Hikayeye başlamadan önce bölümler konusunda ufak bir sorun yaşadığımızı söylemek istiyorum. Bu romanın giriş bölümü İngilizce'ye çok sonradan çevrildiği için kullandığımız kaynakta giriş bölümü yoktu ve biz de bunu fark etmeden direk 1. Bölümle başladık. Giriş bölümü romandan tamamen ayrı, Dazai, Ranpo, Kunikida ve Tanizaki'nin bir barda içmesini anlatıyor ve romanın olay akışını etkilemiyor bu yüzden okurken bir sıkıntı yaşamayacaksınızdır -zaten bu yüzden kimse İngilezce'ye çevirmemiş, sonradan gönüllü birisi çeviriyi eklemiş.
Çeviriyi yapan-yardım eden @tobiodannasama ya çok teşekkür ederim.
İyi okumalar dilerim...
**************
Geçmişte, savaş becerisi korkutucu derecede yetenekli olan bir koruma hakkında dedikodular vardı. Yanında taşıdığı kılıcıyla, yüz düşmanı öldürebilir ve elindeki mızrakla koskoca bir orduya karşı durabilirdi. Iaido ve jujutsu dahil her bir dövüş sanatında yetenekliydi ve bu koruma oldukça kültürlüydü de. Boş günlerini kitaplara ve go oynamaya harcardı. Konu işine geldiğindeyse, soğukkanlı, aklı başındaymış ve tıpkı bir kurda benzer sakin tavırlarıyla, müşterilerini sonuna kadar güvenilir bir şekilde korurdu.
Hakkında söylenebilecek tek kusur, kimseyle beraber çalışmamasıydı. Tüm koruma görevlerini bir başına tamamlar ve kimsenin yanında asla gardını düşürmezdi.
Başka bir değişle, yalnız bir kurttu.
Çevresine onu sorsaydınız, size "Birisiyle çalışmasının ya da hangi türden olursa olsun herhangi bir organizasyona katılmasının hiçbir yolu yok. Cennet ve dünya yer değiştirse bile böyle bir şey yaşanmaz." derlerdi. Yalnız, bağımsız bir adamdı.
Kimseyle yüz göz olmayan, gümüş saçlı bir kurt.
Bu adamın adı—Fukuzawa Yukichi.
Bu kısa hikaye, tecrübelerinin ve kişisel gelişiminin zorluklarının ve bir çocuğu yetiştirmesinin kaydıdır...
I
I
I
O gün, Fukuzawa'nın yüzünde dehşetli bir keder vardı.
Tatil kalabalığı, kendisi caddede büyük adımlar atarken, sanki kuruyan bir gölmüşçesine ondan kaçıyordu. Yaya geçidinden geçecek olsaydı yeşil ışık yanmış olsa bile arabalar dururdu. Tüm bunlar Fukuzawa'nın yüzünden açıkça sızan hoşnutsuzluk yüzündendi.
Ancak— yüz ifadesinden yansıyan şey, tam olarak öfke değildi. Fukuzawa'nın derinliklerinde, kendisine olan nefretiydi.
Müşterisi suikasta uğramıştı.
Bu beklenmedik haber kendisini yıldırım çarpmışa döndürmüştü.
Bir koruma olarak, Fukuzawa iki türlü işle karşılaşmıştı. Birincisi, normal zamanlarda güvenlik danışmanıymış gibi davranmanın ve acil bir durum olduğunda alelacele harekete geçmenin de dahil olduğu gardiyanlık sözleşmesiydi. Diğeri ise günlük ücretle bir kişi ya da eşyayı bir defaya mahsus, korumaktı. Bu sabah öldürülen müşterisiyle ise düzenli sözleşmesi vardı. Büyük bir şirketin CEO'suydu ve onu korumayı kabul edeli sadece birkaç gün olmuştu.
Müşterisiyle iş dışında başka hiçbir konu hakkında konuşmamıştı. Yeteneğinin ortaya çıkarabilecek sorunlardan dolayı, Fukuzawa iş dışında sosyalleşmekten kaçınırdı bu yüzden koruduğu nesnenin ya da kişinin yapısı hakkında da hiçbir şey bilmezdi ve bilmek istemezdi. Birisinin özel koruması olma davetini kabul ettiği tek bir zaman vardı. Fukuzawa, bir organizasyona bağlı olma ya da iş arkadaşları veya astlarının olması düşüncesinden hoşlanmazdı, bu yüzden tüm teklifleri hemen reddederdi...
Şirket başkanının özel koruması olarak her zaman yanında olsaydı belki her şey daha farklı sonuçlanabilirdi.
Raporlara göre bu sabah erken saatlerde, başkan şirketinin binasından aşağıya itilmişti. Açık penceresinden, katilin elleri onu itmişti. İddiaya göre işlenen suçun kanıtı çoktan bulunmuş, katil tutuklanmıştı.
Fukuzawa raporda bahsedilen binaya ulaşmıştı. Kırmızımsı tuğladan yapılmıştı ve limana yakındı. Tepedeki bina eski olmasına karşın oldukça sağlamdı.
Binaya yaklaşırken, yolun kenarında başkanın ofisinin hemen altındaki girişe girmeyi yasaklayan polis bandının orada durdu.
O gün rüzgar güçlüydü. Sarı bant havada bir kuşun kanadını çırparken çıkardığı ses gibi çırpınma sesleri çıkarıyordu. Fukuzawa etrafına bakındı.
Başkanın cesedinin çoktan kaldırılmasına ve otopsiye gönderilmesine rağmen zeminin asfalt yüzeyi, kalan kan izlerini gizleyemiyordu.
Duygularını bastırarak, Fukuzawa eğimli yoldan geçti, "S.K. Ticari İşler Şirketi" yazan tabelanın altından ilerledi. Asansöre bindi, başkanın ofisine doğru yol aldı.
"Merhaba! Buraya gelmenizi isteyerek size zorluk çıkardığım için üzgünüm. Lütfen biraz bekleyin, az sonra işim bitecek."
Fukuzawa, başkanın odasına girdiğinde bir yığın birikmiş çeşitli belgelerle uğraşan sekreteri gördü.
Cinayet mahaline yakışmayan bir görüntüydü.
Ofis, omuz omuza otuz kişinin sığabilmesine yetecek kadar genişti ama insanlar yerine oda, sıralanmış belgelerle doluydu. Kağıtlar masaya ve yere sıralanmıştı... Neredeyse hiç boşluk kalmayacak şekilde, her yere belgeler konulmuştu. Herbiri önemli gibi gözüküyordu.
Dosyaları düzenleyen kişi az önce konuşan sekreterdi. Uzun siyah bir ceket ve koyu kırmızı bir kravat giymiş solgun görünüşlü bir adamdı . Önündeki kağıtlara bakıyor, bir avuç dolusunu seçiyor, kitaplığa koyuyor ve bir kez daha, bir yığın yeni belgeyi sıralıyordu.
"Ne yapıyorsunuz?" Fukuzawa rahatsız olmasına rağmen sordu.
"Belgeleri sıraya koyuyorum." diye yanıtladı, solgun sekreter. " Onları benden başka anlayabilecek birisi yok."
Eğer bir açıklama yapmışsa arkadaşça bir üslup kullandığı söylenemezdi. Fukuzawa, tüm bu belgelerin neyle ilgili olduğunu anlamamıştı. Anlamamasına rağmen, bunun iş meseleleriyle alakalı bir şey olduğunu çözmüştü. Fukuzawa şirket başkanının öldüğü günde evrak işleriyle meşgul olmanın saygısızlık mı yoksa ona karşı olan hizmeti tamamlanması mı olduğuna karar veremedi ama ne olursa olsun, trajik bir olay sonucu burada olduklarını hatırladı.
"Başınız sağolsun." dedi Fukuzawa kafasını eğerek. "Çok yazık... Buradaki camdan itildiğini duydum."
Başkanın ofisinden dışarıya bakan birisi Yokohama'nın şehir manzarasını izleyebilirdi... Başkanın itildiğini bu geniş pencere şimdi ise sıkıca kapatılmıştı.
"Profesyonel bir suikastçiymiş." Sekreterin kasvetli ifadesi daha da iç karartıcı bir hale büründü. "Şirketimiz için bu olay, yaşanabilecek en kederli talihsizliktir. Kişisel olarak görüşümü sorarsanız, başkan benim akıl hocamdı; beni eski işimden kopardı ve burada yetişmeme izin verdi. Bu suçun gizemini gün ışığına çıkarmak ve adaleti yerine getirmek, kendisine verebileceğim en büyük hediyedir."
Sekreter gözlerini yan odaya dikti. "Katili çoktan yakalandı. Kaçmaya çalışırken birinci kattaki koruma görevlisi tarafından yakalanmış. Şimdilik, onu yan odada tutuyoruz. Bilgilerini, adli tıpa gönderdiğimizde veri tabanındaki parmak izleri başkanın kıyafetlerindeki parmak izleriyle eşleşti."
