1💧suicide.

351 25 71
                                    

1💧"intihar."

for conginlisoo 💘

#

Son zamanlarda siyaha boyattığı saçları, serseri duruşu ve yakışıklı arkadaş ortamıyla; hemcinslerinin ve karşı cinsinin arkadaş gruplarında adeta bir trend haline gelmişti, Mark Lee. Kimseye boyun eğmeyişi, dobralığı ve gamsızlığıyla ün salmış bu çocuğun elbet önceden de bir popülaritesi vardı lakin bu durum son zamanlardaki gibi olmamıştı hiçbir zaman.

Bu durum bir kişinin hiç hoşuna gitmiyordu.

"Eee?" demişti, alışkanlık olduğu üzere ortadan ayırarak fön çektiği siyah saçlarını sağ eliyle geriye doğru hafifçe tarayarak çektiği beyaz sandalyeye oturan Mark. "Taeyong'u göreniniz yok mu? Dün geceden beridir hiçbir aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermedi, geri bana dönüş de yapmadı. Belki sizden biriniz biliyordur diye geldim."

Masada oturan diğer üç kişiden de 'hayır, en son dün beraber yediğimiz akşam yemeğinden sonra görmedik' tarzında yanıtlar yükselirken Mark'ın kaşları gereğinden fazla çatılmıştı ve paçaları tutuşmaya başlamıştı. Mizacı gereği, en yakın arkadaşı Taeyong'un tam zıttı bir biçimde asla gün içinde otuz iki diş gülümseyerek gezmez veyahut bir işe odaklandığında hep kaşlarını çatardıdı ve-Ve, işte, bu onun mizacıydı, kanında vardı bu. Farklı görünmek için yapmıyordu bunu.

Üniversitenin ilk senesinden bu yana en yakın arkadaşı görevini üstlenen Taeyong, aynı zamanda Mark'ın kaldığı küçük yurt odasında da iki senedir onun yoldaşıydı. Hayat zorlaştığında, dibe battığını hissettiğinde ve bu boktan dünyada küflenmiş beyaz boyaya sahip yurt odasında Taeyong'un dizlerine yatarak ağlardı, siyah saçlı genç. Aralarında kopması imkansız bir bağ vardı ve birbirlerini çok iyi tanırlardı, birbirlerinin her bir hareketini ezbere bilirlerdi.

Ya da Mark öyle zannediyordu.

Masada derin bir sessizlik olduğu vakit, kızıl saçlı olan, "Sen bilmiyorsan, emin ol hiçbirimizin bir sikten haberi yoktur, Mark," diyerek olaya son noktayı koymuş ve aynı zamanda da siyah saçlı gencin kabarmaya hazır öfkesinin altını harlamıştı. "O yüzden hiç bize atarlanma."

"Atarlanmıyorum, Taeil hyung," demişti içinden gitmek bilmeyen tedirgin edici sesi def etmeye çalışırken. "Sadece bir soru sordum, bu kadar basit."

Söylediklerinin aksine Mark'ın sesi çok sert çıkıyordu ve her ne kadar kendisi bunun farkında olmasa da hemen yanıbaşında oturan mor saçlı çocuk, onun sandalyesinin kolunu sıktığının farkındaydı.

Zaten mor saçlı çocuk Mark'a dair her şeyin pekala çok iyi farkındaydı.

"Anlamıyorsunuz, gece odaya da gelmedi. Geceden beri yok. Nerede bu çocuk?!"

"Yahu çok abartıyorsun," demişti o sıra limonatasını yudumlayan turuncu saçlı Jungwoo. "Koskoca yirmi yaşında adam yani. Belki de geceyi bir barda falan geçirmiştir, olamaz mı?"

Gözlerini sertçe döndüren ve şakaklarını sert bir şekilde ovalamaya başlayan siyah saçlı genç, "Gerçekten anlamıyorsunuz," demişti. "Taeyong öyle biri değil. Barlardan nefret eder ve geceleri dışarı çıkmaktan da hoşlanmaz."

Boys Don't Cry💧Markhyuck & JaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin