Episode 1 ;

63 2 2
                                    

'Garson parçası? Hyung bu biraz fazla olmadı mı sence de?'

Dudak kenarı alayla yukarıya kıvrıldı, diliyle dudaklarında tur atıp kolunu omzumdan geçirdi.

'Jimin bir düşün bakalım, senin gibi okul birincisi; muhtemelen gelecekte güzel kariyer edinecek biri ile,

Yüzünü buruşturup karşı masadaki boşları toplayan oğlana baktı.

...şu sıradan garson parçası? Hayal bile edemiyorum.'

Kolunu kendine çekip sırıtmaya başladı, içimden umarım duymamıştır diye geçirirken sessiz olması için omzuna küçük bir çimdik attım. Yoongi hyung genelde insanları küçük gören, biraz da dobra biriydi ve sırf bu yüzden çoğu insanın kalbini kırardı. Olayımız eski yıllara dayandığından onu böyle kabullenmiştim, aramızdaki bağ dostluğun üstü, flörtün bi' tık altıydı. İlkokuldan beri bağımız kopmamıştı, öyle ki o yıllarda bile çocuklara bulaşıp laf atar, kavgalara karışırdı. Bana biri bulaştığında fırsat vermeden ilk kendi hallederdi, ta liseye kadar ailesi sürekli kavga muhabbetleri yüzünden okula gelmekten bıkmıştı. Müdür, öğretmenlerden çok Yoongi hyung'ın ailesiyle görüşüyordu ve psikolojik destek alması için babasına ısrar ediyordu. Annesi ise sadece kavgacı bir tip olduğunu, ufak çaplı öfke problemlerinin ve laf dalaşlarının olduğunu söyleyip oğlunu cennetten düşen bir meleğe benzeterek müdüre inatla karşı çıkıyordu. Babası suskun olduğundan olaya dahi karışmak istemiyordu, içinden isyanlar ediyorsa bilemem tabii.

O gün bu gündür, ataların tabiriyle, huyundan vazgeçmeyen Yoongi hyung yine demişti diyeceklerini.

'Benden söylemesi, sakın şu tiple ciddi bir ilişki düşünme. Ha diyorsan ki sadece yatağa atacağım,

Ona bakarken sürekli aynı yüz ifadesini yapıyordu, gözlerini kıstı bu sefer.

...yatağına bile atma, değmez.'

Rahatsızca yerimde kıpırdadım.

'Hyung, iki dakikaya geliyorum.'

Tek kelime daha etmeden yerimden kalktım, köşeden dönüp lavaboya girdim. Aynadan kendime bakıp saniyeler sonra gözlerimi ellerimi dayadığım mermere diktim. Bu kafeye sürekli geliyordum, ilk defa bugün Yoongi hyung'ı davet etmiştim fakat yine huzursuz hissettirmişti beni. İnsanları küçük görmesini sevmiyordum ama aramızı bozmak da istemiyordum, tam anlamıyla ikilemdeyim diyebilirdim.

O esmer oğlanı ilk defa bugün görmüştüm, özellikle okul çıkışları uğruyordum bu kafeye. Garsonlar artık beni tanıdığından limonata isteyeceğimi biliyorlar ve ben daha oturur oturmaz getiriyorlardı. İşe yeni başlamış olmalıydı... Kasları nedeniyle tişörtünün kolları biraz dar geliyordu, yüzündeki piercingleri ile öyle çekiciydi ki, ah... Müşteriler yeni olduğundan mı yoksa çekiciliğinden mi, sürekli gözleri ondaydı.

Yüzüme su çarpıp saçlarımı geriye yatırdım, lavabodan çıkıp oturduğum masaya yürürken esmer oğlan giyimine çekidüzen vermiş bir vaziyette kapıdan çıkıyordu. Keşke mesai saatinin başlangıcı okulumun olduğu zamana denk gelmese, onu saatlerce izliyor olurdum.

İçimdeki belli belirsiz hüznü yüzüme yansıtmadan yerime döndüm.

'Gitti senin esmer, tüh kaçırdın.'

Güldüğünde içimden gelmeyerek, sırf gülmek olsun diye güldüm. Arka cebimden telefonumu çıkarıp kendi halimde oyalanmaya başlarken dirseğimi masaya yaslayıp Snapchat'e yeni gelen filtreyi denedim. Çektiğim fotoğrafı 1001. kez kontrol ettiğimde Instagram sayfama girip post attım, konumu ekleyip açıklamaya son kullandığım emojilerden birkaçını koyarak gönderiyi ekledim ve sayfayı yeniledim.

estrella de pastor | vmin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin