Bitti mi?

166 23 14
                                    

Tuhaf olan şeyler vardı.

Çok tuhaf olan şeyler.

Jeno da dahil kimsenin Renjun'den haber alamadığı iki hafta çok tuhaftı mesela.

Ya da o iki hafta sonunda Renjun'in okula gelip bana sarılması tuhaftı.

Benim o iki hafta içinde insanların deyişiyle çökmem tuhaftı.

Jeno hep tuhaftı.

Tuhaftı işte.

Umut edememiştik. Bu sefer umut etmemize dahi izin verilmemişti. O iki hafta içinde bana ne olduğunu sormayan öğretmen kalmamıştı. Onlara bir şeyler söylemeyi denemek ise zordu çünkü anlarsınız ya kafam yeterince allak bullaktı.

Bildiğim bir şey vardı.

O adam taşınma konusunda kararlıysa ben bir daha Renjun'i bulamazdım. Ben de dahil herkese izini kaybettirirdi. O kelimenin tam anlamıyla bir psikopattı. Hepimiz afallamıştık. Jeno çocukluk arkadaşını bir daha kaybedeceği için, ben... benim sebebim yeterince ortada sanırım. Jisung bile afallayanlar arasındaydı.

Ama kimsenin asıl beklemediği kısım kesinlikle Renjun'in iki hafta sonunda yüzündeki yer yer olan yaralarla okula gelmesi ve beni görür görmez sarılmasıydı.

Hayal gördüğümü sandım o an.
Yok dedim kendi kendime yok Renjun okula gelemez çünkü babası onu eve hapsetti.
Bu fikre kendimizi alıştırmamız yüzünden umut edememiştik ya zaten.

Ne olduğunu Renjun'in o evden nasıl çıktığını hiçbirimiz bilmiyorduk. Ama onun yüzündeki gururlu ifade... tuhaf olan bir şekilde bize bir şeylerin yoluna girdiğini fısıldıyor gibiydi.

Renjun gülüyordu.

Bahçede beni süzmüş, çok zayıf göründüğümü,  uykumu almadığım konusunda emin olduğunu ve bunların hepsini telafi edeceğini söylediği bir süre cümle söylemiş ve yapışık bir şekilde okula doğru ilerlerken bir anda bana dönüp her şey çok normalmiş gibi parlak olan gözleriyle,

"Okulu asmak ister misin güzelim?"

demişti.

Ve o an ise tek düşündüğüm,

"TANRI AŞKINA BİRİ BANA BURADA NE DÖNDÜĞÜNÜ SÖYLEYEBİLİR Mİ? KAMERA ŞAKASI MI ÇEKİYORUZ AMINA KOYAYIM?!??"

olmuştu.

Ama ben bunu sesli bir şekilde dökmeyi reddetmiş ve tamamen sakin bir şekilde başımı olumlu anlamda sallamıştım.

Beni okuldan çıkarıp ilerde duran kafeye koşar adımlarla götürmeye başlarken ben hâlâ aklımdan biz kafeye gidemeyiz babası görebilir gidemeyiz oraya diye düşünmeye devam ediyordum.

O ise hiç durumunu bozmadı ve kafeye olabilecek en hızlı şekilde bir giriş yaptı. Beni köşedeki bir masaya aynı çevik hareketlerle oturturken de gözlerindeki aynı parıltılı ifade kendini koruyordu. Çok güzel bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış, o hiç kırılmamış gibi hâlâ çok güzel bakıyordu.

Tek nefeste tek bir cümle söyledi.

"Annem babamı susturdu."

Annesi babasını nasıl susturmuştu? Babası annesine de şiddet uygulamıyor muydu?

Sanırım bakışlarıma bu soruyu yansıtmayı başardım ve o bu sefer yavaş yavaş anlatmaya başladı.

"Akşam yemeği yiyorduk. Babam yine eşcinelliğin ne kadar iğrenç olduğunu anlattığı bir konuşma yapıyordu. Ben de sakince dinliyordum. Yani en azından dışım sakindi. Kız kardeşim ise her an patlayacak gibiydi. Orada olmak istemediği çok belliydi ve bir anda annem ondan hiç beklemeyeceğim bir tavırla yediği yemeği ağzına atarken bir cümle kurdu. 'Uyuşturucu da kötü bir şey, değil mi hayatım?'. Garip olan kısmı annem babama asla hayatım demezdi. Ve o an babamın yediği yemeğin boğazında kalışına şahit oldum o öksürmeye devam ediyordu ama annem de sakinliğini hiç bozmadan devam etti. 'Kurduğun şirketin dolandırıcık sebebiyle batabilmesi de aynı eşcinsellik gibi kötü mü? Ya da... benim yerime iş yerinde sevişmeyi tercih ettiğin diğer kadınlar ve erkekler? Kötüler mi, sen sevmezsin sonuçta kendi cinsiyetinden insanlarla birlikte olma durumunu? Ama kendin yapabilirsin bunda bir sıkıntı yoktur herhalde. Peki ya, hayatını madde bağımlılığı ile kararttığın diğer çocuklar, kötüler mi hepsi?'. Kardeşimle ise sadece anneme bakıyorduk. Bunca şeyi nasıl sindirip böylesine rahat bir tavırla söylediği için ikimiz de oldukça şaşkındık ama bizden daha çok şaşkın olan biri vardı."

memories//renminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin