Bana doğru yaklaşmaya başladında ben de gerilemeye başlamıştım. Kitapların arasına girdiğimde o da masaya yaklaşmış yere düşürdüğüm sandalyeyi kaldırmıştı.
Gözlerini masadan çekip bana baktı. Üstünde beyaz gömlek , siyah pantolon, siyah çizme ve pelerin vardı. Pelerini siyahtı, uç kısımları parlak mavi işlemelerle süslüydü. Simsiyah saçları cam gibi masmavi gözlerinin üzerine düşüyordu.
Bana doğru birkaç adım geldiğinde, "Yaklaşma," dedim. Bir süre beni süzdükten sonra, " Benden korkuyor musun?" dedi.
Gözlerimi kısıp yüzünü inceledim. Neden buradaydı? Kuralları bilmiyor muydu? Ayrıca neden bu kadar gençti? Yirmi yaşlarında gözüken birini babam nasıl saraya büyücü diye alabilirdi ki?
"Senden korkmuyorum. Bana yaklaşman yasak." İlkten ne söylediğimi anlamamış gibi bana baktı. Sonradan yeni anladığını belli eder gibi gözleri açıldı. Mavi gözleri üstünde simler varmış gibi parladı. "Sen şu büyü yasağından bahsediyorsun. Ne kadar aptalca bir kural."
Kaşlarımı istemsizce çatarak ona baktım. "Kural kuraldır, büyücü. Bunlara uymak zorundasın. Ayrıca karşında kim olduğunu unutma. Bana karşı 'senli' konuşamazsın."
Bu onu güldürmüştü. Biraz alaycı ve gıcık bir gülüştü. Ama bir o kadarda etkileyiciydi.
"Benim adım büyücü değil," dedi bana doğru birkaç adım daha yaklaşırken. Yerimden hareket etmeden ona baktım. Yakın olduğumda bir şey olacağından korkmuyordum. Sonuçta saraya gelirken büyü yapan kızın yanında da durmuştum. Asıl korktuğum şey üstümde büyü yapmasıydı. Bu kadar genç olması ben işkillendiriyordu. Belkide gerçek saray büyücüsü değildi. O da yolda bize saldıranlar gibi biri tarafından tutulmuş olabilirdi.
Birkaç adım uzağımda durdu. Pelerinini geriye atarak önümde eğildi. "Adım Gray, majesteleri," dedi doğrulurken. Majesteleri kelimesini özellikle vurgulamıştı. "Ayrıca kuralları bozmak eğlenceli," dedi. Yerinde sabit kalıp bana baktı.
"Saray büyücüsü olmak için fazla genç değil misin?" Gözlerini gözlerime kenetledi. "Fiziksel olarak on dokuz yaşındayım," dedi geriye dönüp masaya ilerlerken, "ama zihinsel yaşım yüz elli dört."
Yüz elli dört. Büyücülerin uzun yaşadıklarını biliyordum ama gerçekten duymak insanı yine de afallatıyordu. Karşımdaki kişinin binlerce yıl bu görünüşte kalabilecek olmasına inanmak güçtü.
Masanın üstündeki kitapları inceledi. "Kitaplar," diye mırıldandı birkaçını eline alırken, "çoğu büyüyle ilgili."
Kitapları masanın üstüne geri bıraktı. "Bu kadar büyü tarihi öğrenmek istiyorsan bana gelebilirdin," dedi sırıtarak. "Neden?"
"Neden mi?"dedi. Alınmış gibiydi. "Çünkü büyü tarihini en iyi bir büyücüden öğrenebilirsin."
"Bunu aklıma not ederim. Eğer kurallar değişirse yanına gelirim,"dedim alay edercesine konuşaraktan. Ellerimi göğsümde kenetlemiş, ağırlığımı bir ayağıma vermiştim.
"Kurala çok bağlı gibisin ama yine de böyle kitaplar okuyorsun. Ne kadar çelişkili bir prensessin sen?"dedi kitaplardan birini açıp okurken. "İlgili olmak, kurallara uymayacağım anlamına gelmiyor."
"Hm," dedi beni dinlemediği aşikar bir şekilde kitaba bakarken, "ne saçma talimatlar bunlar. Okulda da bunlardan hiçbir şey anlamıyordum," dedi elini havaya kaldırırken.
"Ateş çıkarmak için," diye mırıldandı," ateşin içimizde olduğunu hissediyoruz. Kolumuzdan sıcaklığın parmak uçlarına aktığını ve elimizde var olduğunu düşünüyoruz. Falan filan." Kitabı tek eliyle sertçe kapattı ve havaya kaldırdığı eline baktı. "Ve boom." Elinden çıkan ani alevlerle birkaç adım gerilemiştim. Alevler elinin üstünde şekiller çizerek etrafta döndü. Somra hepsi etrafa dağıldı ve kitaplıkların arasından geçti. Tam benim yanımdan geçen ateşinde sıcaklığını hissetmiştim. Tavana baktığımda yukarda şekiller çizen alevler aynı şölen gösterisi gibiydi. Bütün alevler belli turlar attıktan sonra Gray'in eline geri döndü. Açık olan elini kapatıp yumruk yaptığındaysa alevler yok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ
FantasyKendimi hep güçlü görürdüm. Yıkılmaz olduğumu. Her şeyin üstesinden gelebileceğimi sanırdım. Ama o an, bütün krallık önümde eğilirken, ne kadar güçsüz olduğumu anladım. Böyle bir yükün altından kalkamayacağımı. Bir hiç olduğumu anladım. Ben Narsal...