"Burası çok güzel."
Jaehyung erkek arkadaşının gülümseyerek şehrin kalabalık sokaklarına bakışını izledi.
Kim Wonpil, şu an deli gibi aşık olduğu biricik sevgilisi, zamanında kendisini ona aşık etmek için o kadar uğramıştı ki.
Tanrım, diye geçirdi Jaehyung kafasından, ne kadar aptalmışım, reddetmeye devam etsem asla böyle olamayacaktık.
Wonpil sevgilisinin gülümseyen dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Kimse umursamıyordu onları.
"Makaron ve kahve?"
Jae buraya sadece bunun hayaliyle gelen sevgilisine gülümsedi büyükçe ve gözlüğünü düzeltti. Bu ufak hareketine bile sevgilisinin verdiği tepkiyi, onun üzerinde bıraktığı etkiyi izledi dikkatle.
Genç adamın kirpikleri hafifçe titremiş, gözleri tamamen Jae'nin üzerine odaklanmıştı.
Jae tekrar kısık bir şükür mırıldandı Tanrı 'ya ve sevgilisinin dağınık saçlarını düzeltti.
"Git al gel. Ben burada bekliyorum seni bir tanem."
Sevgilisi kafasını salladı ve yakınlarda bir kafeye girdi.
Jae düşündü sadece, şu ana gelene kadar yaşadıkları şeyleri düşündü.
İkisi de konservatuar öğrencisiydi. Jae oyunculuk bölümündeydi Wonpil ise şan. Wonpil henüz şaşkın ve heyecanlı bir öğrenciyken Jae kıdemli bir öğrenciydi ve okulda isim yaptığını söylemesek de olmaz.
Fakat o kadar kendine dönüktü ki. Tabii ki arkadaşları vardı, bu yalan değildi. Fakat kendisine yakın olmasına izin verdiği kimse yoktu. Sadece okuduğu bölüme odaklanmıştı ve okulun ilk günü Wonpil gelip bir üst sınıf olarak ondan yardım isteyince ne kadar rahatsız olduğunu çok iyi hatırlıyordu.
Yardım etmiş ve bunu Wonpil'e çaktırmamıştı tabii ki fakat sonrasında her hareketinin bu genç adam tarafından dikkatle izlendiğini, sürekli bir mercek altında olduğunu fark etmişti.
Wonpil'i başından savmak için ne kadar uğraştığını hatırlıyordu tabii ki, genç adamın bunu gerçekten hiç umursamadığını da.
Jae onu ne kadar itse Wonpil ona o kadar çekiliyordu ve Jae bir süre sonra buna ısınmaya başlamıştı.
Wonpil onun dikkatini dağıtmıyordu aksine, onun dikkatini toparlıyor, ona enerji veriyor, yaşaması ve başarılı olması için gereken her şeyi yapmasını sağlıyordu.
Jae bunu sonunda kabul etmeyi başardığında ilkbaharın ortalarındalardı ve Seul'de güzel bir hava hakimdi.
Saat gece 23.37 civarlarıydı ve Jae finallerine hazırlanıyordu. Bir yerden sonra kafasında Wonpil'in sürekli başarısına duyduğu imrenmelerden ve kendisinin ne kadar hoş biri olduğundan bahsedişi yankılanmaya başladı.
Kafasını kitaplarından kaldırdı Jae, aklı karman çorman olmuştu.
Sürekli aşkın ne kadar saçma olduğunu, profesyonelliği bozduğunu savunan o değildi sanki.
Kahvesini içerken genç adamı düşünmüştü sürekli. Ona ne kadar iyi hissettirdiğini, onu ne kadar kendi yaptığını, yıllardır hissetmediği her şeyi ona ne kadar mükemmel bir şekilde hissettirdiğini...
O andan sonra beklemesinin bir anlamı olmadığını fark etti Jae. Kim Wonpil'e fazlasıyla aşık olmuştu ve hislerinin karşılıksız olmadığını anlamamak için gerçekten aptal olmak gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fly Me To The Moon-Jaepil
Fanfiction"Fly me to the moon and let me play among the stars."