Chapter 15.

1.5K 116 40
                                    


Namjoon mesajlaştığı telefonla işi bitince telefonu arka cebine sıkıştırıp adımlarını hızlandırarak karşı caddede yer alan kafeye ilerledi. İçeri girdiğinde gözleri etrafta gezindi ve kırmızı saçlı arkadaşının her beraber geldiklerinde oturdukları masada oturduğunu, bir yandan kitap okurken bir yandan da çalışan gri saçlı ,isminin Taehyung olduğunu bildiği, çocuğu keserken görünce göz devirmeden edemedi. Yanına gidip karşısında oturduğunda arkadaşı bakışlarını kendisine çevirip parlak ama altında tonla ima barındıran gülümsemelerinden birini bahşetmişti.

"Hoş geldin öküzüm. Gelmeseydin ben de tam kalkıyordum zaten." Cümlesini bitirip yüzündeki gülüşü soldurmuş ve göz devirmişti.

"Hayırdır bakıyorum de pek bir aksiyiz bugün. Noldu yoksa kavruk tenlin seninle ilgilenmiyor mu?" Namjoon dudaklarını büzüp çocuk gibi konuşarak dalga geçmişti arkadaşıyla.

"Ya bi siktir git. Keşke seni çağırmadan direkt sadece Yoongi aşkımı çağırsaydım." Hoseok tekrardan aksi bir şekilde söylenip önünde duran kahvesini yudumlamıştı.

"Vaay demek Yoongi aşkım he öyle mi? Bunu seninki duyarsa hiç hoşuna gitmez benden demesi." Hoseok az önce okuduğu ,ya da okuyor gibi yaptığı, kitabını kapatıp masaya bırakmış ve omuzlarını düşürerek derin bir nefes bırakmıştı. Bu hareketleri, karşısında oturan arkadaşının dikkatinden kaçmamış olacak ki kırmızı saçlı arkadaşının ağzından çıkacak kelimeleri merakla bekliyordu çünkü gerçekten de çok iyi görünmüyordu.

"Seninki falan yok oğlum şöyle şeyler söyleme. Güldük eğlendik falan ama yok yani öyle bir şey." Namjoon kaşlarını çattı.

"Daha yeni barışmadınız mı lan siz yine noldu da sen böyle umutsuz ev kadınlarına bağladın?" Hoseok başı eğik bir şekilde dirseklerini sandalyeye yaslamış parmaklarıyla oynuyordu.

"Aramız iyi zaten. Hatta birkaç gün önce mesajlaşarak sabahlamıştık."

"E ne güzel bir şey olmamış işte."

"Olay da tam olarak bu. Bir şey olmaması." Hoseok başını kaldırmış boynunu birkaç kez esnettikten sonra sol çaprazındaki masanın siparişini alan çocuğa kaçamak bir bakış atıp tekrar arkadaşına dönmüştü. "Uzun zamandır sınavlar yüzünden buraya doğru dürüst gelemiyordum. Taehyungla da aramız kötüydü o yüzden de gelememiştim. Bu hafta diğer haftalara göre daha boş olduğum için önceki gibi sık gelmeye başladım. Üç gün üst üste buraya geldim ve bugün de dördüncü gün ama Taehyung'la tek iletişimimiz siparişimi alırken ve getirirken kurduğumuz birkaç cümle. Eve döndüğümde de neredeyse hiç konuşmuyoruz. Hatta dur lan neredeyse falan değil biz baya baya konuşmuyoruz." Namjoon arkadaşının bu haline içten bir şekilde gülümsemeden edememişti. Şimdi 148 olan iq'sunu konuşturmalı ve arkadaşını rahatlatacak birkaç cümle söylemeliydi.

"Yani hemen kötü şeyler düşünme. İş yerinde sana vakit ayıramaması, eve gidince de yazmaması hayatında başka birisinin olduğu anlamıma gelmez yani değil mi?" Hoseok, Namjoon'un söylediği şeyler karşısında kaşlarını çatıp dudak büzmüştü ve homurdanmıştı.

"Çok yardımcı oluyorsun."

"Yahu demek istediğim şu ki işlerinden fırsat bulamıyor olabilir. Sonuçta burası onun kafesi değil, o sadece bir çalışan ve aynı zamanda gitmesi gereken bir okulu da var bunu unutma. Belki gerçekten yazacak vakit bulamadığından yazamıyordur. Bir de onun açısından bakmaya çalış yanlış şeyler düşünmeden önce." Hoseok, arkadaşının dediklerine hak vermek istiyordu. Ancak tek sıkıntıları konuşmamaları değil, Taehyung'un Hoseok'a soğuk yapmasıydı. Bu konuyu şimdilik bir kenara koymaya karar verdi.

 Hey If You're Not Gay |VHOPE|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin