Derin uykumu bölen sesle gözlerimi yavaş yavaş açtığımda, kardeşimin beni Öpücüklere boğduğunu yeni farkediyordum. Arda altı yaşında tombik bir çocuktu. Yanakları tam ısırılacak gibi duruyordu, ki zaten ben bunu sık sık yapıyordum. Arda benim tek kardeşim olduğu için daha bir düşküntüm ona. böyle tatlı ve tombiş kardeşe kim sahip olmak İstemez ki?
"Abla hadi kalk annem kahvaltıyı hazırladı. seni bekliyor." Dedi zar zor söylediği kelimelerle.
"Tamam ablacım geliyorum." Yanağına öpücük kondurup hemen lavaboya elimi yüzümü yıkamaya gittim. Odama tekrar döndüğümde Arda hâlâ yatağımın üzerinde oturmuş pozisyonda bana bakıyordu.
"Ablacım çık da üstümü giyineyim" masum gözlerle hâlâ bakmaya devam ediyordu. Bilirim ben bu bakışı yine bir şeyler isteyecekti.
Yanına yaklaşıp "söyle bakalım ufaklık ne istiyorsun?"
"Abla bana para verir misin? Bakkaldan kendime bir şeyler alacağım." Zoraki bir gülümsemeyle Arda'ya baktım. Umarım cüzdanımda para kalmıştır. Evin tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyordum. Allah'tan kira derdimiz yoktu. Ev bizimdi babam ölmeden önce almıştık. Ama yine de tek para kazanan ben olduğum için zorlanıyordum. Çantamı elime aldığımda cüzdanımı çıkardım ve Arda'nın yanına oturdum.
"Bakalım para kalmış mı?"Cüzdanı açtığımda şükür ki beş TL kalmıştı.
"Al bakalım ama yanlız gitmek yok. Anneyle gideceksin anlaştık mı?""Anlaştık abla" yanağıma sulu bir öpücük bıraktıktan sonra odamdan çıktı. Bende işe gecikmemek için hemen üzerimi giyinmeye başladım. Mavi V yaka T-shirt ve altınada siyah Jean giyindim. Kahve uzun saçlarımıda at kuyruğu yaptım. Zaten makyaj da kullanmıyordum. Ve işte hazırım.
Odamdan bir hışımla çıktım. Saate baktığımda sekize geliyordu. Geç kalacağım paniğiyle kahvaltı yapmadan hemen kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirirken bir yandan da anneme sesleniyordum."Anne ben gidiyorum geç kalacağım yoksa."
Mutfaktan gelen anneme gözlerim kaydı.
"Kızım aç açına gidilir mi? Bir şeyler yeseydin bari""Patron huysuz biri anne biliyorsun. Hadi ben kaçtım" yanaklarına öpücük kondurduktan sonra asansöre yöneldim.
Asansörün kapısı tam kapanacakken buna engel olan bir el gördüm. Asansör tekrar açılınca takım elbiseli o adamı gördüm. Hemen kafamı başka tarafa çevirdim. Bizim binada oturuyordu o da. Ama hiç tekin bir adama benzemediği için selam bile vermiyordum. Sanırım koruma gibi bir şeydi veya başka bir şey.Asansörden indiğim gibi koşar adımla dükkana yürümeye başladım. Allah'tan dükkan hemen evimin karşıysıydı da yol parası vermeye gerek falan duymuyordum.
Dükkana Vardığımda patronun yine o somurtan yüzünü gördüm. Her sabah bu adamın yüzünü görmekten iğreniyordum gerçekten. Ama çalışmam gerekiyordu. Para kazanmam için buna mecburdum."Çabuk hiç beklemeden işinin başına geç. yetişmesi gereken halılar var. Millet halımı yıkamaya gönderdim bir daha da gelmedi diye söyleniyor"
"Tamam patron hallederim şimdi"
"Heh halledermiş hadi hadi konuşma işinin başına" ne pis bir adam. Nefret ediyorum bu adamdan. Dua etsin annem ve kardeşim var yoksa bütün halıları mahveder al sana halı diyip yüzüne çalardım. Da işte hayat şartları buna izin vermiyor.
●●●●●●●
Akşama kadar bir dakika bile oturmamıştım. Tabi Patron sağ olsun beş dakika oturmayı bile çok gördü. Neyse ki işim artık bitmişti ve evime gidecektim. Saate baktığımda tam 07:00 olmuştu ve benim çıkma vaktim gelmişti.
Ellerimi yıkayıp çıkmak için hazırlandım. Çantamıda elime aldığım sırada somurtan patronun sesini duydum."Dakika başı saate baktın. Doğru düzgün çalışmadın bile. Benim yerimde başka biri olsa seni hemen kovardı. Neyse hadi git evine "
Allah'ım bana dayanma gücü ver. Bu adam resmen benimle dalga geçiyordu. Hiç oturmadan çalışan kendisiydi sanki.
Iyi aksamlar diyip kapıdan dışarı tam adımımı atıyordum ki sert bir adam sesi geldi. "Ulan Mehmet ben sana demedim mi yerinde dur diye? Şimdi ben sana ne yapayım lan"
Bağıran adama baktığımda sert yüz hatları beni korkutmuştu. Adam daha çok yaklaşıyordu. Ben ise put gibi yerimde hiç kıpırdanmadan siyahlara bürünmüş, takım elbiseli adamı izliyordum. Adam dibime kadar geldi ve beni elinin tersiyle itti. Sert hareketiyle yere düşmüştüm. Elim de hafif burkulmuştu. Hafif olmasına rağmen yine de canım acıyordu. Adam patronumun yakasını tutup duvara dayadı. Resmen gözlerinden ateş fışkırıyordu.
"Artık Şansın yok Mehmet seni daha yakından bizzat ben izleyeceğim. Bakalım o zaman da bu kadar rahat davranabiliyor musun? Acı çekmeden ölmeyeceksin duydun mu beni? "
Patron korkudan kekeleyerek konuşuyordu."Ta tamam abi bundan sonra hiç bir şey yapmayacağım lü lütfen bırak beni"
Genç adam hızlıca patronumu yere fırlattı. Ve bakışları bana döndü. Yavaş yavaş bana yaklaşmaya başladı. Ben ise gözlerim şok içinde açılmış bir yandan da acıyan bileğimi ovalıyordum. Adam o kadar sert bakıyordu ki sesimi bile çıkaramıyordum.
"Kalk şu yerden" bana emir vermesi hiç hoşuma gitmemişti. Ama yine de dediğini yapmaktan başka çarem yoktu. Psikopat bakışlı adamdan bir an önce kurtulmak istiyordum.
"Ne oldu eline?" Sert çıkan sesi daha çok ürkmeme sebep oluyordu.
Tüm cesaretimi toplayıp hiç cevap vermeden yanından koşar adımlarla uzaklaştım. Arkamı dönüp ona baktığımda hâlâ bana bakıyordu. Kalbim göğüs kafesime dar geliyordu. Ilk defa böyle bir şey başıma gelmişti. Aslında korkma sebebim kavga değildi. Adamın ürkütücü bakışlarıydı. Arkamdan "Bekle diye bağırdığını duydum...Selam arkadaşlar☺
Yeni bir kitap ile karşınızdayım. Öncelikle fikirlerinizi çok merak ediyorum. Lütfen yorumlara yazmayı ihmal etmeyin.☺
Inşallah beraber daha güzel yerlere geleceğiz.
Şundan emin olun ki sizi cok güzel bir kitap ile karşılıyorum.Iyi okumalar dilerim.
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın ❤ ❤
Instagram hesabım (Bahar_ee255)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aydınlığa Dönüş
General Fiction"Bu nalet karanlıktan çıkıp senin aydınlığına girmek istiyorum. Buna izin ver ve bana yol göster" "Sen bana yasaksın. yapamam, bakmam gereken annem ve kardeşim var. Onları bırakıp gelemem Üzgünüm hoşçakal..." Annesine ve kardeşine bakan masum bir k...