Yorulduk, bir mucize olsun.
Vardır herkesin bu hayatta en zor durumda kaldığı anları, birine çok ihtiyaç duyduğu zamanları. O olmadığında kendini güvensiz hissettiği, onsuz hayatın kendisine zehir olacağını düşünenler...
Yol boyunca, yarın Tarih sınavıyla gireceğimiz sınav haftasını konuştuk.
"Sence Mualla Hoca sınavı çok zorlamış mıdır?" dedim.
"Onu bilmem ama kesin bana zor hazırlamıştır Muallacığım." dedi Eda. Onun 'Muallacığım' imasını sadece ben ve yakın arkadaşlarımız anlayabilir. Mualla hoca takıntılıydı Eda'ya karşı, sürekli olarak Eda ile uğraşıp onu sinir ederdi bunu sınıfta ki herkes bilirdi.
"Kafana takma ya boşver, hem en azından sevin, o kadar uğraşmasına rağmen seni dersten bırakmıyor."
"Yaaa ne demezsin ne kadar mutlu olup sevindim bilemezsin." dedi ve gözlerini devirip gülmeye başladı. Çocuk Esirgeme Kurumu'nun önünde durduğumuzda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Eğer derindeeeen bir nefes aldıysan girelim Damla Hanım" dedi Eda. Kafam yukarda sol gözümü açıp yandan Eda'ya baktım. Ve iki gözümü açıp gülmeye başadım. Eda' da benimle gülmeye başladı. Ve içeri girdik. İçeri girmemizle çocukların bize doğru koşması bir oldu. Çozuklar herkesten daha masum varlıklardır. Herkes çocuk olup o yollardan geçmiştir. Keşke hep çocuk olup, masum olarak kalsaydık.
"Tamam tamam biz de sizi özledik evet ama bi durunda nefes alalım canım aaa" diyip gülen Eda'yı aldırmayarak, çömeldiğim yerden çocuklara sarılmaya devam ediyordum.
"Biliyoy muşun Yamya abya buyaya yeni bi kıj geydi" diyen Derya'ya gülerek yeni gelen kızı göstermesini istedim. Parmağıyla işaret ederek,
"buyda otuyuyo ve bizimye hiç konuşmuyo. Çok aj yemek yiyo" dedi.
"Tamam canım siz Eda abla ile yemek yemeye gidin ben birazdan geleceğim" diyerek gülümsedim. Daha sonra Eda' nın çocukları içeri götürmesini istediğimi belirtmek için, kafamı binanın girişini gösterdim. O da anladığını belirtmek için gözlerini tamam anlamında yumdu. Çantamıda Eda'ya verdim.
"Hadi bakalım içeriye yemek yiyip çooook güçlü olmaya. Hücuumm!" dedi Eda. Bu kızın her ortama ayak uydurmasını çok seviyorum. Onlar içeri gittikleri zaman ben de salıncakta tek başına hafif hafif sallanan yeni kızın yanına gitmeye başladım. Diğer salıncağa oturarak,
"Ben de çok severim sallanmayı. Çocukluğumdan hatırladığım tek şey çok hızlı sallanıp uzaya uçmaya çalışmamdı" dedim.
"Ama yıldızlar ve Ay, yakın dursalarda bizden çok uzaktalar. Çok sevdiğimiz insanlarda öyle, sol yanında hissetsen de çok uzaktalar." dedi. O kadar doğru söylemişti ki... Akıllı ve düşünerek konuşan biri olduğunu bu cümlesinden anladım.
"Evet öyle, her ne kadar sevdiklerimizi sol yanımızda hissetmeye çalışsakta uzakta olduklarını hatırlamak ve bunu unutamamak çok zor evet. Pekii... Sen? Sen nasıl geldin buraya? Vardır herkesin içinde beslediği bir hikayesi; kimse anlamaz. Anlat bana, yardımcı olabilirim belki."
"Ben Canan, şuan 12 yaşındayım, normalde okula gitmeyi çok severim. Hatta okul ikincisi olurdum sınavlarda denemelerde. Annem, babam, kardeşim ve ben. Çok mutlu bir ailemiz vardı. Birbirimizi çok severdik. Caner, kardeşimdi benden 2 yaş küçüktü. O zamanlar 8 yaşındayım. Bir gün hep beraber evden çıktık. Annem ve babam işlerine gideceklerdi bizi okula bıraktıktan sonra." Hem anlatıyor hem de sessizce ağlıyordu şimdiden buraya gelme hikayesinden o kadar etkilenmiştim ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
ChickLitSadece şansına göre olduğunu düşünen bir kızın romanı bu. Şansa göre mi hayatımız ilerler? Aşk, okul hayatı, meslek sahibi olma, aile, arkadaş çevresi, günlük yaşantı ve niceleri...