başladılar.
"Hey şuna bak Ken'siz Barbie'ler gelmiş."
Thalia ona son moda "Bir kez daha bunu dersen seni Lethede boğarım." bakışı fırlattıkdan sonra ona dönüp sırıtan bir çift gördü.
Percy ve Annabeth.
"Thalia,dostum seni Gaia'dan sonra görmedik."
Thalia her ne kadar avcıların önünde bu hareketi yapmak istemesede Percy'e gidip sarıldı.Percy sırıttı.Thalia onu özlemişti.Deniz kokusunu içine çekerek ona gülümsedi.
"Annabeth ?"
"Thalia !"
Annabeth ile sımsıkı geçen bir kucaklamanın ardından Büyük ev'e yol aldılar.
"Hala avcılara katılmayı düşünüyor musun bakalım ?"
Annabeth gerildi.Gri gözlerini kocaman açarak ;
"Kesinlikle hayır.Percy bunu duymamalı." dedi gülerek.Gri gözlerinin içi gülüyordu.
"Percy bunu duydu bile." dedi Percy.
"Haklısın,ama Orion'dan sonra toparlanmaları gerek." dedi Thalia kampa yayılmış kurt ve avcı sürüsüne bakarak.
"Senin de toparlanman gerek Thalia."
"Ben mi ? Ben iyiyim.Dikkatim yerinde "
"O yüzden mi hamburger ile süt içiyorsun ?"
Bazen Annabeth'in bu kadar akıllı ve dikkatli olması sinir bozucuydu.Thalia gülümsemeye çalışıp arkasına yaslandı ve yemeğini kime adayacağını düşündü.Ani bir kararla "Zeus."'a dedi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur (One-Shout)
Fanfiction"Neden üzgünsün ? Elysium güzel değil mi ?" Yağmur gibi ıslak,ateş gibi yanıyordu yürekleri.Birbirlerinin engin gözlerinde kaybolurken bulmuşlardı birlikteliği.Onlar için aşk asla ölmezdi. Bakirelik yemini etmiş bir avcı ve bir hayalet nasıl devam e...