soğuk savaş

47 4 15
                                    

pist efe orhan çok bayıldım yazmaya çalışırken. bir sıkıntı geldi sikerim ulan kurgunu deyip bırakacaktım ama amele sümüğü gibi yazmaya devam edip sadece eğlenicem. ileride senin bile kendine aşık olacağın bir şey yazmaya çalışıcam elden geldiği kadar. neyse hadi bye yazmaya geçiyorum!!

uzun süren bir aradan sonra genç vampir uyandı. gözlerinde karanlık hüküm sürmeye devam ederken burnuna tuhaf kokular doluyordu. ne olduğunu kesinlikle biliyordu fakat ismi dudaklarından bir türlü dökülmüyordu. hareketsiz bedeni uzun zamandan sonra ilk tepkisini vererek kaşlarını çattı ve ardından onu gözlerini yavaşça açması takip etti. gördüğü ilk şey tıpkı saniyeler önceki karanlık kadar koyuydu. tek farkı elmas gibi parıldayan büyük ayın varlığıydı. bulunduğu yeri henüz kavrayamıyordu ve bu aklına daha çok soru işareti bırakmaktan başka işe yaramıyordu. yabancı kaldığı bölgeye bakınmak henüz yeni aklına gelirken saçları arasında hissettiği nefes, içinde bulunduğu durumu yüzüne tokat gibi çarptı.

yetki savaşı ve sonrasında olanlar... beraberlikle sonlanan karşılaşmadan sonra burada olmasının tek bir amacı, anlamı olabilirdi; doğa ikiye bölünmüş ve gecenin ruhu onu kendi tarafına çekmişti. içinde, bilinmezlikle filiz veren heyecan ve merak büyüyerek her yeri sararken tuttuğu nefesi ciğerlerine baskı yapar olmuştu. gecenin efendisi tarafından bizzat korunduğunu bilmek, büyük kaosu bile zihninin derinliklerinde bırakıp imkansızın getirdiği tatla kendini şımartmasına yön veriyordu. daima yüreğinde yer edinen kelebekler şu an midesine çıkıp, dışarı çıkmak istercesine boğazını zorluyordu. ve tam o onda tekrar burnuna dolan yoğun kokunun ne olduğu gözleri önünde canlanan hatıralarla birlikte aklına düştü:

kaybolmuş küçük bir çocuk ve ürpertici soğukla havaya savrulan zayıf bedeni. etrafını aynı tanıdık koku sarmalamış ama hiç korkmuyor. onu bu denli güvende hissettiren neydi bilinmez. yalnızca rüzgarın onu götürmesine izin vererek kendini onun kollarına bırakıyor.

nazikçe sırtını yasladığı bedene sanki tanıdıkmış gibi yayılıydı ve gece, kendisine dayanan genç karşısında sessiz kalıyordu. hatta bunu bizzat kendisi yapıyordu. Ani, gerçeklere gözlerini açtıkça daha fazla şey görüyordu ve bu düğüm dolmuş diline bir yenisini eklemekten fazlasını getirmiyordu. bulunduğu yere daha ayrıntılı bakmak adına sırtını gecenin ruhundan ayırdığında devasa bir ağacın devasa bir dalında oturduklarını fark etti. gözleri, merakına yenik düşerek ağır ağır arkasındaki bedene dönerken ellerini kalçasının iki yanından dala koyarak destek aldı. ne hayal edeceğini bilmeden sadece bekliyordu.

bakışlarıyla buluşan ilk şey masmavi gözler olurken, gördüğü her şeyin bu bakışların yansıması olduğunu anlaması heyecanla karnının içe çökmesine neden oldu. tıpkı gökyüzü gibi olan gözlerde hüznün soluk ışığı yer ediniyordu.

(yuh bakın az önce ne oldu inanamayacaksınız. tae'yi yazmaya çalışıyordum ama adam o kadar üst düzey bir şey ki utan kendinden sena senin onu yazmak ne haddin dedim kendi kendime ve tam 120ye yakın kelime sildim çünkü hala gözlerini anlatıyordum. ama siz yazdım sayın. neyse uzun lafın kısası görüyorsunuz, biliyorsunuz anlatmaya gerek yok)

ani, aralarındaki bir karış mesafeyi fırsat bilerek karşısındaki genç adamın yüzünün her bir köşesini ince ince izledi. büyüleyici bir etkisi vardı ve ona kapılmaktan kendini alıkoyamıyordu. her geçen saniye etrafına ördüğü kalın duvarlardan bir tuğlayı eksiltmeyi başarıyordu ve bunu hiç konuşmadan sadece gözlerine bakarak nasıl yaptığını anlayamıyordu. uzun uzun baktığı bedenden gözlerini hızla ayırırken bunu yapmasının sebebi gerçeklerin bir kez daha aklına doluşmasıydı. yüzünü başka tarafa çevirip başını eğdi.

this is the new shit!! -✌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin