On sene öncesi
"Sevgili Günlük
Nasıl söylemem gerektiğini bilmiyorum. Ama sanırım kendimi kontrol edemiyorum. Yapmak istemediğim şeyleri sanki zorla yapıyorum. Biri yada birileri beni buna zorluyor. Annemin kalbini kırıyorum. Benden gitmeyen, herzaman yanımda olacağını söyleyen tek insanın kalbini kırıyorum. Daha 9 yaşındayım ama kendimi olduğum yaşa ait hissetmiyorum. Okuldaki arkadaşlarım deli olduğumu söylüyor. Çünkü geçen gün Sema beni kendi kendime konuşurken görmüş. Aslında kendi kendime konuşmuyordum, nerden geldiğini bilmediğim o seslere gitmelerini, artık susmaları gerektiğini söylüyordum. Ama arkadaşlarım beni anlamıyorlar. Benimde kendimi anlayamadığım zamanlar oluyor. Bu zamanlarda çağreyi annemle konuşmakta bulsam da, o beni o doktordan bu doktora sürükleyip duruyor. Annem şehir dışına çıkma ihtimalimizin yüksek olduğunu söyledi. Ordaki bir doktora götürecekmiş beni. Burada da bir çok doktora gittim fakat hepsi aynı şeyi söyledi.
' Çocuğunuz ilgi istiyor.' annem defalarca benimle çok iyi ilgilendiğini, çokça bana vakit ayırdığını söylemeye çalışsa da, doktorların söyledikleri değişmiyor. Bu yüzden de bir arkadaşının önerdiği doktora götürecek beni. Artık doktorları sevmemeye başladığımı fark ettim. Birçok doktorla konuştum, birçok doktor benden bu hissetiklerimin ne olduğunu anlatma mı istedi. Anlattığımdaysa hiçbiri benim açımdan düşünemedi. Her neyse benim artık uyumam gerekiyor. Sana iyi geceler."Günümüz
Hayatımın şehirden şehire, o arabadan bu otobüse, çeşit çeşit hava alanlarından çeşit çeşit uçak pistlerine olarak ilerlemesine ve bu serüvene artık alışmıştım. Yanii artık ilk seferlerde olduğu gibi büyük bir yorgunluk yoktu üzerimde. Sürekli bu tempo da ilerlemek çoğu zaman beni yorsada, kafamda ki ses kargaşası hiç bir zaman bu yorgunluktan etkilenmiyordu. Aynı anda birşeyler söylüyorlar ve aynı anda bu söylediklerine bir cevap buluyorlardı. Benim konuşmama gerek kalmıyor du yanii. Kafamdaki sesler hep konuşurdu. Yorulmadan, bıkmadan bu zamanlarda gözlerimi kapatır ve onları duymamaya çalışarak derin bir nefes alırdım. Birşeye odaklanmam gerektiğinde yapardım bunu. Şu anda önümde kocaman bir valiz vardı ama ben kafandaki gürültü tufanundan kurtulup bir türlü eşyalarımı yerleştiremiyorum. Aldığım derin nefeslerle bir kaç eşya koydum valize. Yaklaşık 3 hafta kalacağımız için fazlaca şey almam gerekiyor du, bende elime geçeni valize yerleştirdim. Şampuan, diş macunu ve diş fırcası gibi araç gereçleri almak için banyonun yolunu tuttum. Odanın kapısı kapalı olduğu için belkide ama annemin bağıra bağıra telefonla konuştuğunu fark etmememişim. Kim olduğunu anlayışım ve koşa koşa merdivenlerden inip elindeki telefonu kapatışım ve sonrasında gelen bağırış sesleri. Sanki hepsi ağır çekimde ilerledi. "Tatil için gideceğimizi söylemiştin." dedim. Neredeyse çığlıklarla. "Emin olamadım, bir yere daha gitmenin faydalı olacağını düşündüm." benim çığlıklarıma nazaran naif bir ses tonuyla söylemişti bunu. "Kabul et artık. Kaç doktorun daha aynı şeyi söylemesi gerekiyor, bipolarım ben. Başka bir açıklaması yok bunun." Gözlerimden birer, ikişer yaşlar dökülsese hemen sildim. "Belki vardır." Nefes almaya ihtiyacı varmış ki üst üste birkaç nefes alıp, yanağında fark ettiğim bir damla yaşla konuşmalarına devam etti. "Sindiremiyorum, bu şey herneyse seni yoruyor biliyorum. Ama emin ol bende senin kadar yoruluyorum. Kızımın hissettiklerinin gerçek adını merak ediyorum. Sen etmiyormusun?" Söyledikleri karşısında affallasamda istifimi bozmadan cevap verdim. "Ediyordum ve öğrendim. Oldu bitti." bu sefer sakinliğini koruyamadı ve sesini yükselterek konuştu. " Ama emin değiliz Asya, son gittiğin doktor bipolarsın dedi diye bipolar olmuyorsun. Ondan öncekide şizofrensin demişti. Unutma doktorlar sana bir çok hastalık söyledi." Bu söyledikleri doğruydu, fakat bana da hak vermesi gerekiyordu. Ben bunları kendimi bildim bileli yaşıyordum. Çok uzun zamandır bu yaşadığım şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Ve bana birkaç gün önce söylediği bu tatil mevzusunun bana iyi geleceğine neredeyse emindim. Oysa şimdi bu söyledikleri. Bir batağa itmişti beni. Ben konuşmayınca sözlerini sürdürdü. " Hem bu sefer ki farklı, yurtdığında bir doktora gideceğiz, onunda senin gibi bir hastası varmış. Ben senin yaşadığın şeyleri anlarınca hemen geri dönüş yaptı. Seninle tanışmak istiyor." Yurtdışı mı? Benim gibi biri mi? Ne yani benim gibi hisseden bir insan daha mı var. Bunları sindirmem gerektiğini hissediyorum. Kendimi olduğumdan daha güçsüz hissediyorum, Daha şimdi bir savaştan çıkmışım ve malup edilmişim gibi bir his veriyor bu yaşadıklarım. Düşünemiyorum sanki. Hızlıca kapının önüne doğru yürüyorum. Komidinden montumu ve motorsikletimin anahtarını alıyorum. Biraz hız gerekiyor bana, biraz rüzgar, birazda gözyaşı. Motoruma biniyor ve düşünmeye çalışıyorum. Düşünmezsem, kafamdaki seslerin beni yapmak istemediğim şeylere yönlendireceğini biliyorum çünkü. Kendi sesimi hissetmeye çalışıyorum benim ne istediğimi anlamaya çalışıyorum. Ve içimdeki Asya ya kulak veriyorum. Kaçmak istediğini söylüyor bana, kimsesin gelmiyeceği kimsenin bulamayacağı diyarlara gitmek istediğini söylüyüyor. Sığınağımı kastettiğini anlıyorum sonrasında. Ne kadar hızlı gittiğimi umursamadan gaza basıyorum. Sadece oraya varmaya odaklanıyor ve kulaklarımı başka düşüncelere karşı kapatıyorum. Sanırım ilk defa bu kadar hızlı ulaşıyorum buraya. Motorumu kenara bırakıyorum. Çatısı bile olmayan, ama beni koruyacağına en inandığım yere bakıyorum. Aslında bir uçurum kıyısı olan ama benim tek nefes alabildiyim yerde gözlerimi gezdiriyor ve kendime oturacak birer arıyorum. Bulduğumdaysa adımlarımı oraya yönlendirip yere oturuyorum. Derin bir iç çekiyor ve havanın ciğerlerime dolmasına izin veriyorum. Elerim montumun cebindeki telefonuma kayıyor, elime alıp şuanki halime en uygun şarkıyı açıp dinlemeye başlıyorum. Sonra kendimi tutma gereksimi duymadan haykırırcasına ağlıyorum. Nakarat kısmına geldiğindeyse gücümün yettiği kadar eşlik etmeye çalışıyorum.
"Kendime yalan söyledim,
Yanlızım bunu ben istedim.
Paramparça bütün aynalar,
İçimde kan revan birisi var. "Şarkı bittiğindeyse, gözyaşlarımı siliyorum, hıçkırıklarımı içime gömüyorum. Titreyen bedenimden kurtuluyor, ve ruhuma odaklanıyorum. Onunen derinden hissettiğimdeyse kulağına fısıldıyorum.
"Güçlü durmalısın. Çünkü senin bittiğini sandığın her savaşta daha çok yara alacaksın."
Bu ilk hikayem değil watpadd' e yazdığım ilk hikaye de değil. Ama bu benim hissederek, ağlayarak, yaşayarak yazdığım ilk hikaye. Hisler bana göre önemlidir, ümarım Asya'yı ve anlatmaya çalıştıklarının ağırlığını anlamışsınızdır.
Beğendiyseniz oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Bol hisli günler.♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAM FANUS
Teen Fiction"Güneş yok olup yerini karanlık bir geceye bırakıyor. Fakat tek bir sorun var ki Asya karanlıktan korkuyor.," Hastalıklı bir kız ve onun susmak bilmeyen iç sesleri. Su ile dolu bir Cam Fanus. Omuzlarındaki yük yüzünden gittikçe dibe batan bir mucit...