"Tabiri caizse, tütünsüz dumanlıyoruz abi."Hava dondurucu soğuk, gecenin bir vakti. Sessizlik etrafa yokluk gibi çökmüş, gece kuşlarının ve böceklerin çıkardığı ritmik sese karışıyor. Sessizliğin, sese katıştığı bir gece. Ateşten sıçrayan kıvılcımlar çıtırtılarla havaya sıçrıyor. Yıldızlar, simsiyah zeminde ikinci bir kubbe oluşturmuş. Çok rüzgar var, Taehyung ve Yoongi'nin suratına çarpıyor.
"Ne oldu yine lan? Atmışsın kendini dışarı, edebiyatçılık yapıyorsun. Sözde realistsin, şu girdiğin hallere bak." dedi Yoongi. Ateşi harlandırmak için, odunları karıştırırken.
"Bir çocuk var abi, " dedi Taehyung. Yoongi ufak bir kahkaha attı, dudakları ipinceydi şimdi. Biraz sinsi, biraz alaycı. "...gülüşü 24 ayar."
"Ben şahsen melodramdan yanayım, bu hikayede cennetin kapıları sana kapalı. Vazgeç bu işten. Kaybeden sen olursun." dedi Yoongi. Alaycıydı, fazla rahattı. Rahattı çünkü kardeşini tanıyordu. Yolu kardeşiyle çakışan, kardeşiyle paralel giden herkes için, her şeyin sonu kötü biterdi. Bunu biliyordu. Çok kolay vazgeçilmişti kardeşinden, orada, ait olduğu yerde, kardeşine bir iğne deliği kadar yer olmadığı her fırsatta yüzüne vurulmuştu. Bunun için de yine, kardeşi suçlanmıştı. Mahvolmuştu her seferinde, aşağılanmıştı. Çok ama çok aşağılanmıştı. Hiçbir yere ait olamamıştı. Bunu da yalnızca tek abisi ve kardeşi, Yoongi bilirdi.
Taehyung elindeki boş içki şişesini bir kenara bıraktı, yüzünü göğe çevirdi. Koca bir soluk aldı. Doğar gibi alınmış bir nefes. Ciğerini biraz daha havayla doldurabilmek için, hayatta olmaya devam edebilmek için.
"Olmuyor abi, yetişemiyorum bu kadar hızlı yaşama. Ne oldu, nasıl oldu anlayamadım. Bir anda oldu sanki. Dünyanın bir göz açıp kapamayla değişebileceğini bilseydim, bir daha karşıma çıkmasın diye dünyanın öte ucuna giderdim. Ama oldu, ne olduysa." dedi Taehyung.
"Kavga mı etsek biz? Dövüşsek biraz. Dayak yemek iyi gelirdi sana. Küçükken de kafana vururdum, aklın başına gelir de matematik ödevimi yapardın." dedi Yoongi. Son derece ciddiyetle. Az sonra kavga edeceklermiş gibi enerji depoladı aldığı soluklarla.
"Korktuğum içindi o, dayak yediğim için değil." Kaşları çatık bir şekilde, hâlâ gökyüzüne bakıyordu Taehyung.
"Senin işler ne oldu? En son maaşın kesilmişti. Benden yiyeceğin dayağın on katını babandan yersen, o aşk meşk işleri olmaz, söyleyeyim." dedi Yoongi. Aslında aşk meşk işlerinin baştan beri olmayacağından emindi. Olacak iş vardı, olmayacak iş vardı. Kardeşinin kafasını karıştıran her ne varsa, şu anda siktir olup gitmeliydi. Mesela, o, gülüşü 24 ayar olan çocuk gibi.
"Abi ben soruyu bir daha alabilir miyim ya?" dedi Taehyung, gevşek gevşek hallenerek. Yoongi tam ağzını açacağı zaman Taehyung yine konuştu. "Ya da hiç almayayım. Ben tam şu anda, onun yanına gideyim. Göreyim bir yüzünü."
"Lan oğlum, sen salak mısın? Saat gecenin 4'ü, iki saat sonra sabah olacak zaten. Otur oturduğun yerde." dedi Yoongi. Taehyung cevap vermedi. Bir süre sonra hafif uyuklamaya başlayan kardeşinin üstünü örttü.
Örtmese de bilirdi ki kardeşi üşümezdi, soğuğa alışkındı.
🍎
18 kasım, cumartesi
taehyung
duvarın oraya gelsene
(20.36)jungkook
hayır
(20.40)20 kasım, pazartesi
jungkook
elma getirsene bana
kırmızı olsun
(19.03)23 kasım, perşembe
jungkook
geri zekalıtaehyung
efendim
noldujungkook
elma kurtlu çıktıtaehyung
doğal çünkü
ondandır
kurtlu elma da ayrı bir lezzetli oluyorjungkook
yemem ben bunutaehyung
amma nazlandın
site çocuğu musun sen
getir ben yerimjungkook
hayır ben yiyeceğim
güzelmiş gerçekten
tekrar getirtaehyung
uşağın mıyım ben senin
elma tarlam mı var benim
manav mıyım benjungkook
ya getir işte?!
iki dakikalık yol
moruk
yaşlı bunaktaehyung
ok
ŞİMDİ OKUDUĞUN
street artist, taekook
Fanfiction"Sen sokaklara aşıksın, ben de sana. Niçin sokaklarda öpüşmeyelim?"