#15

330 39 26
                                    

"Etrafta masum gibi takılıyor bir de iğrenç herif."

"Evet, ne numaralar varmış bunda. Önce zorla Crowley'nin arkadaşıyla beraber olmuş sonra da onlardan korktuğu için Dean'i ayartmış kendini korusun diye. Böylelerinden korkacaksın. Melek yüzlü şeytan..." İki arkadaş söylediklerinin özellikle duyulması için sesli bir şekilde koridor boyunca konuşmuşlardı. Tabi duymasını istemeyecekleri biri de onların dediklerine kulak misafiri olmuş ve fark ettirmeden arkalarından yaklaşmıştı.

"Tanımadığınız insanlar hakkında bu kadar kolay mı atıp tutarsınız siz?" İkisi de korkuyla arkalarını dönmüş onlara delici bakışlar atan Dean'i görür görmez kaçmaya çalışmışlardı ama enselerinden tutan eller buna izin vermemişti.

"Şimdi size dedikodu yapmanın ne kadar kötü olduğuyla ilgili bir ders vereceğim." Dean'in yüzüne yayılan şeytani gülümsemeyle içlerinden bir tanesi elinden kurtulmak için dirseğiyle karnına vurmuştu. Yüzüne yayılan acıyla istemsizce elleri gevşediğinden kurtulup kaçmaya başlamışlardı ama bu daha da sinirlenmesini sağlamaktan başka bir işe yaramamıştı. Üstelik koridorun sonuna varmışlardı ve buradan bir çıkış yoktu. Dean arkalarından giderken sanki ikisinin kurtuluşu gibi olan bir el uzanıp onu daha birkaç adım atmışken erkekler tuvaletine doğru çekti.

Sinirle, hâlâ kolunu tutan elin sahibini bileğinden kavradığı gibi kapıya yapıştırmıştı. Tam saldıracağı sırada tanıdık bir yüzle karşılaşmıştı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Castiel onu bırakmasını ister gibi gözleriyle sinirli bir tavırla kolunu işaret ediyordu ama karşısındakinin umurunda değil gibiydi. Sonunda o da pes edip cevap vermişti.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" Kolunun daha fazla sıkıldığını hissettiğinde yüzündeki öfkeli ifadeye acı da eklenmişti.

"Bunun seninle bir ilgisi yoktu."

"Nasıl yoktu? Hakkında kötü bir şey söylemiyorlar bile. Hepsi benim aslında ne kadar kötü biri olduğum hakkında konuşuyorlar. Sen kalkmış yangına körükle gidiyorsun." Castiel konuşurken zorlanıyor gibiydi. Dean anca o zaman canını yaktığını fark edip mahcup bir şekilde elini indirmişti. Yine de bunu bilinçsizce yapmış gibi suratındaki siniri koruyordu.

"Benim senin gibi birine kanacağımı düşünmeleri de yeterince onur kırıcı değil mi?" Nasıl bir tepki vereceğini görmek için bakışlarını yüzünde gezdiriyordu. Ama öfkeli yüz onun beklediğinin aksine şaşkınlıkla dolmuştu.

"Ne... Ne demek bu şimdi?" Dudakları bir şey demek ister gibi aralanıp geri kapanmıştı. Daha sonra bu kadar yakın olmalarına rağmen biraz yüksek bir sesle cevap vermişti. Castiel bunu sinirli olmasına bağlamıştı.

"En gerizekalısı bile benim ibnenin teki olmadığımı, senin de birilerine zorla sahip olamayacak kadar saf ve sıska olduğunu bilir demek. Bunlara inanmak için aptal olmak gerek. Şimdiye kadar arkadaşımsın diye yanında oldum ama insanların beni senin yüzünden böyle iğrenç biri sanmalarını istemiyorum. O yüzden benden uzak dur." Konuşmasını bitirdiğinde onu kenara itip çıkmıştı. Castiel ise olduğu yerde şaşkınlıkla kalakalmışken kapının arkasından Dean'in dediklerini onaylar şekilde yapılan yeni konuşmaları duyabiliyordu.

...

Ahh ballı turtalarım hiç mi mutlu olamayacağız hiç mi yüzümüz gülmeyecek

Guardian // DestielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin