Ayarsız Öyküler

AYARSIZ ÖYKÜLER

XYY

İnsanlar temelde ikiye ayrılırlar. Erkekler ve dişiler. Normal olan insanlar kırk altı kromozomdan oluşurlar. Bu kromozomların yarısı anneden diğer yarısı babadan gelir. Kimin genleri daha cazgır ise bebek ona benzer.

Bireyin cinsiyetine yine bu kromozomlar karar verirler. XX dişi XY erkek demektir. Peki XYY nedir?

Gelişme geriliği ve davranış sorunları demektir. Okul çağında öğrenme güçlüğü çekmek bu yüzden memur babanın özel öğretmenler tutarak kesedeki deliği büyütmesi demektir. XYY Hakan demektir.

Peki Hakan’ın hayatındaki anormallikler fazladan gelen Y kromozomu yüzünden miydi? Tabi ki hayır. Hepsi O.Ç.’nin suçuydu. Orhan Çankaya adlı bir doktorun suçu. 

Ortalama bir futbol sahasının yarı sahası büyüklüğündeki lüks bir villanın elit eşyalar ile döşenmiş salonunda Milan’dan özel olarak getirtilmiş üçlü koltuğun üzerinde uyuyordu. Fazladan gelen Y kromozomundan ötürü ortalamanın yaklaşık 7 santimetre üzerinde olan boyu geniş sayılabilecek bu koltuğa sığmamıştı. Bu yüzden ayakları koltuk kolçaklarından taşmıştı. Yaklaşık bir ay kadardır burada kalıyordu. Etraf villanın lükslüğüne gölge düşürürcesine dağınıktı. Amerikan filmlerinde izlediğimiz bekar evlerindeki gibi berbat bir dağınıklık vardı ama etrafta boş pizza kutuları yerine lahmacun sarıldığı belli, üzerinde “afiyet olsun” ve “yine bekleriz” yazılı yağlı kağıtlar, maydanoz ve limon artıkları bulunan plastik kaplar vardı. Acaba burası kendi evi olsa bu kadar dağıtır mıydı? Bunu bilmiyordu ama burayı dağıtmasının sebebi doktor O.Ç.’ye psikolojik işkence etmekti. O.Ç.’nin çok zevkli bir şahsiyet olduğunu ve eşyalarına ne kadar değer verdiğini biliyordu. İntikam planının ilk aşaması bu güzelim villayı, O.Ç.’nin gözleri önünde çöplük haline getirmekti.

İntikam almaya karar verdiği zaman öncelikli olarak uzun zaman önce emekli olup inzivaya çekilmiş zamanın ünlü doktoru O.Ç.’yi bulması gerekliydi. Onu bulması fazla sürmedi. Kalabalık şehrin gürültüsünden uzak şehrin dışında sayılabilecek bir ormanlığın kenarında özel mülkündeki lüks villasında yalnız başına kalan günlerini dolduruyordu. Çalan kapıyı açtığı zaman karşısında eski deneklerinden Hakan’ın görünce korkudan ziyade üzüntü duydu. Çünkü altmış sekiz yıllık hayatının yirmi beş yılını verdiği deney başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Hakan’ın kadın olması gerekiyordu ama uzun boylu, yapılı ve kirli sakallı bir erkek karşısında dikilmiş gözünün elifine bakıyordu. Üzgündü. Hakan önce onu villanın büyük salonuna götürdü ve bir güzel dövdü. Ardından çoğunlukla İtalya’dan gelmiş mobilyalarını kırıp dökmeye başladı. Doktor O.Ç.’ye yediği dayaktan daha ağır gelmişti bu. Günlerce süren dayaktan sonra Hakan, doktoru İran halısına büyük tuvaletini yapmaya zorlamış, dışkı kuruduktan sonra geri yemesi için kafasından bastırarak yardımcı olmuştu. Sonrasında ise yüzünü görmeye dayanamayıp ellerini, ayaklarını ve ağzını güzelce bağladıktan sonra villanın bodrumunda aç ve susuz karanlığa terk etmişti. Gün içerisinde canı sıkıldıkça yine gidip enteresan işkenceler ediyordu.

Doktor O.Ç. nöroloji uzmanı ve beyin cerrahıydı. Beynin her kıvrımından tutunda sapına kadar, omuriliğin her bir büklümüne ayrı ayrı aşıktı. Bu yüzden hiçbir kadına aşık olamamış, evlenememişti. Geçmişte zamanın ötesinde gerçekleştirdiği başarılı ameliyatlar, faydalı buluşlar ile tıp alanında önü alınamaz bir saygınlık kazanmıştı. Son zamanlarda ise psikiyatriye ilgi duymaya başlamıştı. Çünkü ameliyat ile çözemediği beyin kaynaklı problemler onu deli ediyordu. Özellikle de XY kromozomu taşıyan insanların XX olma eğilimi. Okuduğu bir makalede bunun beyinle alakalı olmadığını sadece çevreyle alakalı olduğu yazıyordu. Bunun güçlü bir teori olduğu kanısına vardı ve kanıtlamak üzere araştırmalarına başladı. Cinsiyet bunalımı yaşayan insanlarda yaptığı mülakatlarda istediği sonucu elde edemiyordu. Böyle olmayacağını anladı ve uzun soluklu kendine has bir deney yapmak üzere hazırlıklarına başladı.