İkinci Sahne

132 9 0
                                    

- İkinci Sahne -



EVVELKİLER - TAHİRE HANIM - Sonra TABENDESonra HALİL BEY



TAHİRE HANIM: Beyefendi, ben bir iki gündür çocuğun halini beğenmiyorum. Günde üç dört kere nöbet geliyor. Zamk gibi yapışık yapışık terler döküyor. Öksürüğün hiç arkası kesildiği yok. Ümidim önce Allah'a, sonra size kaldı. 

HEKİM: Biraz fazla zayıflığı var. Gördüğünüz alametler hep ondan gelir. Efendim, o kadar merak buyurmayın! Daha genç maşallah, bünye sağlam. Bu yaşlarda ne hastalıklar geçirilir.

TAHİRE HANIM: Pek baygın yatıyor!

HEKİM: Değil efendim. Şimdi biraz daldı. Daha on dakika evvel tatlı tatlı konuşuyorduk.

TÂBENDE: (İçeri girerek) Bu not beyefendiyeymiş.

TAHİRE HANIM: (Tezkereyi açar.) Sarrafın senedi. Karşılığında Şefika'cığımın ölüm döşeklerinde sürüneceğini kim bilirdi? Yarabbi! Bu belayı başka bir bedel ile üzerimizden almaya kadirsin. Sevgili eşini gözlerinden öpmüş. Hay benim gözlerime toprak dolaydı da bugünleri, bu halleri görmeyeydim.

ŞEFİKA: Ah! Anneciğim. Nedir o elinizdeki kağıt? Sarrafın senedi mi geldi? Elhamdülillah! Bari çektiğim eziyetler bütün bütün boşuna gitmedi. Senedi paşa mı göndermiş? İnsaniyetliymiş. Allah ne muradı varsa versin. Bana bu halimde büyük teselli oldu.

TAHİRE HANIM: Kızım! Kurban olayım öyle şeyler düşünme! Annene merhamet et. Hay Allah canımı alsın.

ŞEFİKA: Anneciğim! Niçin kendi kendine beddua ediyorsun? Bizi yetim mi bırakacaksın?

HALİL BEY: (İçeri girerek) Nasıl?

HEKİM: Zararsız.

HALİL BEY: (Tereddütle başını sallayarak) Benim çocuktan ümidim kesiliyor.

HEKİM: Allah esirgesin. Siz evin erkeği iken bu kadar merak ederseniz sonra kadınlara nasıl meram anlatırız?

TAHİRE HANIM: (Halil Bey'e mektubu gösterir.) Alın.

HALİL BEY: (Mektuba göz gezdirdikten sonra senetle beraber avucunda buruşturur, yere atar) Sağlıkla olmasın!

HEKİM: İnşallah iyisiniz hanımefendi?

ŞEFİKA: Şükrolsun. Nasıl olduğumu siz benden iyi bilirsiniz a!

HEKİM: Bir şeyiniz yok efendim. Biraz şöyle yastığa kalkar, dayanır mısınız?

ŞEFİKA: Dayanayım. (Herkes yatağın yanına gelir. Yastığı düzeltir. Şefika kalkar.) Beybabacığım, bugün beni daha sevmediniz ya! İnsanı öpmeye, okşamaya alıştırırlar alıştırırlar da sonra böyle karşısında soğuk soğuk mu dururlar?

HALİL BEY: Seveyim hanım kızım! Maşallah biraz iyiliğin var, rahatsız değilsin a?

ŞEFİKA: Değilim babacığım! Şu yastığa dayandım da daha ziyade rahat ettim. Şerife Hanım, siz de burada mısınız? Bak senin o güzel Şefika'cığın ne hallere girdi.

ŞERİFE HANIM: Allah'a emanet efendim. Keyifsizlik... İnşallah yakında afiyet bulursun! Yine nazik vücudun yeni açılmış güllere döner.

HEKİM: (Saate bakarak) Bendeniz müsaadenizle gideyim.

HALİL BEY: Akşama teşrif eder misiniz?

HEKİM: Gerek yok efendim. Gerekli ilaçları yazdım. Nasıl kullanılacaklarını da tarif ettim. Hanımefendi Allah'a emanet, öyle daima yanında hekim bulunacak hastalardan değil. (Kendi kendine) Akşama gelip de cenazesini mi göreceğim!

ŞEFİKA: Siz de biraz dışarı çıksanız, eğlenseniz de ben şurada kendi kendime uyusam.

TABENDE: Hanımcığım, yalnız nasıl olur?

HALİL BEY: Sus deli! Sen de bir taraftan çocuğu üzme! Çıkalım kızım, çıkalım!

ŞEFİKA: Anneciğim!

TAHİRE HANIM: Kızım! Efendim, kızım!

ŞEFİKA: Siz biraz durur musunuz?

TAHİRE HANIM: Durayım iki gözüm! 

Zavallı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin