Dışarıdan gelen gökgürültüsü beni korkutuyordu. Bir süre yorganın altında büzüşmüş durmasını bekledim seslerin. Yağmur şiddetini artırınca hızlı bir şekilde kendi odamdan çıkıp Barış'ın odasına adımladım, her yağmur yağdığı gece olduğu gibi. Biricik arkadaşımın, ki aynı zamanda o bunu bilmese de aşık olduğum adamın, kapısının önüne geldim. O gece de öncekilerden farksız olacaktı, eğer Barış uyuyor olsaydı. Sessiz olmaya özen göstererek kapıyı aralayıp bedenimi odaya soktum. Kafamı kaldırınca sırtını yatak başlığına dayamış bir Barış görmeyi beklemiyordum. Yağmur sesi onu uyandırmazdı. "Hoşgeldin prenses." diye fısıldadı. Yanaklarımın pembelestiğini hissedip kafamı yere eğdim. Parmaklarımla oynarken "Yağmur dinene kadar seninle kalabilir miyim?" diye sordum. Cevap gelmeyince kaşlarımı çatarak kafamı yukarı kaldırmıştım. Yorganını kaldırmış gelmemi bekleyen Barış gülümsetti beni. "Neden uyumuyorsun?" diye sordum. "Susamıştım kalktım, yağmur yağdığını fark edince seni beklemeye basladım." dedi dudakları saçlarıma minik öpücükler bırakırken. Kafam göğsüne yaslıydı, kalp atışlarını çok net bir sekilde duyabiliyordum. Beline sarılı olan kollarımı mümkünmüş gibi daha çok sıktım. "Sakin ol Can." dedi. Bir eli kolumun üzerindeyken diğer eli yavaşça belimi okşuyordu. Bunu beni sakinlestirmek için yaptığını biliyordum ama bedenimi saran atesi engelleyemiyordum. Lise 3'ten beri aşıktım Barış'a, hiçkimse bilmiyordu. Ergenliğimin en uç olduğu zamanlarda bile kimseyle sevgili olmadığım için aseksüel olduğumu düşünüyorlardı hatta. Barış ise bu süre zarfında bir yığın kızla çıkmış, onları benimle tanıştırmış hatta bazılarıyla bizim evimizde yatmıştı. Bunları düşünürken gözlerimin dolduğunu Barış bana seslenene kadar fark etmemiştim. "Ha? Efendim? Duymadım." kafamı kaldırıp arka arkaya cümleleri sıralarken buldum kendimi. Barış ellerini, gözlerimin yaşlarını silmek için yüzüme çıkarmıştı çoktan. Gülerek "Can 24 yaşındasın, gökgürültüsü yüzünden ağlama artık." demişti. "H-Hayır Barış. Öyle değil." dedim zar zor. "Ne oldu güzelim? Anlat bana." Ne diyecektim sanki ona? Seni seviyorum mu? Hah ne kadar kolay değil mi? "Ben de seni seviyorum Can." duyduklarım yüzünden dudaklarım aralanmış doğrudan mavilerine bakıyordum. Aptal ben sesli mi düşünmüştüm gerçekten? Bir dakika o bana "Seni seviyorum." mu dedi? Anlık gelen bir cesaretle "B-Ben seni o o anlamda sevmiyorum Barış." demiştim. Tek bir cümlede iki defa kekeleyebilmiş olmak büyük bir başarıydı ama bu cümle bana en yakın arkadaşımı kaybettirebilecek olan bir cümleydi. Ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı. "Shh sakin ol güzelim. Ben de seni o anlamda sevmiyorum." yatıştırıcı sesiyle mırıldandı. "Ne-Nasıl yani?" Barış sorumu cevapsız bırakarak dudaklarını dudaklarımın üstüne yasladı. Öpmeden bekliyordu sadece. Titrek bir nefes verdim. Dilini yavaşça dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Gözlerim anın etkisiyle kapanırken Barış alt dudağımı, dudaklarının arasına almış emiyor ve ara sıra minik ısırıklar bırakıyordu. Olanlara inanamayan ve yaşadıklarımızı düşünen tarafımı bir kenara bırakıp Barış'a karşılık vermeye başladım. İlk baslarda duygu yüklü olan öpücüğümüz arzu dolu bir hâl almıstı. Barış baş parmağı yardımıyla çenemi aşağı çekerek dudaklarımın daha fazla aralanmasını sağladı. Dilini dudaklarımın arasından içeri yolladı. Dillerimiz birbirine temas edince ağzımdan minik bir inleme kaçtı. Bilinçsiz bir sekilde Barış'ın kucağına oturdum. Barış anında ellerini belime koymus beni kendine sanki mümkünmüş gibi daha fazla çekmisti. Bir elim yüzünde bir elim ensesindeki saçlarını çekiştiriyorken bedenim aldığı zevkle hareket etmeye başlamıştı. Yavaş bir sekilde Barış'a sürtündüğümde boğazından bir hırıltı yükseldi. Barış'tan duyduğum ses beni fazlasıyla tahrik ederken kendimi daha sert ve hızlı sürtmeye başladım. Barış dudaklarını, dudaklarımdan ayırıp yüzüme ardından boynuma yöneltmisti. Boynumdaki deriyi önce öpüp sonra emdi. Ona ait olduğumu kanıtlamak istiyor gibiydi. İz bıraktığına emindim. Ona fazladan alan sağlamak için kafamı geriye atmıştım. Kucağında mırıldıyor kalçamı, penisinin üstünde oynatmaya devam ediyordum. Barış'ın elleri kalçama indi. Beni kendine daha fazla bastırıp yeniden hırlamıstı. Eğilip dudaklarına öpücük kondurdum. Elleri tişörtümün eteklerini kavrayıp yukarı çekerken parmaklarının tenime sürtünmesi yüzünden titremiştim. O, vücudumu beğeniyle süzerken utanmış aceleyle tişörtünü kavrayıp yukarıya doğru çekiştirmistim. Yardımcı olmak adına sırtını yatak başlığından ayırdı. Tişörtünü çıkarınca dövmeli vücuduna dudaklarımı ısırarak bakmıstım. Fazla iyiydi. Dudaklarını uzunca öptükten sonra boynuna indim. Öpücükler bırakıyor, emiyor, dilimle ıslatıyordum. Derisini dişlerimin arasına alıp ezince kalçamdaki elinin tutuşunu sertleştirmiş bu da inlememe sebep olmustu. Boynunda izlerimi bıraktığıma emin olduktan sonra dudaklarımla boynundan aşağı doğru yol çizdim kendime. Kaslarının gerildiğini hissediyordum. Beni resmettirdiği dövmenin üstüne geldim. Tüy kadar hafif öpücükler kondurdum. Yaptığım işe dilimle devam ederken Barış "Sikeyim!" diye inledi. Bu haline kırkırdadım. 7 yıldır bunu bekliyordum, tabii ki zevkini çıkaracağım. Sonunda altındaki eşofmandan ve baksırından kurtulunca sertliğiyle göz göze gelmiştim. Barış'ın mavileri adeta lacivert olmuş beklentiyle bana bakıyordu. Yutkunup elimle kavradım. Tek arzum onu mutlu edebilmekti. Elimi hareket ettirmeye başladığımda gözlerini kapatıp kafasını arkaya atmıştı. Erkekliğini yavaşça ağzıma aldığımda inleme kopardı. Bir eliyle yatak çarşafını sıkarken diğer eli saç diplerimden kavramıştı. Kendini ağzıma daha çok itmeye çalışıyordu. Ağzıma sığmayan kısmını elimle kavradım. Büyüklüğü yüzünden gözlerimden yaş geliyordu ama inlemeleri başımı döndürüyordu. Erkekliğini ağzımdan çıkarınca gözlerini açtı. "Bana bakmanı istiyorum." demiştim. Kafasıyla onayladı. Gözlerimi mavilerinden ayırmadan erkekliğinin üzerinde dilimi gezdirdim, başına geldiğimde ağzıma alıp emdim. Barış hırlayıp yerlerimizi değiştirdi. "Siktir! Bu sekilde boşalmak istemiyorum." İyice koyulaşmış gözleri beni sarhoş ediyordu. Hızlı bir şekilde altımdakilerden kurtulurken iki parmağını aralık olan dudaklarımdan içeri yolladı. "Em!" diye kükrediğinde vücudum elektrik dalgası yemiş gibi oldu. Emrine itaat ederek parmaklarını