İnsanlar iftira atabilir hemde hiç karşıdakinin hayatını ne kadar etkileyeceğini düşünmeden. Bana iftira atılması o kadar umrumda değil soğuk bakışlarımla insanların ağızlarını torba gibi büzebilirim ama annem ve babamın bu iftiralara inanması ve beni Bolu denen lanet şehire göndermeleri....
Şoförün dikiz aynasından bana baktığını fark ettiğmde kulağımda ki kulaklığı çıkarıp yavaşça çantamın önünde ki küçük göze koydum. "Burası yeni okulunuz. Yurda eşyalarınız iki gün önceden teslim edildi." şoföre kafamı belli belirsiz sallayıp arabadan aşağı indim.
Dışarıda beni arabanın sıcak havasına karşın oldukça soğuk ve sert esen rüzgar karşıladı. Montuma sarılıp okul bahçesini içine girdim. Okul binası tamamiyle camlaradn yapılmıştı. Okul binasının biraz ilerisinde yurt vardı. Soğuktan üşüdüğüm için hızla yurda doğru yürümeye başladım.
Yurt kapısının üzerinde ki büyük harflerle yazılmış tabelayı sessizce kendi kendime fısıldadım. "ÖZEL FATİH LİSESİ KIZ ÖĞRENCİ YURDU" işte bir yıl boyunca hayatımı kendime zehir edeceğim yer.
Soğuktan dolayı bir kez daha titrediğimde hızlıca içeri girdim. İçeride beni sıcak bir hava karşıladı. İçeride ki sıcak havayı gören vücudum hemen gevşedi.
Girişde hemen solda iki oda var. Odalardan birinin üzerinde müdür diğerinde ise güvenlik yazıyor. Müdür yazan kapının önüne gelip kapıyı tıklattım.
İçeriden "Gelebilirsiniz." diye kalın bir ses onay verdi. Kapıyı yavaşçaaçıp içeri girdim.
Oda büyük ve dört duvardan biri boydan boya cam. Bütün mobilyaların rengi kahverengi ama oda da her yerin kahverengi olması odayı boğucu yapmaktan ziyade ferah bir ortam yapmış.
Tam karşımdaki masada duran kadın bana oda kadar güzel gelmemişti. Rahatsız edici derecede ki, gözleri bütün vücudumu taradı. "Evet buyrun, niçin gelmiştiniz?" kadının mavi gözlerina bakmayı reddederek konuşmaya başladım.
"Ben Asya ERDOĞAN iki hafta önce buraya kaydımı yaptırdım, eşyalarım da iki gün önce getirildi." kadının mavi gözleri yine yüzümde gezinmeye başladı.
"Evet, hatırladım. Buyur otur seninle halletmem gereken işler var." daha yeni geldim ve benimle ne tür işi olabilir ki?
Kadının gösterdiği, kahverenği büyük masanın önünde ki, koltuğa oturdum. Ben koltuğa oturana kadar adını bilmediğim kadın masanın çekmecesinden pembe renkli karton bir dosya çıkardı.
"Şimdi senin burada kalmayı kabul ettiğne dair bi kağıt imzalaman gerekiyor." imzalamam gereken sayfayı açtıktan sonra dosyayı bana uzattı. Dosyayı elime alıp sayfada imzalamam gereken yeri buldum. Kadının masasının üzerinde ki kalemlerden birini alıp Kutay'ın çok afilli bulduğu imzamı attım. Dosyayı geri kadına uzatıp kalemi aldığım kalemliğe geri koydum.
"İmzanı attığına göre ebeveyn izni olmadan yurttan ayrılamazsın. Ben yurt müdüresi Zeliha ERSOY. Sana yurt kurallarını ve düzenin anlatan bir dosya vereceğim, incelersin. Şimdi oda arkadaşını çağıracağım seni odana götürür ve merak ettiğn soruları ona sorabilirsin." ben daha ağzımı açamadan yurt müdüresi odayı terk etti.
Müdürenin gelmesini beklerken bir anda yurtun içinde az önce kulaklarımı dolduran kalın ses yankılanmaya başladı.
"Buse YILDIRIM, danışmadan bekleniyorsunuz." kadın bu cümleyi üç kez daha tekrarladıktan sonra odaya geri döndü.
"Şimdi oda arkadaşı gelir." hayatım boyunca Ankara'dan uzun süreli ayrı kalmadım. Her zaman döner dolaşır yine Ankara'ya gelirdim. Beni Ankara'da tutan bir çok nedenim var ama en büyük nedenim Kutay'ın olmasıydı. Her yaz tatilinin sonunda Ankara'ya dönerken hiçbir zaman mutsuzluk yaşamadım çünkü ben her yaz tatilinin sonunda Ankara'ya dönerken sırdaşıma, hayatımın en iyi dinleyicisine, yaşam sevincime dönüyordum yani yaz tatilinin sonunda her öğrencinin yaşadığı mutsuzluk bana tersti. Ben her yaz tatilinin sonunda Kutay'a kavuşurdum.