"Bugün ruh çağırıyoruz, geliyor musun?"
Kısa saçlı kız kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı.
"Ne boş insanlarsınız."
Parke zeminde yüzümü avuçlarıma yaslamış bir biçimde yüz üstü yatıyordum. Görünmezlikle lanetlenmenin tek iyi tarafı, insanlarla oyun oynamaktı. Birazdan klasik ruh çağırma ritüellerini yapacaklardı, ben de etrafta bir şeyler devirip onları korkutacaktım.
"Bize boş diyene bak."
"Neyim varmış benim?"
"Depresyondaki ergenler gibi kısacık kestin saçını. Gören erkek sanıyor."
Adını hâlâ öğrenemediğim kısa saçlı kız elini sinirle saçlarına daldırırken sevimli duruyordu.
"Ben kuaförden böyle kesmesini istememiştim dedim size kaç kere!"
Bu insanları sevmemiştim, ruh çağırırken iyice korkutsam iyi olacaktı.
Kısa saçlı kız diğer kızlara birkaç tekme savurup odadan çıktığında eğlencenin başladığını düşünüp yattığım rahatsız zeminden kalktım.
"O tahta ne?"
"Ruh çağırma bir şeyi işte, ne bileyim ben."
Uzun saçlarım sürekli birilerine değdiğinden uzun zaman önce yukarıdan bağlamaya başlamıştım, hâlâ da öyle yapıyordum, ki işe yarıyordu.
"Ey ruh, buradaysan bize bir işaret ver!"
Sesli gülmemek için elimi ağzımla kapattım. Önce işe yaramadığını düşündürecek, sonra da harekete geçecektim.
"Ee, bir şey olmadı?"
"Olmasını mı bekliyordun?"
Yerde dip dibe oturan kızlardan biri diğerine kaşlarını çatıp baktığında diğeri omuz silkti.
"Olmasını beklemiyorsan neden yapıyoruz o zaman? Boşuna mı buray-"
Hararetli bir şekilde konuşan kızın omzuna hafifçe dokunduğumda cümlesini tamamlayamayıp gözlerini kocaman açtı.
"Ne oldu?"
"Bir şey omzuma dokundu!"
"Güzel şaka, bir daha olmasın."
Korkudan yüzü beyazlaşmış kız şaka yapmadığını açıklamaya çalışırken odanın köşesindeki müzik çalardan rastgele bir şarkı açtım.
"Ne?"
"Nasıl yani?"
Yere gürültülü bir şekilde oturup tepkilerini keyifle izlemeye başladım.
"Şimdi boku yedik."
"Taşının buradan çabuk!"
"Nasıl taşınalım? Zengin miyiz biz?"
"Değil misiniz?"
"Konu bu mu şu an?"
"Doğru, değil. Evde ruh var çünkü! Ne kadar normal konuşmamı bekliyorsun?"
Evin kapısı yumruklanmaya başladığında kaşlarımı çattım. Eh, bunu ben yapmamıştım işte.
"Hassiktir."
"Açmasak mı?"
"Açmayacağız tabii ki."
Kim olduğunu çok merak ettiğimden biraz daha gürültü çıkarıp kapıya koşmalarını sağladım. Bu ruh olaylarından fazla korkuyorlardı, ruhlar ne yapabilirdi ki onlara? Benim tanıdıklarım oldukça nazikti.
"Açsanıza kapıyı!"
Kapının ardından sabırsız bir ses duyulduğunda iki kız rahatlayarak kapıyı açtı.
"Niye açmıyorsunuz?"
"Betty kurtar bizi, işe yaradı yemin ederim işe yaradı!"
"Ne?"
Adının sonunda Betty olduğunu ögrendiğim kısa saçlı kız gülmeye başladı.
"Güzel şakaymış bir daha olmasın."
"Ben de aynı öyle dedim."
"Ya yemin ederim. Gel kendin bak."
"Ruha mı bakayım?"
"Anladın sen işte."
Odaya koşturduklarında ben de hemen arkalarından koşup düşünmeye başladım. Hiç ses çıkarmayıp onları yalancı durumuna mı düşürmeliydim yoksa yine gürültü yapıp herkesi korkutmalı mıydım?
"Şimdi bu bize inanmaz kesin."
"İnanmam tabii ki."
Bu laflarından sonda çıtımı çıkarmadan oturmaya başladım. Onları yalancı gibi gösterip delirtecektim.
"Ee?"
"Yemin ederim az önce bir şeyler olmuştu!"
"Of şu telefonumu verin de geri gideyim ben, siz de oturup oyun oynarsınız ruhunuzla."
"Gitme!"
İkisi de çığlık çığlığa Betty'nin bacaklarına yapıştığında zevkten dört köşeydim.
"Görüşürüz."
Betty onları dinlemeden bacaklarını silkeleyerek kurtulduktan sonra odadan çıktı.
"Bence bugün otelde kalalım."
"Bence de."
"Hani zengin değildin sen?"
"Ya bir sus geri zekâlı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curse, gxg
RomanceTıpkı bir masal gibi yüzyıllar önce işlediği bir günah yüzünden lanetlenen Linda'nın laneti, görünmezlikti. Bunu bir süper güç sanan insanları gördüğünde katıla katıla güler, ardından ebediyen onu kimsenin göremeyeceği gerçeği zihninde dolaştığında...