Gün doğumu muydu yoksa
saçlarından bir perde mi vardı
gözlerimin önünde,
bilmiyorum.
Sadece, kızıl bir sabaha uyandım.Bileklerimde kilise kokusu.
Dinî bir ritüele kurban verilen
bir bakire gibi korkakça titriyor ellerim.
Seninle çaldığımız ilkbaharları kurşuna dizdim.
Balkona astım,
kurumalarını bekliyorum.
Hüzünle yıkanmış
derimi soyuyorum öğle molasında.
Mesaiye yeni bir deriyle başlayacağım.
Bana bir ustura bir havlu uzatır mısın?
Farkında olmadan çiğnediğin kaldırımların
söylediği şarkılarla ölüler diriliyor şehirde.
Her yer et kokusu.
Ölüler kadar
kimsesiz olduğumu fark ediyorum.
Bir dua edenim bile yok.Sana kelimelerden ırmaklar yaptım.
Uzat yüzünü, şiir koksun yanakların.Beni Ortadoğu'da recmediyorlar, sevdiğim.
Seni yalnızlıkla aldattığım için.
Bağışla beni.
İslami usullere aykırı acılarım oldu,
hepsi gözyaşı ve yaralarla sonuçlandı.
Son damlalarıma geldim gene bir yazımda.
Hiçliğimi anlatacak kelimeler doğurmadı insanlık.
Savaşlar doğurdu,
ölümler doğurdu
ama sevgi için bir kelime doğurmadı.Gün gelince
dudaklarına asılı tebessümlerle gideceksin.
Saçlarını keseceksin.
Umarım yanılırım, sevgilim.
Bana bir ustura, bir havlu uzatır mısın?