aynı evde iki yabancı gibiydik biz. Ölü bir çocuk, suratında tokat iziyle. Bencil bir adam, taşa dönen tüm kalbiyle.. Sevgilerimle..
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Beni nasıl odama sığamayacak konuma getirdiğini hatırla. Ağlamaktan uykusuz kaldığım, senin bunun karşısında nasıl gözlerini kapadığını, sevgini benden nasıl mahrum bıraktığını hatırla.
Tüm o ölmek istediğim geceler, şimdi önüme bir bir engel olmakta. İnanmak zor geliyor, aldığım nefeslerde boğulmak ve bunun sebeplerinden birinin sen olması. Kahretsin ki, tüm bunlar olurken ötede, kenarda köşede başkalarının çocuklarını mutlu ediyordun. Kendi çocuğunun ölüşünü göremeyecek kadar kör, başka çocukları mutlu edecek kadar bencildin. bunun yanı sıra tüm arkadaşlarım anlatırken çocukluk anılarını, buruk bir gülümsemeyle senden nefret ettim içten içe.
Kendi çocuğundum. Bir başkasının değil. Pek de zor olmamalı. Tek istediğim beni biraz olsun sevmendi. Bu sana fazla geldi anlıyorum.. Özür dileyen yine ben olacağım. Çünkü, bilirsin kendinde ararsın, insanları değil kendini suçlarsın. Yanlış bişey yaptığını ve bu yüzden bir çok şeyden eksik bırakıldığını sanırsın. Bir neden ararsın işte. Ama bakıyorum da, tek suçum gelmek şu dünyaya. Biliyorum tam bir umutsuz vakayım, uğraşmaya değmez. Acıtan da şudur ki, bana yardım etmeni istemedim. Varlığını hissettirmen yeterdi bana.. Kaç kez ellerimi kaldırdım semaya, Yalvardım tanrıya, canımı alması adına.. Fazlaydı çünkü tüm bu olanlar bana. Kendimi kandırdım defalarca, yaşarım, geçer sandım oysa. Ama anlamsız. Kendimi kendi yalanlarımla kandırmak.. Bak görmüyorsun mesela şu satırları yazarken gözümden düşen yaşları. Bahsettiğim de bu zaten baba, kendini bana fazla gördün.
Bir çok insan girdi hayatıma, hepsinde senin eksik bıraktığın sevgiyi aradım. Sonra durdum. Düşündüm. Baban bile sevmiyor seni dedim, başkaları nasıl sevsin?
Hissettiğim bu çaresizlik ve ölmem için bana ısrar eden şeytanlar varken, dayanmak zor. Sana basit bir şey gibi gelebilir, ama değil. İnan ki hiç değil. Bilmiyorsun çünkü, tanrının bile sana kucak açmadığı bir dünyada yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyorsun. Ya içimde biriken çok şey var anlıyor musun? Ya çok şey var ve ben hangisinden başlayacağımı bilemiyorum. Bu beni yiyip bitiriyor. Kendimi harap ediyorum. Alıştığım insanlar bir bir gidiyor ve ben kendime daha fazla şans vermekten yoruldum. Sarılacak birinie ihtiyacım var ama inan ki yanımda kimse yok ya. Boğazımda öylesine büyük bır düğüm var ki artık bedenimin bir parçası haline geldi. Ağlamaya başlıyorum, ütü yaparken, dersteyken, bazen yolun ortasında... Bıktım beklentiye düşmekten, vazgeçmek istiyorum.
Bana teselli verme. İstediğim şey teselli değil. Bana gel, sarıl. Sadece sarıl bana. Tek kelime etmeden, sarıl.
Ölüm büyütülüyor. Geride bıraktığın insanları düşün diyorlar. Beni ölüme götürenler o geride bırakacaklarım zaten. Geride bırakmak istiyorum anlıyor musun? Neyim varsa herşeye arkamı dönüp öylece gitmek istiyorum.
Kendi hayatımda kendimi yaşayamadım lan ben. Bunun acısını sana nasıl tarif edebilirim.? Ya şu 3 günlük boktan dünyada kendimi yaşamaya fırsat bulamadım ben. Yaşatmadılar beni bana, baba.
Bak ve gör. Gör ama bu sefer. Ne kapat kulağını, ne de yum gözlerini. Konuş demiyorum. Gör, duy yeter.. Farkedeceksin ki sana ne kadar kırgın olsam bile yine gelip sana ağlıyorum.
Yorgunum. Ciddi bir yorgunluk var üzerimde. Atamıyorum, uyku yetmiyor. Her gece, ağladım. Tanrının göz yaşlarım için benden hesap soracağını bile bile ağladım. Hiç bir şeyin yoluna girmeyeceğini bu boktan aklıma soktukça daha çok ağladım. Sıktım dişlerimi, kendimi yıprattım. Ciddi manada yıprandım.
İçimde büyük bir boşluk var. Bunu nasıl kapatacağımı bilmiyorum. Senden ümidi kestim. Sadece oturacağım, içimdeki tüm bu şeytanları kucaklayacağım ve ölümü bekleyeceğim.
Bir gün, ne zaman hatırlamıyorum. Ama dediklerin kulağımda yankılanıyor. Bana içimdeki şeytanlardanbahsettin. Onları sevmediğini anlattın bana. Beni bana anlattın. Anlatamadın. Görmediğini anlayamazsın, anlatamazsın. Bunu sana diyemedim. Diyemedim ki şeytanlarım, her biri benim gözyaşım. Diyemedim. Kafamı salladım. Özür diledim. Ve sustum. Ben sustum. Şeytanlarım değil. Onları sustursaydım, o gecenin sabahına çıkamazdım.
Bir çocuk düşün. Bir ayağında ayakkabı yok, öteki ayağındaki de yırtık. Görüyorlar ama ses çıkarmıyorlar. Ya da bir kadın düşün. Tüm gençliği çalınıp bedeni hiçliğe hapsolan. Ya da bir balık düşün. Sığınabileceği tek şeyin deniz olduğu. Düşün. Şu çaresizlikleri. Yağmur bulutunda toprağa düşmemek için çırpınan, fakat başka seçeneği olmayan su damlasını düşün. Bak ve gör ki yapacak birşeyim yok. Hapsoldum karanlığa.
Baba, hatırlıyor musun? Annemi aldattığın kadını anlattın bana. Güldün, annem ağlarken geceler boyu sen güldün ve o kadını anlattın bana. Tek bir şey diyemedim. Buruk bir gülümseme, dolan gözler. Baksaydın gözlerime anlardın. Fakat ben her gözlerimi sana çevirdiğimde, kaçırdın kendi gözlerini benimkilerden. Kaçtın. O kadını anneme nasıl değiştiğini anlattın, ama bana bakamadın. Sonra zarar verdi annem kendine. Çok zarar verdi. Öldü içten içe. Odaya kapattı kendini, aç kaldı günlerce belki. Sen onun ruhunu öldürüp, yine onu suçladın.
Kendi evimin tımarhanesinde büyüdüm ben.
Bunu hakettiğimi düşünmüyorum. Yaşattıkların çok ağır. Hissettirdiklerin. ..
Benim ilk aşkım sen değildin, baba. Affet beni ama, Sanırım kızın öldü, senin derin sularında...