yalıyordum. Bu sırada Barış, erkekliğimin ucundaki ıslaklığı yaymış eliyle çekiyordu. Beklemediğim hamlesi yüzünden yüksek sesle inlemiştim. Önce ağzımdaki parmaklarını çıkardı, ardından erkekliğimdeki elini çekip beni yatakta ters döndürdü. Belime baskı uygulayarak kalçamın iyice ortaya çıkmasını sağladı. Deliğimde hissettiğim dil darbesiyle resmen yerimden zıpladım. Eliyle beni tekrar sabitlerken kımıldamamamla ilgili bir şeyler mırıldanıyordu ancak deliğimin çevresindeki sıcak dili yüzünden hiçbir sey duymuyordum. Hâlâ ıslak olan parmaklarından birini girişime dayadı. Sadece deliğimin etrafına masaj yapıyordu. "Can sakın kendini kasma." dedi, rahatlamaya çalışıyordum ki içimde hissettiğim parmakla nefesim kesildi. Parmağını oynatmaya başladığında zevk almıştım. Ben de kalçamı ihtiyaçla Barış'a doğru itiyordum. İkinci parmağını eklediğinde inlememe engel olamadım. İlkine göre biraz daha uzun sürse de alışmıştım. Ve yeniden kalçamı Barış'a iter hale gelmistim. Barış aniden parmaklarını çıkarınca hissettiğim boşluk hissiyle derin nefesler aldım. Ta ki Barış kendini girişime dayayana kadar... Yavaş ve yumuşak bir şekilde içime girmeye çalışıyordu her santimini hissediyordum. "Can, canını yakmak istemiyorum ama sikeyim dayanamıyorum." ben daha cümlesini algılayamadan tamamen içime girmişti. Bir çığlık koptu boğazımdan. Barış fazla büyüktü. Duvarlarıma uyguladığı baskı yüzünden nefes bile alamıyordum. Gözlerimden yaşlar boşalırken öne doğru gitmeye çalıştım acıyla, ancak bu hamleme Barış belimden tutup sert bir şekilde kendine çekerek engel olmuştu. Kollarım bedenimi taşıyamayacak hale gelince yüzümü yastığa dayadım. Barış alışmam için bekliyordu. Az önce gözyaşları yastığı ıslatan ben değilmişim gibi hareket etmesi için yalvarır hale gelmiştim. "Ne bekliyorsun?" tıslayarak sorduktan sonra Barış içimde gidip gelmeye başlamıştı. İnlemelerimi kontrol edemeyecek hale gelmistim. "Barış!" adını inlediğimde kendini hırsla içime itti. "Hızlan." diye inledim. Barış her hamlesinde daha sert ve daha derine giriyordu. Doğru noktayı bulduğunda adeta çığlık attım. "T-tam orası." Barış tekrar aynı noktaya vurdu. "Burası mı bebeğim?" bedenim aldığı zevkle uyuşmuştu, cevap vermek istiyor ama ağzımı inlemekten baska bir sey için açamıyordum. Barış kendini geri çekti. İstekle kalçamı ona doğru götürürken elinin izi çıkacak kadar sert vurdu. Çıkan sese, çığlığım karıştı. Zorlukla kelimeleri toparladım. "Barış lüt-fen devam et." Barış kalçama ikinci tokatı geçirdiğinde kafamı zevkle geriye atmış inlemiştim. "Devam eder misin?" Barış eğilip omzuma ıslak bir öpücük bıraktı. "İşte böyle güzelim, aferin." dedi. Ardından sert bir şekilde hareketletine devam etti. Sona geldiğimi hissettiğimde elim istemsizce erkekliğime gitmisti. Barış benim elimi itip erkekliğimi kavradı. O beni çekerken hissettiğim çift taraflı zevkle resmen akıma kapılmış gibiydim. Barış'ın ismini haykırarak sona ulaştıktan birkaç saniye sonra Barış da son defa kendini tamamen içime itip en derin yerime boşalmıştı. İkimiz de terden sırılsıklam olmustuk. Barış buna aldırmadan üstüme yığıldı. Ates gibi yanan bedenlerimiz yorgunlukla çabucak uykuya teslim oldu.