Sen Neden Seviyorsun Ayı?

70 14 53
                                    

Kafamı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Gecenin güzelliğini izledim. Sim gibi karanlığa saçılmış yıldızlara baktım. Tek tek hepsine bakabilmeyi diledim. Biri kayarsa diye bekledim. Belki biri kayarsa tüm bu şeylerden kurtulmak için dilek tutabilirdim.

Yıldızlardan hiçbiri benim için geceden ayrılmadı. İç çekerek aya baktım bu sefer. Hilal şeklinde gökyüzünde, gecede parlıyordu. O kadar güzel görünüyordu gökyüzünün kraliçesi gibiydi. Acaba güneş ayın gecede kraliçe gibi parlamasını kıskanıyor muydu? İnsanlara ısı ve ışık veren güneşken, ayın o parlaklığı bile ona aitken insanların ayı kendinden çok sevmesini kaldırabiliyor muydu acaba?

"Sen neden güneş sayesinde ışıldayan ayı seviyorsun?" diye sordum yanımda çimlere uzanıp benimle geceyi izleyen çocuğa.

Bir süre sadece nefes alış veriş seslerimiz duyuldu. Gözlerimi gözlerine çevirdim o sırada. Aya bakıyordu o da.

"Gündüzler kalabalık olur. Her yanda insanlar, sanki herkes yanında gibi. Geceleri ise yeryüzüne sessizlik çöker, yalnızlık sarar sokakları. Güneş insanlar varken oradadır, ay sadece sen kaldığında. Güneş çoğunluk varken yanındadır, ay ise yalnızlık çöktüğünde ortaya çıkar. O yüzden ben ayı daha çok seviyorum. Geceleri yalnız hissettiğimde kafamı kaldırıp geceye bakıyorum ve o kimse yokken bana yardım etmek için orada oluyor."

Duraksadım. Dilim tutuldu sanki. Bakışlarımı ondan aya çevirdim. Gerçekten de bir yoldaş mıydı ay? O parlaklığını bize yardım etmek için mi alıyordu güneşten?

"Sen neden aşıksın aya?"

Sorusuyla gözlerimi yanımdaki çocuğa çevirdim. O da merakla bana bakıyordu. Cevabımı bekliyordu.

"Güneş her ne kadar aydan daha çok parlasa da ay güneşten daha çok hasar almış değil mi? Güneş kendini ateşiyle korurken dünyaya sığınan ay yemiyor mu o meteorları?"

Durdu. Gözlerimin derinliklerine bakıyordu sanki. Ruhumu okumaya çalışıyor gibiydi mümkünmüşçesine. 

"Bu güneşin güzel olduğunu değiştirmez ki. Bu ayı aşağılamak değil mi?" diye sordu.

Kafamı bir sağa bir sola salladım hafifçe. 

"Önemli olan güzellik değil ki evrende. Meteorlar şeklini bozsa da ay yaralarını göstermeden o zifiri karanlığa direnmiyor mu her gece? Güneş bizi terk edince umut vererek parlamıyor mu gökyüzünde?Önemli olan güzellik olsaydı yıldızlar ayın değil güneşin yanında durmaz mıydı?"

Artık gözlerindeki merak gitmiş yerine hayranlık gelmişti. Gözlerime bakarak donakalmıştı o an. Ayın vurduğu ışıkla daha bir güzel görünen gözlerine baktım ben de. Hani bir betimleme vardır 'okyanus gözlü' diye. Karşımdaki mavilere de böyle sesleniyordu insanlar. Oysa ben o gözlerin rengini gökyüzü olarak açıklayabilirdim. Gökyüzünün katmanları gibiydi. Mavinin en güzel tonlarıydı belki de. 

O gökyüzü gözlere bakmayı bırakıp aya döndüm tekrardan. Yanımdaki çocuk da gözlerimi izlemeyi bırakıp aya çevirdi gözlerini.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım o an.

"Yaralarını bizi daha fazla üzmemek için saklayıp bizim yaralarımızı sardığın için. Bize en umutsuz siyahta parlayarak umut olmayı öğrettiğin için. Kimse yanımızda değilken yanımızda olduğun için. Teşekkür derim..."

"Ben de teşekkür ederim ." diye ekledi yanımdaki çocuk.
🔹🔸🔹🔸🔹🔸🔹🔸🔹🔸🔹
Herkese merhaba!
Buraya özette de bahsettiğim gibi yarım kalan, başı veya sonu olmayan, ani bir ilhamla yazdığım yazıları koyacağım. İlerleyen dönemlerde bu yazıların bazılarını kitaplarıma uyarlayacağım, yani oralarda da göreceksiniz. Ama bazıları buraya özgü olacak.

Genellikle bu yazılarda isim kullanmayacağım. O yüzden 'çocuk' kelimesini kullandım. Normalde o çocuğun anlamı erkek bir genç ama en iyi böyle ifade ettim.

Bu arada lütfen destek olmak için buraya birilerini etiketleyin.

Bir de bol bol yorum yapın. Yorumlarınız yazma isteği getiriyor ve bu kitapta en çok ihtiyacım olan 3 şey var.
1-İlham
2-Yazma isteği
3-Destek

Sizi seviyorum. Görüşürüz!

Sadece Bir KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin