Aşkın yolu düz değildi. Mesela her zaman mutlu olmazdınız, her zaman üzülmez, hüzünlenmez, heyecanlanmaz veya sevmezdiniz. Bu hayatın gerçeği veya aşk denilenin gerçeği olabilirdi. Tek bildiğim bir yol vardı ve ben o yolda çok kez düşmüş, kalkmış ve tekrar düşmüştüm.
Beni kaldıran sevgiliye sahiptim mesela. Onu çok seviyor ama çokta kavga ediyorduk. Mutluyduk ama sürekli ağlıyorduk. Yaralarımızdan öperdik ama tekrar yara almak/vermektende çekinmezdik. Birbirimizde teselli bulur ama aynı yatakta yatmazdık bazen. Yolun düz olmadığının birkaç küçük örnekleriydi bu.
Yol vardı ve biz o yolda çokça yıpranmış, yorgun düşmüştük. Öyleki birbirimize kapanmayacak yaralar bahşetmiştik. Ben ondan gelen iz bıraksada herhangi bir yaraya bile razıydım. Yeterki benimle olsun derdim sürekli. Benim elimi tutsun kırsada önemli değildi. Kalbimi eline ben vermiştim onun kalbime yapacak herhangi bir şey için şikayet etmezdim, etmedimde ama o...
O benim kadar güçlü değildi. Hiç bir zaman güçlü biri olmamıştı zaten. Cılız bedeni her ona dokunduğumda titrerdi mesela. Belkide çok sevdiğindendi bilemiyorum tek bildiğim onu çok seviyor olduğumdu. Onun hisleriyle pek ilgilenmezdim. Ben seviyordum onun sevip sevmemesi umrumda olmazdı çoğu zaman çünkü yanımdaydı. Evimde yaşıyordu sevmese bile benim yatağımda bana sarılarak uyuyor oluşu yeterdi diyordum. Kendi hislerime o kadar odaklanmıştımki onu erittiğimi görmemiştim.
Bu bencilliğim beni kör etmişti. Onu kaybettiğimde bunun farkına varmıştım. Hislerine değer vermemiş olmam onu oldukça yıpratmışı. Beni asla bırakmaz çünkü onu seviyor olmam yeterdi diye düşünmüştüm bu yüzden onu sürekli kırıp dökerdim.
"Seni küçük sürtük haddini bil." cümlem bana yıllarca tahammül eden sabrını taşırmıştı. Yüzüme inen tokat yılların biriktirdiği tüm yorgunluğuyla atılmıştı suratıma.Beni sevdiğiyle ilgilenmesem bile beni sevdiğini çok iyi biliyordum. Bana dokunan ürkek elleri. Dudaklarımda konaklanan minik kiraz dudakları titrerdi mesela. Ona her dokunduğumda, meleğim dediğimde hızlanan kalp ritimlerini aramızda santimler olmasına rağmen duyuyor oluşum bunun kanıtıydı ama ben görmezden gelmiştim. Bu hatamı birde beni aldatmayacağını bilerek ona inanmayarak ve hakaretler ederek taçlandırmıştım. Açıklama yapmasına izin vermeyip sadece sinirime teslim oluşum onu asla geri gelmeyecek bir şekilde kendimden uzaklaştırmıştım.
Şimdide bu hatamın pişmanlığını yaşıyordum. Bu hatayı ben işlemiş onun ürkek, güzel kalbini asla toparlanmayacak şekilde kırmıştım. Bu yüzden karşımdaki sahneden asla şikayet edemezdim sadece 3 yıl sonra onu tekrar görmüş olmanın sevincini yaşıyordum yüzsüzce.
Min Yoongi tüm güzelliği ile karşımda duruyor ve melekleri kıskandıran gülüşüyle gülüyordu. Bundan şikayet etmezdim asla. Tek sorun o gülüşün bana değil elini tutuyor olduğu kadına bahşediyor oluşuydu.
Bir kadın. Yoongi'nin kadını, sevdiği... Yoongi'nin gülüşünün sebebi, Yoongi'nin -bir zamanlar benim sahip olduğum- kalbine sahip bir kadın...
Bir kadın. Benim tutmam gereken beyaz elleri tutan, ince uzun parmaklar tarafından sarmalanan bir kadının eli... Yıllar önce benim öptüğüm diş etlerinden öpen bir kadın...
Ben Kim Taehyung etimle, kemiğimle kendimden nefret eden, çektiğim her sigara nefesinde kendine lanet eden ve asla Yoongi'nin sevgisini hak etmemiş olan ben karşımda olan bu görüntüye asla ama asla şikayet edemezdim. Bu görüntünün oluşmasına ben zemin hazırlamıştım. Onu kendi ellerimle kapının önüne koyan bendim şikayet etmeye hakkım yoktu. Ama yinede ben.... Beni sevsin istiyordum bencilce.
"Hey neden ağlıyorsunuz?" Kadın... Yoongi'nin güzel ellerini bırakan kadın. Kadını görmeyen/ duymayan ben... Yoongi'ye odaklanmış olan ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Way Of Love (TaeGi)
Fanfiction(Oneshot) Aşkın yolu düz değildi ve ben bunu yaşadıkça öğrendim