Açmaya baş veren tomurlarda,
beyaz örtünün yırtılışından,
yüz bulan kardelenler gibi.
Baş kaldırmayı benden öğrendin bu dünyaya.
Bende, senden.
Düştüklerinde ufları için ağlayan çocuklar
başarılarımızı toz, başarısızlıklarımızı günahlarımızcasına
gören büyükler arasında
eğik başlarımız, içe doğru kelimelerimizle.
zordu melanetli sayılmak.
bundan zevk aldığımızı,
başımız çocuk, ellerimiz omuzlarımızda çıta.
Haykırmak.
-
Rumeli'nden kalkan bir sürgün kaç günde ulaşır anadoluya
karadeniz bağışlamaz,kader ağışlamazsa,
Hangi tarih öğretmeni çocuklara haktan, hukaktan söz edebilirki ?
Cesareti senden öğrendim bu dünyada.
Sende, benden.
kömür ve is kokusu içinde, gece yollarına kendini vuran.
iç ki gece, içki için ısınsın,
gülüşüm(ü), arkanda saklanan,
paslı bir bıçağa,
eğer bağışlanma, eğer af yoksa.
ölüm, dostluk elinden,
Cesarete gebe.
Esarete küfe.
Eşrefin o saatında.
-
Hiç bir zaman akıl erdiremedim,
ölümlü şeylere ulanmanın fani getirisine.
Her ordu yenilir.
Her devlet yıkılır.
Her şirket batar.
Her din mit,
Her memur emekli olur.
Her şiir biter ama
ama'sında saklıyorum seni bu bilmecenin.
Yenilgiyi kabullenmemeyi benden öğrendin bu dünyada,
Bende, Senden.
Seninle yenilgiyi ilk tattığımız anda.
Müdür muavininin askerlik anıları arasında.
Hiç bir zaman bilmeyeceksin belki de
Yenilgiye açılan birer tomur tutmuştu gözlerin,
benim gözlerimse tutmuştu sana.
Yere yakın bir yatakta oturuyordun, muavinin eli omzunda.
Yaklaştım, kalktın ayağa ve anlaşılacağı gibi sonra.
O günden sonra yenilgiyi,
kabullendiğini görmedim bir daha.
-
Şimdi dostum,
ırmak olup içine aksam,
dolmaz ruha.
Çelik olsam,
saplansam,
parçalanmaz imana.
Vahşi olsam,
kalbini yesem,
arkamda duracak vefaya sahipsin.
Sahiden de benimle en derine gelir misin ?
-
Aydınlığısın metruk evlerin,
pervaz ve pencerelerinden sızan.
Sızısı farkedilmese de insan gözüyle,
aydınlığına şüphe olmayan.
Umut diye anılan dillerinde,
Sokak insancıklarının dilinden, gözlerinden alıyorum
ve saklıyorum seni.
Saklamak ?
Hangi dilde imkansızın eş anlamlısıymış ?
Ben kör olmayı senden öğrendim.
Sende, benden.
İlk defa yatıp yıldızları gözlediğimiz,
toprağı koklayayaz şimdi.
Yıldızlardan bahsediyordun uzun uzun,
korkuyordun böceklerdense.
Bense şafağında günün, seni seyrettim saatlerce.
Bak!
yağmur çiseliyor üstümüze,
telaşlanıyorsun,
Ah o tatlı telaş geriniyor bir muşamba gibi üstüme,
gözlerimi suretinle, bedenimi nefesinle sarmalıyorsun.
Önemi yok,
Metruk evlerin, evsizlerin, yağmurların ve böceklerin,
görmüyorum ya.
-
Cismin yeryüzünde kızgın lavlarla
bilenişinde tutuyor giz jiletini.
Bileklerime, benim bileklerimi açmak zordur.
Böbür koynumda yara,
yine de açılır.
Akanlarsa, eserindir.
Haydi saçılsın bileklerimden,
ay süzülür, kum süzülür.
Yaşamanın getireceği hataları kabulleniş süzülür.
Süzülmez mi sevdiğim ?
Yorulmayı ben senden öğrendim.
Sadece ben, senden.
Kırılmayan kalplere sahip devler, ülkesinde doğurmayı isterdim seni.
Sönmeyen ateşler ülkesini de göstermeyi.
Biraz daha akıllı olmayı,
ve tüm duyguların anlamını,
şu felfecir çağda daha çocukken öğrenmeyi.
Karanlığımdan bilirsin.
İnkarlarından bilirsin.
Düşüp kalkmalarından yataklara,
yorgun, tatmin ama yarım.
Nefretimi kusup üzgün kediler gibi uyanışımda.
Korkmak, yorulmak, hesap bir yana
İkra kitabek istersen yarab'bim
ama üzgünüm yine de senin adına.
Çünkü Sevgilim,
"Aşkın bir adı da yorulmamaktır."