Aynı bölgede şans eseri hayatta kalmış 20 kişi, büyük bir sessizlikle bilmedikleri bir apartmanın bodrum katına sığınmışlardı. Bazıları odada bulunan diğer kişilere bakıyor, bazıları ise hâlâ anahtarı üzerinde olan kilitli bodrum kapısıyla bakışıyordu. Gözünün altında yara olan çocuk sessizlikten sıkılmış bir şekilde konuşmaya başladı.
"Herkes kendisini tanıtsın. Birbirimizi tanımamız gerek"
Aksanı garip olan çocuk -muhtemelen Koreli değildi- gözlerini ona dikip konuştu."Başla."
Gözünün altında yarası olan çocuk kafa salladı ve kendisini tanıtmaya başladı.
"Ben Lee Taeyong, 24 yaşındayım, Koreliyim. Siz?"
Diğerleride kendisini tanıtmaya başladı."Ben Wong Yukhei, 21 yaşındayım. Annem Taylandlı, babam ise çinli. Bana Lucas diyebilirsiniz. Memnun oldum."
"Ben Qian Kun, 24 yaşındayım. Çinliyim. Memnun oldum."
"Ben Moon Taeil, 26 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum"
(Y/N: Taeil bebeğim doğum günün kutlu olsun 💚)"Ben Seo Youngho, 25 yaşındayım. Şikago'da doğdum. Johnny diyebilirsiniz. Memnun oldum."
"Ben Nakamoto Yuta, 24 yaşındayım. Japonum"
Düz bir tonda konuşmuştu Japon olan. Bulundukları durumdan rahatsız olduğu çok belliydi. Bunu anlasalarda takmadan kendilerini tanıtmaya devam ettiler.
"Ben Kim Doyoung, 24 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum."
Taeyong, Doyoung'un tavşana benzediğini düşündü ve bu benzetmesine hafifçe tebessüm etti. Fakat diğerleri tebessüm ettiğini görmeden tebessümünü yüzünden sildi ve diğerlerini dinlemeye devam etti.
"Ben Chittaphon Leechaiyapornkul. 24 yaşındayım. Tayland'da doğdum fakat etnik olarak Çinliyim. Memnun oldum"
Herkes duyduğu adla şok geçirerek Chittaphon'a baktı. Büyük ihtimalle hepsi bu adı nasıl söyleyeceklerini düşünüyorlardı. Lucas dayanamayıp sordu.
(Y/N: Ten bebeğim kusura bakma ama adın harbi çok zor ya.)"Sana seslenebileceğimiz daha kısa bir ad var mı?"
Gelen sorudan sonra hepsi bu sefer meraklı gözlerle Chittaphon'a bakmaya başladı."Ah, pardon söylemeyi unuttum. Bana Ten diyebilirsiniz."
Herkes derin bir 'oh' çekti. O sırada Lucas ise güzel bir şekilde gülümseyerek 'memnun oldum' dermiş gibi kafasını salladı. Ten'de aynı şekilde karşılık verip parlak bir gülümseme sundu.
"Ben Dong Sicheng. 22 Yaşındayım. Çinliyim. Bana Winwin diyebilirsiniz. Korecem fazla düzgün değil şimdiden bilginiz olsun. Memnun oldum."
Yuta'nın gözleri bir süre Winwin'de takılı kaldı. Büyük olan küçüğünü çok tatlı bulmuştu. Gözgöze geldiklerinde ise Winwin utanarak kafasını eğmişti. Buna karşın Yuta parlak bir gülümsemeyle diğerlerini dinlemeye devam etti.
"Ben Kim Jungwoo. 22 yaşındayım. Koreliyim. Çok memnun oldum."
"Ben Mark Lee. 20 yaşındayım. Kanada'da doğdum. Koreliyim. Memnun oldum"
"Ben Xiao Dejun. 20 yaşındayım. Xiaojun diyebilirsiniz. Çinliyim. Memnun oldum"
" Ben Wong Kunhang. 20 yaşındayım. Hendery diyebilirsiniz. Çinliyim. Memnun oldum"
"Ben Huang Renjun. 20 yaşındayım. Çinliyim. Memnun oldum."
"Ben Lee Jeno. 20 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum."
"Ben Lee Donghyuck. 20 Yaşındayım. Koreliyim. Genelde bana Haechan derlerdi. Bu yüzden Haechan diyebilirsiniz."
Konuştuktan sonra oflayarak aşağı bakmaya devam etti. 20 kişilerdi ve bu tanışma olayından şimdiden sıkılmıştı.
"Ben Na Jaemin. 19 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum."
"Ben Liu YangYang. 19 yaşındayım. Tayvanlı-Almanyalıyım. Memnun oldum."
"Ben Zhong Chenle. 18 yaşındayım. Çinliyim. Memnun oldum."
"Ben Park Jisung. 18 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum."
Hepsi bir oh çekti ve Haechan konuştu.
"Yemin ederim hiç bitmeyecek sandım."
Güldü ve herkesin yüzünde gözlerini dolaştırdı. Bunun üzerine hepsi güldü. Fakat kapının alacaklı gibi çalınması üzerine hepsi korkuyla yerinden sıçrayıp gülmeyi kestiler. Hepsi korkmuştu bu yüzden kimse kapıya gitmeye cesaret edemiyordu ama kapıyı çalan her kimse hâlâ alacaklı gibi kapıyı çalmaya devam ediyordu.
"Lütfen kapıyı açın! Çok fazlalar. Korkuyorum. Lütfen!"
Taeyong cesaretini topladı ve kapıya doğru karşıdakinin duymasını umduğu bir sesle konuştu.
"Kapıyı açıyorum bağırmayı ve vurmayı kes!"
Yavaşça anahtarı çevirerek kilidi açtı ve hızlıca kapıdaki çocuğu içeri aldı ve kapıyı kapatıp kilitledi. Çocuk korku dolu gözlerle kapıya bakmaya devam ediyordu. Taeyong ise ona bir kere bakıp geri yere oturdu.
"Burayı nereden buldun? Dışarıdakilerin ne olduğuna dair bir fikrin var mı?"
Johnny şüpheyle ona bakmaya başlamıştı.
"Gülme seslerinizi duydum. Ve hayır dışarıdakilerin ne olduğuna dair bir fikrim yok."
Johnny sırıttı. Tam tahmin ettiği şeyi söylemişti. Gülüşme seslerini duysa bile apartmanın bodrum katında oldukları için seslerinin apartman dışına çıkması, başkalarının duyması ve bu kadar bina arasında bu binayı, bu bodrumu bulması çok olanaksızdı. Eğer başından beri burada olmuş olsaydı herkesle beraber içeri girerdi. Johnny bu çocuğa şimdiden güvenmemişti. Ama susmayı tercih etti ve kafasını salladı.
"Anladım. Şimdi çocuklar, buraya geldiğimizden beri odaya bakma ihtiyacı duymadık. Odayı biraz inceleyelim. Belki işimize yarar bir şeyler buluruz."
Johnny'nin söylediği şey herkese mantıklı gelmişti. Ama bu kadar kişiyle yapacakları arama sadece hüsran olurdu bu yüzden Taeyong ortaya daha mantıklı bir
fikir sundu."21 kişiyiz bu yüzden bu kadar kişi arama yapmamız tamamen boşa uğraş olur. En küçük 12 kişi otursun ve en büyük 9 kişi odayı incelesin. Dolaplarda mantıklı şeyler bulabileceğimizi düşünüyorum. Bu arada sen kendini tanıt."
Yeni gelen çocuğun kendisini tanıtmadığını en son fark etmişti Taeyong. Bu yüzden çocuğun kendisini tanıtmasını izledi.
"Ben Jung Jaehyun. 23 yaşındayım. Koreliyim. Memnun oldum."
—————————————————————
Şuan sadece karakterleri tanıtmak istedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizi seviyorum🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puma | Jaeyong
FanfictionDünya'da kalan son 21 kişi oldukları için şanslılardı... Sonuçta diğer insanlar gibi bir anda ölmemişlerdi. Bu iyi bir şeydi değil mi? Yani en azından onlar iyi olduğunu zannediyordu. Asıl hayatta kalma savaşı onlar için şimdi başlıyordu... -Bütün h...