2.7 | final

1K 126 158
                                    

merhabaaalaarr

son bölüm olduğu için düz yazı yazmak istedim, umarım hoş bulursunuz!!

iyi okumalaar <33

+

evin içini zil sesi doldurduğunda chenle'nun kendisini sakinleştirmek için harcadığı bütün çaba yerle bir olmuştu. en son anaokuluna başladığı gün, bu denli heyecanlı ve gergin hissetmişti. kapıya ilerlerken, elleri her saniye daha çok üşüyor, ellerinin üşümesine rağmen vücudu ısınıyordu. kapının önünde bekleyen jisung ise chenle'dan farklı değildi, hatta belki de daha kötüydü. daha önce hiçbir arkadaşının evine gitmemişken, şimdi sevgilisinin evine gelmişti ve bunun en kötü yanı ikisi de birlikte ne yapacaklarını bilmiyordu. üstüne üstlük utangaç olma konusunda birbirleriyle yarışa girebilirlerdi -muhtemelen sonsuza dek sürecek bir yarış olurdu.-

derin bir nefes alıp elini zili tekrar çalmak için kaldırdığında kapı açıldı, karşısında yanakları kıpkırmızı olmuş bir chenle duruyordu. jisung, gülümsemesini saklayamadı ve hâlinden bir haber olan chenle'nun yanakları jisung'un gülümsemesiyle daha çok kızardı. birkaç dakikayı kapı önünde birbirlerini izleyerek harcadılar, ardından chenle jisung'a eve geçebileceğini söylemek için ağzını araladığında bir şeylerin eksik olduğunu fark etti. sesi... chenle'nun sesi ortadan kaybolmuştu! bu küçük aksaklıktan dolayı chenle konuşamadı, sadece kapının önünden çekilip jisung'un onu anlamasını diledi.

jisung, kendisini ilk dakikaya göre daha rahat hissediyordu zira chenle'nun kendisinden bir farkı yoktu. aslında evine davet eden kişi o olduğu için jisung, bunu hiç beklemiyordu. chenle'nun düştüğü durumu kavradığında, içeri adımladı ve ayakkabılarını çıkardı. chenle, kapıyı kapatıp hafifçe öksürdükten sonra salona ilerlemişti, jisung da onu takip ediyordu. bej renkli büyük kanepenin iki ucuna kurulduklarında, aralarında elle tutulur bir gerginlik vardı. belki biraz beklemelilerdi, alışmaları gerekiyordu. birbirlerine zaman tanırlarken, jisung ne çok küçük ne de çok büyük olan salonu incelemeye başladı. daha çok açık renklerle dizayn edilmiş salonun chenle'nun kişiliğine oldukça uygun olduğunu düşünmüştü.

salonu inceleme işini sürdürürken yanında hissettiği hareketlenmeyle gözlerini chenle'ya çevirmişti. gördüğü şey ise chenle'nun yavaşça kendisine yaklaşmaya çalıştığı olmuştu. bu garip duruma bir son vermek adına hızlıca oturduğu yerden kalkıp chenle'nun tam yanına oturmuş, turuncu saçlı çocuğun irkilmesine neden olmuştu. hemen ardından chenle'nun kımıldaması kulaklarına ulaştığında, jisung'un kalbi tekledi ve nefes alışverişleri hızlandı. bu bariz değişimi chenle fark etmiş olsa da sesini çıkartmadı. işleri daha kötü bir yola sokmak istermişcesine jisung'un elini tuttuğunda, küçük çocuğun tüm algıları kapanmıştı. gerçekliğe geri döndüğünde ise söylediği ilk cümle: "hey, chenle, halın çok güzelmiş." oldu.

kurduğu cümleyi chenle'nun yüksek sesli bir kahkaha atmasından hemen sonra fark etmiş, sinirle kanepede aşağıya doğru kaymıştı. o an sadece yok olmak istiyordu. chenle, kendini toparladığında jisung'un anlamsız cümlesine hiç beklenmedik bir cevap vermişti. "halı alırken çok seçiciyimdir. çünkü halıda yuvarlanmayı çok severim, bu halıyı da sanki insanlar yuvarlasın diye tasarlamışlar. karnımı ve dizlerimi asla acıtmıyor, o yüzden genelde salonda yuvarlanırım ama geceleri odamda yuvarlanırım çünkü buraya gelmeye biraz korkuyorum."

jisung şaşkınlığını gösterircesine ağzını ve gözlerini aynı ritimde hafifçe araladı. kafasını yavaşça sallayarak chenle'ya katıldığını belli etti. chenle, jisung'un bu hâlini oldukça şirin bulmuştu. birbirlerine masumca baktıkları sırada aralarındaki tatlı sessizliği bozan bir şey olmuştu: jisung'un karnı gurulduyordu!

sohbet odası, chensungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin