"Beni sinirlendirme. Ne okulu, mafya olacaksın, geleneğimizi sürdüreceksin."
Jungkook sinirle derin nefes aldı. Lanet olsun ki babasına sözü geçiremiyor, annesi ise tepkisiz kalıyordu.
Jungkook'un babası mafyaydı. Bu işe on altı yaşında başlamıştı. O zamanlar Bay Jeon da korkmuştu. Adam öldürmekten, kan dökmekten, insan zehirlemekten, gözyaşı döktürmekten. Ama zamanla alışmıştı. Hatta öyle ki mafya olduğu için kendiyle gurur duyuyordu. Asla masumlara dokun(a)mamıştı. Ceza çekmesi gereken ceza çekerdi.
Jungkook'un da kendisi gibi olmasını istiyordu. Güçlü, cesur, korkulan olmasını istiyordu.
Jungkook'un gözleri yavaş yavaş doluyordu. Mafya olup insanları öldürmek, polise düşman olmak, öldürdüğü kişilerin sevdiklerini ağlatmak, aranan bir suçlu olmak, insanların korkulu rüyası olmak istemiyordu.
Saçma bir geleneği sürdürmek istemiyordu. Hayatını yaşamak, hayatının kadınını bulmak, evlenmek istiyordu.
"Oğlum, baban ne istiyorsa senin iyiliğini istiyor. Kızma babana geleneğimiz böyle."
Jungkook annesine ters bir bakış attı. Ciddi miydi? Katil olması iyiliği için mi?
"Bak en azından bir dene. Git eğitimini al. Başarırsan mafya olursun. Başaramaz, testi geçemezsen mimar olursun. Tamam?"
-"Hayır. Ben. Mafya. Olmak. İstemiyorum. Ben yazar olu-"
"Jungkook, oğlum gel seninle şurda konuşalım biraz. Hadi gel."
Jungkook'un sözünü kesen Bayan Jeon oğlunun kolunu tuttuğu gibi odanın bir köşesine çekti.
Bay Jeon ikilinin sessiz konuşmalarına göz ucuyla baktı. Ardından sırıttı. Jennie'nin onu ikna edeceğini biliyordu. Keyifle sırıttı.
Ardından bir türlü aklından çıkaramadığı yeni sekreterini aradı.
-Alo, Jeon Holding, Kai bey ile mi konuşuyorum?
-Ah, evet Yuna benim. Kai.. bugün şirkete gelmemi gerektirecek bir durum var mı?
Gergindi. Sebebi ise bu tatlı kızdı. Kai'nin aklındaki Yuna ile Jungkook'u evlendirmekti. Bu yüzden bir türlü Yuna aklından çıkmıyordu. Karşıdaki sekreter konuşmaya başlayınca düşüncelerini kovdu.
-Hemen bakıyorum efendim... Ah hayır bugün şirkete gelmenizi gerektiren bir durum yo- ah hayır, hayır, bugün Park Jimin ile toplantınız var. Saat sekizde efendim.
-Aa öyle mi? Aklımdan çıkmış. Neyse sekize geliyoruz o zaman. Teşekkür ederim Yuna.
Ardından cevap beklemeden kapattım. Jungkook ve Jennie yanıma doğru yaklaştıklarında sırıtan Jungkook'a sırıttım.
Jungkook sırıtarak babasının meraklı bakışları arasında başını onaylarcasına salladı. "Peki baba.. Ama bir şartım var. Eğitim süresince okula gitmeye devam edicem. Kabul?"
Bay Kai kahkaha atmamak için dudaklarını bastırdı birbirlerine. "Kabul tabi ki oğlum."
İkisi de birbirine bakıp sırıttı uzunca. "E o zaman şirkete seni eğitecek kişiyi görmeye gidelim. Hı olur değil mi?"
Jungkook dudaklarını birbirine bastırarak yanaklarını şişirdi. Kursu vardı ama doğruyu söylemek gerekirse o adamı da merak ediyordu. Kimdi, kendinden büyük müydü, yaşlı mıydı, kadın mı yoksa erkek mi, kaslı mı, zeki mi?
Aklında olan binlerce sorudan bir kaçıydı sadece. Başını 'tamam' anlamında sallayıp odadan çıktı.
Altına dar, siyah, deri bir pantolon, üstüne dar, kaslarını belli eden, beyaz bir gömlek giydi. Eh kızları biraz çıldırmaktan zarar gelmez.
Hafif dumanlı bir makyaj yaptı. Çikolata kokan parfümünü sıktı boynuna. Saçlarını iki yana ayırdı. Ayakkabı olarak siyah nike giydi. Ardından üstüne siyah deri ceket giyerek konbinini tamamladı.
Aynada kendini süzdü. Kenidine gülümseyerek baktı. Ah erkekler kook'u gördüklerinde kıskançlıktan patlayacaklardı. Son kez kendine baktıktan sonra telefonunu eline alıp odadan çıktı.
>.<
Holdinge geldiklerinde şoförü beklemeden arabayı açtı. İçerde en yakın arkadaşı Chenyol vardı. Babasını beklemeden hızla holdinge girdi.
Kızların ağzı açık, erkeklerin nefret dolu bakışlarını görmezden gelerek asansöre doğru yavaş bir şekilde yürüdü.
Babasına dönüp baktığında yeni asistanı ile konuştuğunu gördü. Umursamadan asansöre bindi. Kapıyı kapatacağı an binen kişi ile durdu. 19. kata basıp bir köşeye geçmişti.
Telefonla konuşmaya başlamıştı o adam. Başka gelen olmayınca kapıyı örtüp 20. kata bastı Jungkook. Ardından asansörün köşesine sokulup telefonu ile uğraştı. Tabi bir yandan da yeni gördüğü adamı süzüyordu.
Her bir detayını belli eden dar koyu mavi pantolon, bol olmasına rağmen kaslarını belli eden gömlek. Tam anlamıyla ağzının suyu akmıştı. Ah kası karşıdaki adamdan azdı. Fakat adam ise Kook'tan büyüktü. Hem Jungkook daha on dokuz yaşındaydı.
Kaslarını süzmeyi bırakınca pantolon kısmına geçti. Her yerini belli eden pantolon o kısmı da belli ediyordu. Jungkook adamın o kısmına bakınca kendi üyesinin daha büyük olduğunu fark etti. Bu durum onun komiğine gitmişti.
Adamı süzmeyi bıraktığında kendisine soru sorar gibi baktığını gördü. Tek kaşını kaldırıp 'ne var' dercesine baktı. Adam telefonu kapatıp cebine koydu. Ardından Jungkook'a yaklaşarak iyice köşeye sıkışmasını sağladı.
Jungkook gözlerini sonuna kadar açtı. Adam biraz daha yaklaştı. Jungkook'u gözleri ile yercesine süzdü.
Sonrada hiç bir şey olmamış gibi asansör kapısının önünde, asansörün durmasını bekledi. Jungkook olayın şokunu atlatınca adama ters bir bakış gönderdi.
Asansör adamın bastığı 19. katta durdu. Adam çıkmadan önce Jungkook'a doğru döndü. Ve konuşmaya başladı.
"Senden küçük olabilir ama emin ol seninkinden daha kullanışlı. Ve yirmi santim emin ol az değil. Hem," Adam düğmeye basarak asansörün kapanmasını engelledi.
"Önemli olan büyüklüğü değil işlevliğidir Jeonkook."
>.<🌹
Sensiz olmaz' ı kaldırdım. Üstünde ayarlamalar yapmak için.
Jenkai Jungkook'un anne ve babası
Yuna itzy
Yeni fic.
Sevin ve lütfen yıldıza basın