Bölüm 1/2: Giriş

42 5 12
                                    







"Verdiğin en büyük kararı hatırlıyor musun, hani şu hayatını değiştiren, yapmasaydın bambaşka bir yerde olacağın. Evet, tam şu an düşündüğün karar. Hayatının o olmadan nasıl olacağını bilmek ister miydin? İstediğini biliyoruz! 1996 yılının en iyi oyunu: SOHY1400 şimdi sınırlı sayıda satışt-" Conner televizyonun kapanmasıyla annesine döndü. Mutfaktan çıkmış, her zamanki gibi ellerini önlüğüne silmiş ve Conner'ı yemeğe çağırmak için öncelikle televizyonu kapatmıştı. Conner buna 16 senedir alışkındı ve artık televizyondaki adamların cümlelerinin kesilmesine şaşırmıyordu. Annesine bir şey söylemek istercesine döndü ama bunu tekrar gereksiz bulup masaya gitti.

"Bezelye yaptım." Annesi önlüğünü bırakırken göz ucuyla Conner'a baktı. Yine. Conner bezelye yemekten nefret ediyordu ve annesi ise bunu haftada dört kere yenebilecek bir yemek olarak görüyordu. "Okul nasıldı?"

Okul mu nasıldı? Harika soru, anne! Depresif ve zorbalığa uğrayan klasik bir lise bir çocuğununki kadar kötü olmasa da kötü bir okul hayatı vardı. Şehirden uzak, küçük bir okula gidiyordu; annesi o sekiz yaşındayken şehirden çok uzağa taşınmaya karar vermişti, ne kadar da iyi bir karardı ama. Böyle bir okulda başınıza pek iyi bir şey gelmesi ya da iyi bir okul hayatına sahip olmak pek mümkün olmuyordu. Matematik öğretmeni okuldan sonra kasabadaki en büyük arsanın hasatını yapmaya gidiyordu, yani çok fazla Amerikan Rüyası değildi.

"İyi." Söylediği tek kelime oldu. Annesi fazla sinirliydi ve ilaç kullanıyordu. Conner'ın hiçbir fikri olmasa da söylenene göre annesi ve babası deli gibi aşıkmış. Sonra babası ölünce de annesi delirmiş. "Bugün şehre ineceğim." Böyle şeyleri söylemek Conner'ı her zaman geriyordu çünkü annesinin agorafobisi vardı, ama bu her şeyi Conner'ın yaptığı anlamına gelmiyordu, onun da evden çıkmasına pek izin vermiyordu. Belki de şehirden uzak yaşamalarının en büyük sebebi buydu. Eğer biri şehre inecekse, ondan bir şeyler rica ederdi ve zamanlarının çoğunu evde geçirmeye çalışırdı. Conner, bunu yenmeye çalışıyordu. "Jason ile buluşup atari salonuna gideceğiz."

"Conner!" Annesinin sesi tizleşmişti, Conner böyle durumlarda ağlayacağına yemin edebilirdi. "Haftada birden fazla dışarı çıkmanı istemediğimi biliyorsun! Dün markete gitmiştin, bugünse gelmiş... Atari salonundan bahsediyorsun! Ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorsun, bir alet patlasa... Yüce tanrım, düşünmek bile istemiyorum. Jason gelsin ve burada kalıp biraz ders çalışırsınız. Yeni kutu oyunlarından birini de oynayabilirsiniz."

Conner ofladı. "Dışarı çıkacağım." Annesinin her zaman verdiği sıkıcı konuşmalardan biriydi bu. Conner bunları ciddiye almayacak kadar çok duymuştu. "On iki olmadan dönerim." Yemediği bezelyesini annesinin önüne itip masadan kalktı. Annesinin ağzı açık kalmış ve üzgün gözlerle ona baktığını hissedebiliyordu. Bunu görmezden gelerek üstüne bir kapüşonlu giyip hızla evden çıktı.

Jason'ın evi şehre daha yakındı, bu yüzden 18.45'te Jason'ın evinin önünde buluşmak için sözleşmişlerdi. Conner saate en son baktığında 18.30'du. Bisikletine bindi ve olabildiğince hızlı şekilde pedalları çevirmeye başladı. Jason'ın evinin önüne geldiğinde onun merdivenlerde oturduğunu gördü. "Hey," dedi yüksek bir sesle. Kulaklığını çıkarmasını bekliyordu, Jason'ı günün on dört saati müzik dinlerken görmek çok olağandı, geri kalan on saatte ise uyuyordu. Jason'ın duymadığını fark edince bisikletine yeni taktırdığı, dünyanın en rahatsız edici kornasına uzun bir süre bastı. Hooooooooooooonk. "Bütün gün devam edebilirim." Dedi kornaya basmaya devam ederken.

O sırada Jason yerinden sıçramış bir şekilde gözlerini devirerek kulaklığını çıkardı ve kendi bisikletine doğru yürürken alkışlamaya başladı. "Harika, harika harika. Yürüyüp yanıma da gelebilirdin, biliyorsun değil mi?"

"Evet." Conner bisikletine binip tekrar kornaya bastı. Hoooooooooonk. "Geliyoruz, şehir merkezi. Son gelen bütün biletleri alır, ezik."

Conner ve Jason ilkokuldan beri çok yakın arkadaşlardı. Jason'ın ailesi şehir merkezinde yaşadıkları sürekli devam eden ırkçılık yüzünden buraya gelmişlerdi. Çocuklarının daha sakin ve huzurlu bir çocukluk geçirmesini istemişlerdi. Bu dilekleri çok uzun bir süre gerçekleşmiş olsa da liseye geçtiklerinden beri biraz daha zorlaşmıştı. Şehir merkezine inmeleri gerekiyordu, direkt olarak bir dışlanma yaşamasa da her şekilde insanlar ona bunu hissettiriyordu. Conner, ne kadar onu savunmak istese de bazen insanlar sadece ama sadece anlamamakta direniyorlardı. Bir şehrin merkezinin bile bu denli gelişmemiş olması gülünçtü. Jason ve Conner liseyi bitirdikleri gibi bu şehirden, bu ülkeden gidecek ve bir daha asla dönmeyeceklerdi. 11 yaşında yaptıkları Lacivert Pelerinliler Dostluk Antlaşması böyle söylüyordu.

Atari salonunun önüne geldiklerinde daha önce görmedikleri bir kalabalık olduğunu fark ettiler. Salı akşamı ve saat 19.00'da bu kalabalığın ne anlamı olabilirdi ki?

"Bu ne şimdi?" Jason bisikletini köşeye fırlattı ve Conner'a döndü. "Salı günü akşamı eğlencem tamamen mahvoldu. Babamla kalıp matematik ödevimi yapsam daha iyiydi."

"Bekle," Conner onun dediklerini duymazlıktan gelip kolundan çekiştirerek sıranın önüne götürdü. "Selam Gary," ona bağıran ve itekleyen sıraya döndü. "Selam." Tekrar Gary'ye döndü. Gary buranın güvenlik görevlisiydi, atari salonlarında çıkan 3 yaralamadan sonra şehir güvenlik görevlisine ihtiyaç duyulduğuna karar vermişti. Gary ise, Jason ve Conner gibi şehirden uzakta yaşayan ve yıllardır bu çocukları tanıyan bir adamdı. "Bu ne?"

Gary bütün günün bıkkınlığı ve yorgunluğuyla gözlerini devirdi ve alnındaki teri sildi. Hava sıcak değildi, Gary biraz fazla hantal ve... kilolu bir adamdı. "Kahretsin, Conner, Jason. Bir oyun çıkmış. Kendi konsolu ve gözlüğü var. Çok pahalı olduğu için her şehre birkaç tane gelmiş. Biri bizde. Patron satmak yerine Celestial Complex oynayıp en yüksek skoru geçen çocuğa verecekmiş. Biliyorsunuz C-"

"Celestial Complex bizim en iyi olduğumuz oyun!" dedi Jason ve Conner bir ağızdan.

"Ben en pahalı ve zor oyunumuz diyecektim. Bunun daha çok kaz-" Gary sözünü bitirmeden Jason ve Conner onu iterek içeri girdi ve Celestial Complex'in olduğu yere gittiler. En yüksek skor 1756'ydı, Conner bunu biliyordu çünkü son birkaç yıldır bunu geçmek için çabalıyordu. Yaptığı en yüksek skor 1500'dü ve bu gece buradaki bütün çocuklardan iyi olduğunun bilinciyle bu skoru geçebileceğine inanıyordu. Oyunun ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu ama, bedava şeyler ve diğer insanlardan iyi olduğunu kanıtlamak tam Conner'a göre şeylerdi.

"Benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?" Jason imalı şekilde ona baktı.

"Bu oyunu kazanacağız." Önündeki ekrana bakarak gülümsedi.

"Evet," kolunu Conner'ın omzuna koydu ve onaylarcasına kafa salladı. "Aynı diğer tüm oyunlar gibi."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SOHY1400Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin