Bundan 7 yıl sonra olacaklar hakkında hiç bir fikri yoktu,
öyle ya kimse de bilemezdi zaten.
Basit bir hikayeden örnekle...
Akrabasının verdiği hediyeyi alır almaz açmıştı ve o anda anlamıştı aslında bu bluz pek de onun tarzı değildi doğrusu. Yapmacık olmamaya çalışarak gülümsedi ve teşekkür etti. Böyle şeyleri takmayı sevmezdi ama evine gidene kadar da aklından çıkmamıştı, ne yapacaktı şimdi atamazdı ya da başkasına veremezdi,hediyeydi sonuçta ayıp olurdu. Küçük şeyleri kendine dert etmekte üzerine yoktu.
...
Zaman geçti,gitme vakti geldi az daha bayanın ona hediye ettiği bluzu unutuyordu. Ah ne utanç verici! Hediyeyi beğenmediğini anlayabilirdi,çünkü beğenseydi hiç aklından çıkmaz ve eve götürüp denemek için can atardı, neyse ki unutmadı.
...
Eve geldi ve istemeyerek de olsa bluzu giysi dolabının en üst rafına şöyle arkaya bir yerlere koydu. Dolabı her açtığında giymeyeceği bir şeyi görüp canını sıkmak istemiyordu. Hediyelerden nefret etmesinin sebebi buydu işte. Biri ona hediye alır, o da hediyeyi beğenmez, atsa atamaz satsa satamaz vicdanının esiri olur ve hediyeyi her kullanmayışını anımsadığında vicdan azabı duyardı. Bunları düşünmekten vazgeçip dolabı kapattı ve mutfakta yemek yapmaya koyuldu.
...
Günler günleri,aylar ayları,yıllar yılları kovaladı. Serin bir yaz günü giysi dolabını açtı ve gözüne takılan ilk şey nerden nasıl geldiğini anımsayamadığı o beyaz bluze takıldı gözleri. Uzandı,aldı ve şöyle bir baktı bluze. Yakasındaki dantel işlemeleri onu yaşlı mı gösterirdi acaba? Bugün umursamadı ve sırtına taktı, aynaya baktı şöyle bir, o kadar da fena değildi aslında. Şarkı söyleyerek çiçekleri sulamaya gitti. Balkonun duvarı baştan sona çiçek saksılarıyla doluylu. Papatya,reyhan,gül,lale ve diğerleri... Dağ serinliğini içine çekmek isterse reyhanı koklardı ve o ferah koku ciğerlerine dolardı, biraz aşkı tatmak için ise gülü koklardı. Her çiçeğe bir şarkı bulurdu, hangisini suluyorsa mutlaka ona uygun bir iki mısra söylerdi. Reyhan'ı sulamaya başladı, "Dağlar kızı Reyhan,Reyhan,Reyhan, alem sana heyran heyran heyran...", sonra kırmızı güllere geçti "Gül dalında öten bülbülün olsam, ötsem yanık yanık gönlüne dolsam...", pembe lalelere geçmişti ki Kamuran Akkor'un laleler şarkısı aklından uçuverdi. Nasıl olurdu da her gün annesiyle dinlediği şarkıları unuturdu bir anda, anlam veremedi. Sessizlik içinde sularken çiçekleri birden aklına geliverdi hediyeyi ona veren kişi. Tabi ya! Lale abla! Bilmem kaç yıl olmuştur bunu rafa kaldıralı diye geçirdi aklından hediyeyi aldığı günü düşünürken.
İçeriden gülerek kızını izleyen annesi bağırdı:
-Aşık mı oldun sen? Saksıyı taşırdın şimdi de
çamurlar balkona akıyor.
Kafasını yavaşça yukarı kaldırdı ve annesine gülümsedi:
-Şimdi hallediyorum,sen merak etme.
...
Kıssadan hisse: Bazen bizim tahmin edemeyeceğimiz şeyler olur etrafımızda ve buna bir anlam veremeyiz. Daha önceden hiç düşünmediğimiz şeyleri düşünebilir, yapmam dediklerimizi yapabiliriz. Bazen de istediğimiz bir şeyin olmamasından yakınır ya da istemediğimiz halde olan şeyler üzerinde fazla zaman harcarız, oysa bazı şeyleri zamana bırakmayı bilmeliyiz.
Uzun lafın kısası; her şey zamanını bekler,
boş yere tasalanmayın...
Esra KURTULDU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basit Bir Hikayeden Örnekle...
Short StoryBazen bazı şeylere fazla kafa yorarız ve kendimizi sıkıntıya sokarız fakat her şeyi zamana bırakmayı bilmeliyiz.