"Ne dedin sen?" Dedi şaşırarak Fukuzawa. "Katil hala yan odada mı demek istiyorsun?"
"Sesinden anlaşılıyor ki çoktan vazgeçmiş. Çok sessiz, birisi onu gördüğünde uyuduğunu bile düşünebilir."
Fukuzawa'nın şaşırmasının bir sebebi vardı. Yokohama'nın suikastçileri diğer şehirdekinlerle kıyaslandığında daha büyük bir tehlike arz ediyorlardı. Dünya Savaşı bittiğinden beri, bu büyüleyici şehir herbir ülkenin müttefik güçlerinin istilasına tanıklık etmişti. Hükümet müdehalesi bahanesiyle, adli yargıdan diplomatik dokunulmazlıklar sağlayabilir ve neredeyse Yokohama topraklarını yavaş yavaş gasp ederek müstakil araziler elde edebiliyorlardı. Bu yüzden, Yokohama'nın pek çok bölgesi savaş zamanına kıyasla daha hızlı bir şekilde kanunsuz alana dönüşme sürecine girdi. Güvenlik polisi, yani şehir polisi bir şekilde işleyişlerini sürdürebildi ama ordu askeri ve sahil güvenlik güçsüz bir hale geldi. Bugünün Yokohama'sı suçlular için bir cennetti; sayısız yeraltı organizasyonları arasındaki bölge savaşları, her türlü katil ve kanun kaçağı için bir kaynaşma yeri ve yasadışı faaliyetlerin şehriydi.
Ayrıca işleri daha da berbat etmek için özel yetenek kullanıcıları da vardı.
Yokohama'da, büyük bir şirketin başkanını öldürecek kadar profesyonel bir suikastçinin, Fukuzawa'nın aksine her gün böyle katillerle karşılaşmayan birisi bile, bunun bir özel yetenekli suçu olduğunu anlayabilirdi.
Sayıları az olmasına rağmen, bu dünyada muazzam doğaüstü güçleri kullanan özel yetenek sahipleri vardı. Günlük hayatta, bir yetenek kullanıcısı ile tanışmak pek mümkün değildi ve birçok vatandaş, duydukları basit bir söylenti veya şehir efsanesi haricinde bu insanların varlıklarından haberleri yoktu. Ancak çeşitli ve önemli müşterinin koruması olmak Fukuzawa'yı özel yetenek kullanıcıları'nın varlığı ve özel yetenek suçları hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamıştı.
Dahası, Fukuzawa dövüş sanatları ustası olmasına karşın kendisi yetenek kullanıcısı değildi.
Akıllarına cinayet işlemeyi koymuş suikastçılarla karşı karşıya gelmesi durumunda, Fukuzawa bile düşmanını ağır yaralanmadan yenip yenemeyeceğini bilemezdi.
Fukuzawa'nın bu olayla ilgilenmesinin başlıca sebebi, suikastçının yetenek kullanıcısı olma ihtimalini düşünmesiydi. Suikastçı, gerçekten yetenek kullanıcısıysa, onu iple yan odaya bağlamak yetersiz kalırdı. Bu, güçlü bir patlayıcıyı yan odaya bırakmak gibi bir şeydi.
"Suikastçıyı kontrol etmek istiyorum."
"Lütfen, devam edin."
Kapıya doğru ilerlemek üzereyken Fukuzawa ani bir hareketle durdu.
"'Devam edin' derken..."
Adım atacak yer yoktu. Abartısız, Fukuzawa ile kapı arasındaki yerin yüzde doksan beşi düzenlenip sıralanmış belgelerle kaplıydı. Birisinin böyle bir yerden geçmesi mümkün değildi. Yol, moloz üstünde sürülebilen, sekiz tekerlekli bir aracın geçmesi için daha uygundu.
"Bunları yoldan çeksem bir mahzuru olur mu?"
"Ahh, dokunmayın onlara!" diye bağırdı sekreter, ilk kez sesini yükselterek. "Ne olursa olsun yerlerini değiştirmemelisiniz! Bu şekilde sıralandılar çünkü hepsi çok önemli belgeler, herhangi birisi bile bu şirketin geleceğini değiştirebilir! Sadece kaybolmalarından bahsetmiyorum, baskıdaki çizik gibi küçük bir kusur bile bir felaket yol açabilir! Kağıtlara değmeden ve hareket ettirmeden, özenle geçmelisiniz. Sizin gibi birisi bunu yapabilecek kapasiteye sahip olmalı!"
