part one| midnight

323 18 4
                                    


selam bebeklerim,
bölümü yayınlayıp yayınlamamak arasında kalmıştım ve sonunda yayınlamaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz❤️

oylamayı unutmayın, öptüm💖

Jungkook
Gözlerimi kapatıyorum, küçüklüğümdeyim.
Koşuyorum bahçede, güller var. Onlara basmıyorum, okşuyorum onları yalnızca. Kopartmıyorum, öylece bakıyorum.

Koşmaya devam ediyorum. Düşüyorum birden, dizlerim kanıyor. Bağırıyorum "Anne" diye. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyor. Annem geliyor yanıma. Kanayan dizlerime bakıyor, güllerin dikenleri batmış dizlerime.

Canım çok yanıyor, kollarının arasına alıyor beni annem. Bütün acım dinmiş gibi hissediyorum. "Ah benim minik oğlum..." diyor bana yumuşak bir ses tonuyla.

"Güllerin dikenleri batmış dizlerine ama üzülme, bedensel acı geçer. Önemli olan kalbinin kanamaması. Eğer bir gün olur da karşına kalbinde güller açtıran bir insan çıkarsa dikenlerinin kalbini kanatmasına izin verme. Ne yazık ki kalbinin kanaması durmaz, bunu sakın unutma. Olur mu?" diye devam ediyor o güzel cümlelerine.

Küçük olduğum için her ne kadar anlamasam da dediklerini, aklıma kazıyorum her bir cümlesini. Şimdi ise açıyorum gözlerimi, ne kırmızı gülleri görebiliyorum ne de annemi. Annemin bana verdiği tüm gülleri sakladım bir köşede.

Hepsi solmuş, annemle beraber kırmızı güller de yalnız bırakmış beni.

Soğuk toprak ayağımın her bir santimine değiyor ve durum beni fazlasıyla üşütüyordu. Gözyaşlarım, toprağın aksine çok sıcaktı. Yanaklarımdan birer birer sıcak damlalar süzülürken ben, annemin bensiz yattığı o karanlık yere elimi götürdüm. Biliyordum, ben yokken uyuyamazdı o. Yanında istiyordur şimdi beni, ben ise ona hem çok yakınım hem de çok uzağım. Böyle olmak zorunda mıydı? Hayat beni yaşam kaynağımdan ayırmak zorunda mıydı? Kalbimin her yerinde ağrı hissediyordum. Ağrı sadece kalbime değil, tüm vücuduma uğradı. Yalnızlığın getirmiş olduğu hüzünden olsa gerek, gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Kendimle savaş veriyordum adeta. Bedenim bu soğuk yeri sevmemişti ancak ruhum, annemin olduğu her yeri cennet olarak kabul ederdi. Ona yakın olayım yeter, beni görüyordur elbet. Elini tutamasam bile, onu sevdiğimi hissediyordur.

Bir umut, beni duyabileceğine dair küçük bir umut.

O gece,
hayatımın en zor gecesiydi ve ben,
annemin bana hediye ettiği tüm gülleri
annemin yanına koydum usulca.

Belki de hayatım boyunca annemin yanında kalmalıydım, mezarın başında tüketmeliydim tüm nefeslerimi. Ama öyle yapmadım, yapamadım. Bu sefer bedenim söz geçirdi bana. Oradan uzaklaşmak istedim bir anlık hisle ve hafifçe toprağa yaklaştım "Benim güzel annem, belki de şu an beni duyuyorsun, öyle bir umut var içimde. Umarım üşümüyorsundur, senin bana verdiğin tüm gülleri yanına getirdim. Seninle beraber onları da yatırdım. Onlarla huzuru bulabileceğini düşünüyorum. Artık yalnızım, kimsem kalmadı. Bir sen vardın, bana güller hediye ederdin. Mutlu olurdum çokça ama şu an tüm güllerim solmuş vaziyette, sen ise beni yalnız bırakmış vaziyettesin.  Şimdi kim kalbimde güller açtıracak, kim bana güller hediye edecek? Çok özlüyorum seni annem, kalbim çok yalnız hissediyor. Lütfen beni duy, beni unutma." diyerek uzaklaştım oradan.

Üşüme sakın, benim canım annem...

Arabama bindiğim gibi telefon çaldı ve her ne kadar açmak istemesem de önemli bir şey olabilir düşüncesiyle kimin aradığına baktım. Üniversitedeki en yakın arkadaşım Jimin arıyordu. Genelde telefon aramalarında önemli bir şey söylemez, birkaç dakika konuşur ve kapardı. Açmadığım vakitlerde beni fena halde azarlardı. Ve şu an Jimin'in azarlamasını kaldıracak güçte değildi bedenim. Açtım,

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

six feet under | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin