Ayların başlangıcını, yılın sonunu beklemeyi, özel günler için heyecanlanmayı bırakalı çok oldu. Belki de senin için zamanı kollamayı tercih etmediğimdendi bu boşlukta kalmış, gücünü yitirmiş hislerim. Vaktimi, sesimi, benliğimi, hatta ve hatta gözlerimin görebileceği her şeyi senin güzelliğinle boyayıp, nahoş bir kurguya daldığım içindi bu olanlar.O zamanlar sesimi hiç duymadım. Hangi renklere sahip olduğumdan habersiz senden arta kalan mürekkepleri yalamakla meşguldüm haliyle..
Seni izliyordum uzun uzun..
Gözlerini, dudaklarını, ellerini ve bedeninin ayrıntılarını dahi çok net hatırlıyorum. Benim için bir lütuftu bu.
Seni keşfetmek Kolomb'u çürütebilirdi; sayısız güzelliğe, seslendirilmeyi bekleyen fikirlere sahiptin.Bir devrimdin sen.
Kelimelerin ruhu yatıyordu dudaklarında ve bir şairin zevkine sahiptin. Yenilikler arıyor, bayağılıktan kaçıyordun yanında kim varsa peşinde sürükleyerek. Bu sebeple yanındaydım.
Senden öğreneceğim çok fazla şey vardı; doğanın rengini gösterebileceğini, sanatı öğretebileceğini ve gözlerime kitapların dilini yansıtabileceğini vaad ediyordun.Bir yakarıştın sen, sesi içine kapanan.
Bir din inşa ederken aynı zamanda peygamberi nasıl devirebileceğimi senden öğrenmiştim.
Tanrıyı bedeninde yaktığımı bilmiyordun o zamanlar.. Terbiyenin altına gömülmüş ahlaksızlıklarını bir ben görüyordum ve sen de bunun pekâlâ farkındaydın.Bu sebeple içini açamıyordun kimseye, seni ben gibi gören kimse yoktu. Ve bu sebeple yalnızca kırgınken yanındaydım, mutluyken yanında çok fazla insan oluyordu.
Bana ihtiyacın yoktu, hiçbir zaman olmadı da.