Ha? Fukuzawa neredeyse şaşkınlığını belli edecek bir ses çıkartacaktı.
Mümkün olup olmamasıyla alakası yoktu. Fukuzawa akrobat değil, dövüş ustasıydı. Neresinden bakarsanız bakın, zemindeki boş alanların hepsi açıkça Fukuzawa'nın ayak boyutundan küçüktü.
"En azından sormama izin verin... Neden bu belgeleri odanın her yerine sıralıyorsunuz?"
"Mantıklı bir soru. Anlatayım. Tahminimce, katilin gerçek amacı aralarından bazıları gerçekten önemli olan kağıtları çalmak ya da yok etmekti. Saldırgan S.K. Ticari İşleri Şirketi'ni batırmak amacıyla şirkete gizlice girdi ve bu olaya şahit olan başkanımızı susturmak için onu öldürdü. Benim çıkardığım sonuç ve dosyaları kontrol etmemin sebebi bu."
Anlaşılmıştı. Şüphesiz, katilin niyeti başkanı öldürmek olsaydı, işini halletmesi için ofisi, seçeceği bir yer olmazdı. Ayrıca iş yerinde güvenlik bulunuyordu, herhangi bir şüphelinin bölgede oyalanmasını çok dikkat çekerdi. Her halükarda, başkanın kendisinin değil de ofisindeki dokümanların asıl hedef olduğunu varsayarsak, o zaman bunu yapması için belli bir planının olması gerekirdi. Ayrıca bu, sekreterin ilk iş dokümanlara bakmak istemesini de mantıklı kılardı.
"Öyleyse, ben ve kapı arasındakileri geçici olarak kaldırsak?"
"Olmaz." Sekreter kafasını iki yana salladı. "Bu dokümanlar, belli kategorilere göre sıralandı. Suçlunun asıl niyetini öğrenebilmek için bu şekilde yapıyorum. Tarihe göre, departmana göre, önceliğine göre... Bu odanın kendisi başlı başına bir katalog haline geldi. Başkan beni burada işe almadan önce, eski işim buna benzer bir işle alakalıydı. Ben hariç bu şirketteki hiç kimse bunu yapmaz. Belgeleri çekmecelerine geri yerleştirmek için bile uymam gereken kurallar var. Olur da bir şekilde bozulurlarsa, başkanın cinayetinin ardındaki gerçekten kendimizi uzaklaştırmış oluruz. "
Hem mantıklı hem de mantıksız bir açıklamaydı.
Yine de, sekreterin yüzü çok ciddiydi. Hareketlerinin bir nedeni olsun ya da olmasın, Fukuzawa sekreterin iznini almadan belgeleri hareket ettirerek bir kargaşa neden olmak istemiyordu. Sonuçta kendisi ticari işlerle alakası olmayan birisiydi. Bir organizasyon yürütmenin nasıl olduğunu ve evraklar, insan kaynakları, kontratlar ve benzeri şeyler için endişe etmeyi hayal bile edemiyordu. Bir profesyonel bu şekilde yapılması gerektiğini söylüyorsa, tartışacak değildi.
Fukuzawa itirazını sürdürmeyi planlanlamıyordu. Sonuçta başından beri hatalı olan oydu. Bir koruma olarak işini düzgün yapsaydı, tehlikeyi önceden sezer, başkanı korur ve bu trajedinin yaşanmasını önlerdi. En başında görevini yapsaydı, sekreter burada olmaz ve yüzündeki çaresiz ifadeyle kağıtları kontrol etmek için koşuşturmazdı. Profesyonelce sorumluluklarını yerine getiriyordu. Fukuzawa'ya kalan tek şey ise, hızlıca kendi işini kendisi halletmesiydi.
Bir kez daha zeminde basabileceği bir yer aramaya başladı. Kapıyla arasında yaklaşık beş adım vardı. Geçmişte yaptığı antremanlar ve fiziksel gücü sayesinde iki adımla bile ulaşabilirdi ancak bu durumda kapı yolunun yarısına attığı adım tam şirketin kaderini belirleyen belgelerin ve diğer adımı kapının ortasına denk gelirdi. Kağıtların üstüne basmadan geçebilmesinin mümkünatı yoktu. Bir koruma olarak itibarının son verebilecek görev bu olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BSD Dedektiflik Ajansının Kuruluşunun Anlatılmamış Hikayesi, Türkçe Çeviri
General FictionÇevirmenler: @bungoustraydogs-tr /tumblr @tobiodannasama /tumblr