idris dikti hüllemi, bundandır çıplaklığım, cennete uçmağa kuşandım vera, söyle onlara, söyle suya komasınlar adımı, senin adın, adın zerrâk.
-
eğer, eğer şu eşikten dışarı vurursa gövdem, kime ne sayarım vera, neyimizi dökünürüm, ya o işitenler, kökü abdalların soluğuna urganlı şu dilimizden anlarlar mı? vera, dudakların kıpır kıpır, anlarlar mı dudaklarının içi kokan yâ hûları, yüzünü sağa yatıran cilası soyuk küçük rahlemiz vera, rahlemize kıymasınlar bizden sonra. yeşil boyalı kitabı belinden yukarı tut aman, bak zümrüt yeşil, ellerinin içi hep bu yeşil, anlayacaklar mı anlarlar mı vera, bizi anlamaya solukları kalacak mı bir mezarın ağıdını bellemiş kuru sesimizden kıvrılan üç başlı kızıl yılanlar ayaklara sarılınca? vera, vera belinden yukarda tut kitabı, gel, gel duvar dibine, kır dizlerini, seni bir ben mi görürüm hiç anlatmamışsın gibi fısılda hadi, bu kerpiç tekkenin tek ve dar odasında, bu gül yağı kokan ellerimi sımsıkı tut da anlat vera, bir ben mi görürüm bukle bukle saçlarını? dudakların üzüm yememiş yudum etmiş bir ben mi bilirim sıcağını, söyle bana, tespih tespih çektiğim el kayyûm da sensin değil mi, bana adını vermeyecek misin vera? korkma, korkma dokunmam saçına. bil ki elim arşa doğrulur, isa'nın kanlı ayak parmaklarına dokunmaya güç bulur da şu saçının kıvrıldığı yerden bir kıla değmeye cesaret edemez, inanmaz mısın vera, korkağım benim, benden korkağı benden korkanım, dudakların üzüm içmiş bilirim, artık benden korkma. duvar dipleri ya, çile nedir bilmez misin, yalnız korkmakla olmaz bil, kuru ekmeğimize bir yudum su katma vera, tespih tespih çektiğin kahhar'dan korkmaz mısın korkağım, hadi anlat, ayaklarımı örten kara çarşafıma bakma da anlat, peçeme de düşman olma, benim dudaklarım kara oldu vera, kork dudaklarımdan, uzatma elini, elinin yeşilini çalma karama, yalan mı söylerim, kara çarşafımın içinde apak gerdanım mı uyur, sensin yalancı, gülme, gülme böyle, anam da karaydı benim, kara kızım ben, ellerim sana dokunur diye özendi beyaza, gülme, bırak peçemi, ben kara bir çirkinliğim, bir lokma ekmek daha koy ağzına. dün muskamı düşürdüm seherleyin, üç kez öptüm de diktim bağını, seninki sağlam mı vera, neden örttün gerdanını, kaçma, sen kara giymezsin bırak o çarşafı, muskanı mı düşürdün yoksa, yenisini yazarım olmaz mı, kızdın mı bana? o rahleye yanaşma, çekil, nen var senin, hangi ana öğretti bu ağlamayı sana, canını mı sıktım, bağışla beni, o rahle zenne ananın, biz hakka hucub dolu zenb ehli o rahleye oturamaz vera, kalk oradan, kırayım seni kırıl bana ama kalk oradan, gel duvar dibine, tespihini sürüme öyle, korkmaz mısın artık vera, yoksa adını mı vereceksin bana? ben adımı verdim sana, anamın kara kızıyım dedim, bir odada belimden aşağı uzanmış leylak tespihimi çeker dururum, duvar dibinde muskamla otururum vera, çilemi doldururum. inanmaz mısın? bırak peçemi, bırak, yapma, karayım ben- öpme, öpme muskamı, soyma gövdemi daha, korkun nerede vera, öpme kaburgalarımdan, nasıl açsın böyle, utanmaz mısın yalvarmaya, dudaklarının cennet suyunu akıtma belimden kasıklarıma, çözme kuşağımı, ben- zünnâr'ım ben, zünnâr, nasıl bildin adımı, sen de sevgilisin vera, ben de bildim mi? verme adını ama dudaklarıma bak onlar kor kızıl bekler dudaklarının altında, kuşağımı nazlı boynuna öyle sarma, muskan mı olacak benim günah şeridim? ya korkun, korkun nerede vera? adın ne senin sevgiliden başka? korkma, korkma istemem adını, yeşil ellerinden koy bacaklarıma, korkumu al dizlerimin arkasından dirseklerinin ucuna, adın bir sevgili kalana dek sokul bana ama, ama saçını uzak tut vera, ağlama, saçını kuşağımla sakla ellerimden, çilemin otuz dokuzuncu gününde hakka kavuştuğumu bilmesin tek bir ana.
şu eşikten adım atarsam artık ne konuşurum bilmem zenne ana, leylak tespihimi zümrüt kitabımı alır mıyım yanıma, peçemin altından ne fısıldarım, ya kerpiç kokusu olmadan bir lokma ekmek geçer mi boğazımdan, çilem dolmadı ana, kara çarşaflar altında apak gövdemi saklayamadım ben, susmadı sivri dilim, kuru ekmekle bir yudum sudan gayrısı haramsa bana vera'nın dudakları neydi? vera uyur şimdi, gerdanında yalnız iki kahverengi ben var, muskası yok vera'nın, dudaklarının kokusu da yâ hû değilmiş, onun adını bilirim şimdi. ellerinin içi yeşil değil bakır kızılmış, vera hiç korkmamış zenne ana, ben onun adını bilirim, şimdi çıplaksa bedenim şimdi bir adım attımsa eşikten- onun adı vera olsun istediğimden.
çarşafım yere sürünmezken içim titriyor ana, sen nasıl yürümüştün, memelerimin arasındaki muska alevden üflenmiş gibi kavuruyor etimi, sen nasıl aşmıştın şu evleri, ana, ana cevap vermezsin bilirim ama nasıl vazgeçtin sevgiliden, ben geçemiyorum, güneş yükseldi ama atamadım kendimi yardan aşağıya, utanıyorum ana, çırılçıplağım, nasıl geri dönerim kerpiç odama, dönemem, dönemem yine öper beni, adını söylemekten korkuyorum onun, yine öperim onu ana, benim çilem bu muydu? buydu, buydu değil mi ana, biliyordun da odalara kapatıyordun beni, çilemiz aynıydı ana, seni sevgilinin saçını öperken gördüğümde ağladın da kendini yardan aşağıya çırılçıplak atarken bir damla gözyaşı düşmedi yanağına. bildin değil mi, bildin bu yardan atlayacağımı, bizim çilemiz dolmazmış zenne ana, dönemem ona, dönmedin ya ben de dönmem, ama son kez bağırsam ya arşa, ey insanlar diye haykırsam adımı, ben zünnâr'ım bu uçurum da benim zebhim desem ya, ben vera'yı bir yudum süt içerken gördüm ana, akşamdı, bağırsam atmadan önce kendimi, idris dikti hüllemi bundandır çıplaklığım desem, cennete uçmağa kuşandım vera, söyle onlara, günahım yok benim, söyle suya komasınlar adımı, tespihimi yakmasınlar onu sen çek vera senin adın zerrâk desem duyarlar mı ana? anlarlar mı?
bu yardan atladığımda onun adı vera olacaksa bin kez açarım kollarımı ana, bin kez kucaklarım boşluğu, bin kez taşlara vururum başımı. onun çilesi dolacaksa bin kez atlarım, sen bundan ağlamadın şimdi bilirim, ya ben, ben neden ağlıyorum ana, senin sevgilin yüreğine korkuyu alıp duvar diplerinde muska dikti ya ben neden ağlarım biliyor musun, benim sevgilim korkmayacak diye korktuğumdan atamam kendimi aşağıya, ana, gözlerim korkudan yaş döker yoksa vera ben miyim? kızına seslensene ana, havva'nın kızı değil miyiz ikimiz de, ana seslen kızına, yâ hû de, tespihini ver bana, ana, ana nasıl uzanılır taşa?
hangi ana öğretmiş ki bunu kızına? seslenme ana, sus, sus belki duyduğum çığlıklar onundur, korkuyordur, vera'dır, muskamı takmıştır, duvar diplerinde yeşil ellerle tespihimi çeksin bundan sonra, ana, ana senin rahlene oturmasın, benim rahleme oturmasın, adı bir vera kalana dek korksun o duvar dibinde, ama ana, ama saçına uzanırsa bir densiz el ben ne olurum- ana bu yüzden mi attın kendini taşlara?
-
zünnâr: sevgiliye hizmet ve itaat etmeye özenmek-hizmet kuşağı kuşanmak, dünyaya gönül vermek, benlik, bencillik. zerrâk: riyakâr, hilekâr. zebh: boğazlama, nefsi öldürme. gabukî: akşam içilen süt-şarap, sevgili ile yüz yüze gelme. vera: takva sahibi, allah korkusu olan. çile: tarikatlarda, dervişlerin nefislerine hakimiyetlerini sağlamak için geçirilmesi zorunlu olan dönem. hülle: idris peygamberin diktiği cennet örtüsü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zünnâr ve zerrâk ve zebh
Fanfictionçarşafım yere sürünmezken içim titriyor ana, sen nasıl yürümüştün, memelerimin arasındaki muska alevden üflenmiş gibi kavuruyor etimi, sen nasıl aşmıştın şu evleri, ana, ana cevap vermezsin bilirim ama nasıl vazgeçtin sevgiliden, ben geçemiyorum, gü...