20 Ağustos, Pazar
Hayat üç bölümdür: dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun. J. P. Sartre
Dünya sonsuzluk içinde küçük bir parantezdir.
Ben Damla DEMİRAL. Sene 2002, 28 Nisan, İstanbul'da gece 12'de, bir hastenede dünyaya gelmişim. Ben doğduktan sonra hastane çıkışı, hastanenin arka bahçesinde ki, annem ve babam tarafından acımasız bir şekilde çöp konteynerının içine atılmışım. Ben bir gece boyunca o çöp konteynerının içinde kaldıktan sonra, hastane doktorları tarafından farkedilmişim. Ağlamaktan kısılan sesim ve dayanamayacak kadar güçsüz bedenim olduğundan üç hafta hastane de yatmışım. O üç haftanın sonunda beni Bahçelievler Çocuk Esirgeme Kurumu'na vermişler. Yaklaşık 9 ay sonra beni çocukları olmayan zengin bir aile evlatlık almış. Öz annem ve babam hakkında hiçbir bilgim yok. Kimdir, nerelidir, fiziksel olarak görünüşleri nasıl, huyları tavırları nelerdir hiçbir şey bilmiyorum. Bu bilgilere, 10 yaşımda evlatlık olduğumu öğrendiğim zaman ulaştım. 10. yaş doğum günümde Pelin isimli arkadaşım yanıma gelerek...
"Damlaaaaaa."
Annemin seslenerek kapımı çalmasıyla anı defterimi kapatmam bir oldu. Tabii ki şimdi 2002'de değiliz. 16 yaşındayım, güzel okulum ve arkadaşlarım var, ah evet bir de Batu... Hala İstanbul'dayım, güzel bir düzenim var ve beni evlatlık olmama rağmen öz annem ve babam gibi davranan tam kafa dengi bir ailem var. Tabii fiziksel görünüşümü merak ettin. Ayça Ayşin Turan'a benzetiyorlar beni. Kendini fazla beğenen biri değilim. Çevrem tarafından sevilirim.
"Kızım?"
Kapıyı açıp pervazından o tatlı yüzüne bakarak gülümsemeye başladım. "Hazırlan baban bizi dışarı yemeğe götürecekmiş."
"Ttamam annecim hemen hazırlanıyorum" dedim ve birbirimize öpücük gönderme faslını bitirdikten sonra odamın içinde ki siyah kapılı kıyafet odama yöneldim. Üzerime siyah kot şortumu ve omuzları açık şekilde olan beyaz ti-shritümü giydim. Son olarak gümüş renkli eklem yüzüklerimi taktım. Parfümümü de sıktım, tırnaklarımda dünden kalan siyah oje vardı belime de siyah bel çantamı taktım. Aynadan kendime baktım gayet güzel gözüküyordum. Merdivenlerden aşağı indim. Annemler aşağıda beni bekliyorlardı.Evden çıktık. Hava harika denilecek kadar güzeldi. Arabaya yöneldiğimiz de babam Salim Amcaya yönelerek,
"arabayı ben kullanacağım, izinlisin" dedi.
Ve ailecek arabaya binip yemek yemek için babamın seçtiği yere doğru yola çıktık.
***
Her insan hayatında hata yapabilir ama bazı hatalarını bilinçli bazılarını ise mecbur kaldığı için. Bazı insanlar anı yaşayamaz, geleceği düşünür sadece. En kötüsü ise geçmişe takılı kalanlar. Tabii benim gibi değil de, geçmişini bilen kişiler için...
Geldiğimiz yer o kadar güzeldi ki... Öğrendiğime göre yaz ayında buralar daha güzelmiş ilk defa geldiğim için diğer mevsimlerde nasıl olduğu hakkında bilgim yok ama bu hali benim çok hoşuma gitti. Burası yeşillikler, renkli çiçeklerin, çiçek ağaçlarının bulunduğu piknik yapılacak bir alandı. O kadar güzeldi ki insana huzur veriyordu. Babam önceden çalışanımız Cimcime Abla'ya her şeyi hazırlatmıştı. Bize de oturup sadece yemek yemek ve oyun oynamak düşüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
ChickLitSadece şansına göre olduğunu düşünen bir kızın romanı bu. Şansa göre mi hayatımız ilerler? Aşk, okul hayatı, meslek sahibi olma, aile, arkadaş çevresi, günlük yaşantı ve niceleri...