İlk fotoğrafı gördüğümde böyle bir ilham aldım. Bu yüzden serinin ikincisini de benzer kurguyla yazmak istedim. Umarım seversiniz. ♥
NOT: Bu one shot serisi What a Life serisinden daha uzun olabilir diye düşünüyorum. Ne de olsa bu tam albüm. ♥
(Sehun)
Yıllar önce biriyle tanışmıştım. Sanal bir arkadaş...
İnsanlara, kendisinde çoklu kişilik bozukluğu olduğunu söylüyordu. Kendisi de anlattığı hikayeye o kadar inanıyordu ki, diğerlerinin inanmaması mümkün değildi.
İçindeki diğer insanlara kendisi birer isim koymuştu ve onların hepsiyle iletişime geçebildiğini söylüyordu. Hatta zaman zaman onların ağzından mesaj yazıyordu.
Tabi ki böyle bir hastalığın teşhisini insanın kendi kendine koyamayacağını biliyorum. Çünkü bu tür hastalar, farklı biri olduklarında bile normal hayatlarına devam ediyorlar. Bu da teşhisi zorlaştırıyor. Dışarıdan biri fark etmediği sürece de ilerlemeye devam ediyor.
Fakat ondan öğrendiğim önemli bir şey vardı. İnsanlar gerçekten çok saf varlıklardı. Bir insan, kendisi de tutkuyla inanarak bir hikaye anlatıyorsa, onun kesinlikle doğru olduğuna inanıyorlar. Böyle insanlar da bu saflıklardan yararlanıyorlar. Sanırım ben de artık böyle biriyim.
Aslında ben bu işe tamamen kitabım için başladım. Tanıştığım insanlara çoklu kişilik bozukluğum olduğunu söylüyorum. Hatta diğer kişiliklerimle ilgili öylesine detaya giriyorum ki, hikayeme hemen inanıyorlar. Ben de onların bana karşı davranışlarını not alıyorum.
Bu durumu sevgililerim için de kullanıyorum. Bunun kötülük olduğunun farkındayım. Fakat beni başkasıyla gördüğünde kıskançlık yapmak yerine dinlenmem gerektiğini söyleyerek anlayışla eve götürüyorlar.
İki hafta önce biriyle tanıştım. Geçen gece beni bar çıkışı biriyle gördü. Bu yüzden epey tartıştık. Ben de mecbur kalmışım gibi davranarak ertesi gün ona durumu açıkladım. Daha önce kimse bana onun kadar katı davranmamıştı. Nedenini bilmiyordum. Fakat kitabım için oldukça ilginç bir tecrübe olacağına emindim.
--❀------❀------❀--
(Chanyeol)
Öfkeyle adımlarımı Sehun'un evine çevirdim. Ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyordum.
Bir psikoloji öğrencisine, kendisindeki rahatsızlık teşhisinden bahsetmek büyük talihsizlikti. Yine de insanları öylece yargılamazdım. Ufak bir ihtimal de olsa her zaman doğruluk payı olabilir diye düşünürdüm. Fakat profesörüm bile bunu sorduğum için benimle eğlenmişti.
Neden bana böyle bir yalan söylediğini anlamıyordum. Belki de çok daha ciddi psikolojik sorunları vardı. Bir insan kendi kendine böyle bir teşhis koyuyorsa zaten normal sayılmaz, değil mi?
Hava kararmak üzereyken evinin önüne geldim. Kapıdan çıkarken aniden beni görünce şaşkınlığını gizlemedi. Fakat beni tanımıyor gibi bakıyordu. Bu gerçekten inanılmazdı.
"Sen kimsin?"
Sorduğum soruyla şaşkınlığı daha da arttı.
"Asıl sen kimsin?"
Bu adam oyuncu falan mıydı? Hem masum görünüp, hem de böyle şeytani bir planı nasıl yapabiliyordu?
--❀------❀------❀--