piknik

730 60 18
                                    

anı defteri, 1994

Mevsimlerden ilkbahardı. Yılın yorucu dönemi geride bırakılmıştı. Paskalya için aileleriyle bir araya gireceklerdi Hogwarts öğrencileri. Asıl bu vakitte Hogwarts'ta olup arkadaşlarıyla güzelce vakit geçirebilme şanslarını bilmeyen öğrenciler, yuva özleminden evlerine dönmüştü. Bazıları ise son yaşanan olaylardan dolayı gitmişti. Etrafta korku içinde bile bizim İkizler, Eleanor ve malum birkaç isim ise Hogwarts'ta kalmayı tercih etmişti. George ile Fred'in kardeşi Ron, arkadaşları Harry ve Hermione ile birlikteydi. O üçlü ilk senelerinden bu yana ayrılamaz olmuştu aynı George, Fred ve Eleanor gibi.

Hava önceki günlere göre biraz daha açıktı bugün. Her ne kadar ilkbahar gelmiş olsa da birkaç gün boyunca durmadan yağmur yağmıştı. Bugün ise güneş parlarken etraf güzel mi güzel ıslak toprak kokuyordu. Eleanor'un bayıldığı bir kokuydu.

Eleanur demişken bizim Roughe bu arada ise Granger ile gölün yanında ders çalışıyordu. Daha doğrusu Granger hararetli bir şekildfantastik canavarları araştırıyordu, kızıl kafalı ise ağzına jambonlu sandviçleri doldururken sıkıldığında önündeki kitabında sayfa atlıyordu . Kırmızı ekoseli piknik örtüsünün üstünde bir sürü kitap etrafa saçılmış durumda bile Hermione hiç de rahatsız olmuşa benzemiyordu. Eleanor pek bir inek öğrenci havasına giremiyordu . Korktuğundan ols.

Ağzına son lokmasını atan Eleanor, "Granger, biraz atıştırsana. Geldiğimizden beri hiç yemedin.", önündeki kitabı kenara itti.

"Ağzın doluyken konuşma, Eleanor. Hoş değil." Başını kitaptan kaldırmamıştı.

Piknik sepetinden bir sandviç almış Granger'a doğru uzattı, "Boşver hoş olmasam kime ne ? Ye hadi." dedi elindeki sandviçi daha da uzatıp. Gryffindorlu elindeki kitabı kenara bırakmış, sen iflah olmazsın dercesine başını sallayıp elinden sandviçi almıştı.

Bir ısırık alıp etrafını inceledi." Böyle hiperaktif arkadaşların var hiç yorulmuyor musun?" diye sordu Hermione, Fred ile George'u kast etmişti.

"Kan çekiyor sanırım. Benim de bir farkım yok sonuçta." diyip gülmüştü. Yalan yoktu. Kendisinden ziyade kız kardeşleri Ginny ağabeylerine bir tık bile olsa benzemezdi. Zaten hangisine benzeyecekti ki? Bill? Charlie? Percy? İkizler yoksa Ron mu? Hepsi birbirinden farklı.

"Siz üçünüz nasıl tanıştınız? Birbirinizden çok farklısınız, anlaşmanıza şaşırıyorum açıkçası." Sohbeti böylelikle devam ettirdi Eleanor. Bunca vakit hiç aklına gelmemişti Altın Üçlü'nün nasıl "Altın Üçlü" olduğunu.

"Hogwarts Express'te tanıştım. sonra bir bakmışız Üç başlı bir köpek ve biz aynı odadayız. Gerisini biliyorsun. Başımıza gelmeyen kalmadı." hışımla bir ısırık daha aldı elindekinden.

4.senesinin ikinci dönemindeydiler ve seneye de SBD sınavı Eleanor'u bekliyordu. Ama kendisinin umursadığı yoktu hâla. Okuldan mezun olunca ne olmak istediği bile belli değildi ama ailesi onun bakanlıkta çalışmasını istiyordu-

"Peki kütüphaneden dönerken sürekli karşılaştığımız çocuk?" diye sorup gerçekliğe geri dönmesini sağlamıştı Granger.

"Hangi çocuk ?" diye affalamıştı, kim olduğuna dair bir fikri yoktu.

"Sana tek iyi davranan Slytherinli."

"Ah, William'dan bahsediyorsun. İlk sene tanıştım, Cass diye bir kızla da aynı şekilde. Derslerde görüyorum, ara sıra sohbet ediyorum." Diye cevaplamıştı Eleanor.

Hermione başını sallayıp onaylamış "Hoşuna gitti sanırım, sizi tanıştırayım. Ona da ders anlatabili- AH!" sözünün kesilmesinin nedeni yanakları pembeleşmiş Granger'ın Eleanor'un omzuna vurmasıydı.

cherry blossom | cedric diggoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin