Purple tree, plus I got this brown in me , Curly yellow dancing on me .Said she smell the green on me-
Eve yaklaşınca Kulaklığı çıkartıp bahçeye girdim. İşte günün en sevdiğim vakti. Evde annemin hazırladığı sıcak yemekleri yeyip tüm akşam yatağımdan çıkmıycam. Tabi birkaç aptal ödevim de var. Eğer ablamın dikkatini çekmezsem yurtabilirim bu işten yarın öğlen okulda yaparım. Ama ablam yapmadığımı fark ederse bağıra çağıra bunu bana yaptırır. Bu akşam biraz zor geçecek dostum.
İçeri girince beklediğim yemek kokuları yoktu. Ayakkabılarımı fırlatıp salona koştum.
ALLAHIM BEN BU GÜNLERİ DE Mİ GÖRÜCEKTİM! Yemek yok.niye yok. Neden yok. Niçin yok.
Anneme seslendim ama cevap alamadım. Babamı bulma umuduyla yukarı kattaki çalışma odasına gittim. Valaaa babam orda.
Ama bazen hayatta büyük keşkelerniz olur. Ben de o anlardan birini yaşadım.
Hey babajum ben geldim ama yemek hazır değil annemi uzaylılar mı kaçırdı diye çığırarak odasına girdim. Meğer babam bie ejderhaymış. Sebebi ise odasında iş arkadaşlarıya toplantıda oluşu. Kıpkırmızı bir şekilde odadan çıktım ve keşke hayatım boyu yemek yiyemeseydim de bu anı yaşamasay-
Oh wait. Ben yemeksiz yapamam. Boşveeer yaşanan yaşandı.
Odada geçirdiğim üç saniyede odadaki 2 kişiyi süzme fırsatım oldu. Biri ejderham diğeri ise benim yaşlarımda az biraz yakışıklı ( allahım nolur çarpılmiyim) bir çocuk vardı. Genelde babam iş arkadaşlarıyla önemli konuları bizim evde konuşur. Bu çocuk nasıl bu yaşta önemli bir şeye dahil oldu ki. Neyse yakında öğreniriz.
ANNNNNNEEEEE nerdesin gülüw
