III.

349 42 56
                                    

Sigarasını küllük yerine yanındaki siyahlının soluk beyaz boynuna bastırarak söndürüyor kızıl. Buna alıştığı için çok tepki vermeyen siyahlı ise sadece gözlerini çevirerek yanındaki kendisinden kısa adama bakıyor.

Bu minik bedenle bütün mafyayı parmağında döndürmesi takdire şayan açıkçası.

Söndürmeden önce çekip içinde tuttuğu son dumanı siyahlının yüzüne doğru üflüyor hasta olduğunu bile bile. Siyahlı eliyle ağzını kapatıp sertçe öksürüyor. Kızılın dudaklarında bir sırıtış...

Ancak çabuk soluyor o vişne çürüğü dudakların kıvrımı. İç çekerek elini bulundukları sokak arasındaki karanlık auraya uyum sağlayan siyahlının omzuna yerleştiriyor. "Yaranı göster."

Siyahlı bunu nasıl öğrendiğine şaşırmayı es geçip yavaşça gömleğini sıyırıp karnındaki hançer yarasını gösteriyor. Kızıl önce sağ elinin eldivenini çıkarıyor, sonra da sol cebinden bir krem.

Kremi işaret parmağına sıkıp zaten siyahlının yeteneği sayesinde ciddiyetini yitirmiş yaranın üstüne sürüyor.

"İzi kalmaz artık." diyor, gözleri siyahlının yüzü dışında her yerde.

Akutagawa gözlerini kapatıp belli belirsiz gülümsüyor. Her zaman birilerinin kendisini kullanmasına boyun eğdiği gibi Chuuya'nın da güzelliğine boyun eğiyor. "Bugün ayrı bir güzelsiniz Chuuya-san."

Kızıl onun sesindeki hafif alayı seziyor ve aynı şekilde karşılık veriyor. Bir yandan da ona yaklaşıp kollarını boynuna sarıyor. Bedenini ona yaslarken boynundaki kül izinde gezdiriyor dilini. Kolları arasındaki beden kasılırken ıslanan yere soğuk nefesini bırakarak fısıldıyor. "Hiçbir şey sonsuza kadar aynı kalmaz."

Siyahlı hafifçe şaşırıyor. Ukala bir cevap beklemişti çünkü. Felsefik değil.

"Gidelim artık," diyor kollarını ondan çeken kızıl. Bir sigara daha yakıyor, dudaklarına yerleştirip çektiği derin nefesle telefonunu kontrol ediyor. "Vardiya bitti."

Konuşurken dudaklarından kaçan dumanlar havaya dağılıyor, ne iğrenç bir koku.

Kızıl önde, siyahlı arkada çıkıyorlar o sokak arasından.

"Planın ne?" diye soruyor siyahlı yalnız kaldıklarından mütevellit resmiyeti bir kenara bırakıp. Kızıl da ciddileşiyor. Sağ elinin eldivenini tekrar giyerken dudakları arasındaki sigarayla konuşuyor. "Mutlak ölüm."

Sigara titreştiği için kül parçacıkları süzülerek düşüyor. Siyahlı gözlerini yuvarlıyor. Sokak lambaları kızılın taş yontması gibi duran pürüzsüz yüzünü aydınlatıyor zarifçe ama bu zarif görünümün altında nasıl bir şeytanın yattığını iyi biliyor siyahlı.

"O uskumru hayatımı mahvetti. Sıra onunkinde." iddialı konuşuyor bugünlerde. Akutagawa büyük bir oyun döneceğinin farkında ama yıllarını gözüne girmek için harcadığı adama böyle konuşulması onu huzursuz ediyor.

"Dazai-san'ı akıl işlerinde yenebilen olmadı." diyor imalı imalı. Kızıl alayla kıkırdıyor. "Hala ona tapıyorsun anlaşılan."

Siyahlı susunca kızıl aniden adımlarını kesip ona dönüyor. Başını hafifçe kaldırıp sert bakışlarını onunkilerle buluşturuyor.

Sigarasından çektiği son nefesi bırakıp ona doğru adım adım yaklaşırken siyahlı istemsizce bir adım geriliyor.

"Sadece Hintlilerin birden fazla tanrısı olur Ryunosuke," siyahlı aniden kendini yüzüstü duvara yapışmış halde buluyor. Kızıl kemerini kullanıp onun ellerini arkasında bağlarken yazık dercesine başını iki yana sallıyor. Siyahlının gözleri bacaklarından aşağı kayan pantolunu üzerine ardına kadar açılıyor. Sokakta olduklarını umursamayan kızıl ise son sözlerini onun kulağına fısıldarken bedenlerini bir haline getiriyor. "Ve ben sana senin tapmak zorunda olduğun tek Tanrıyı hatırlatacağım~"

Mono No Aware|Chuuaku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin