Yaklaşık 10 yolculuk yolculuğun ardından İstanbul'a varmış, biraz olsun çocuklarımın içinde o korkunun azaldığını fark etmiştim. İstanbul havası derler ya hani, evet gerçekten öyle bir şey varmış. Havası, taşı, toprağı, insanı, esnafı, binaları ... Her şeyi bir değişik buranın. Adana ne kadar şimdiden kendini özletse de oraya bir daha asla varamayacağımı biliyordum.
Oğlum Fatih'in bacağıma yapışmasıyla kendime geldim ve ona baktım. İçlerinde bir tek korkusu olan o vardı. Mehmet en büyükleri olmasının duyguyla korkusunu saklamaya çalışıyordu ama ben görüyordum o gözlerindeki korkusunu. Fatih ortanca oğlum korkusunu hiç saklama gereğinde bile bulunmuyordu ama Meltem ikisinden de farklı bir şekilde hayretler içerisinde etrafa bakıyordu. Ah benim minik kızım ... Hiçbir şeyden haberi olmasın diye çabalarken geldiği hale bak.
Fatih'in kulağına eğilip 'Tamam, bak şimdi sakin ol ve bana güven. Anan seni korur, unutma. deyip alnından öptüm. Bir elimde orta boy bir çanta diğer elimde Fatih, hemen önümde Meltem'in elini sımsıkı tutan Mehmet. Nereye gideceğimi ne yapacağımı gayet iyi biliyordum. Adım adım işledim kafamda çünkü bunların hepsini. İlk önce Çocuklar yaramazlık yapmasın diye yol üzerinde gördüğüm ilk parka oturttum onları. Sonra hem biraz keyifleri yerine gelsin diye salıncakta salladım-Mehmet hariç. Çünkü o kendini hep olduğundan daha büyük hissetmiştir yaşadıklarından dolayı.- Sonrada oturup son kalan atıştırmalıkları çıkardım çantadan.
Kocam aslında çok zengin bir adamdı ama bize asla o parasını göstermezdi. Dışarda kendi hayatını yaşar bize gelince hep ne gerek var oturun evde derdi. Kocamın böyle olmasına karşılık kaynanam bir o kadar bize karşı nazikti ama nafile. Kaynanam bize her yardım ettiğinde onu evden kovar 1 ay boyunca izin vermezdi. Sonra da geldiğinde bizi dışarı çıkartmasın diye eve gelir veya hiç evden çıkmazdı. Aslında ona göre dışarı çıkmamızda bir sorun yoktu ama evden çıktığımızda insanlar vücudumuzdaki yaraları görünce bizi yanına almaya çalışıp, polise haber veriyorlardı. Bu birkaç varsayılan eve polis gelmişti ama hiç tutuklanmadı. İnsanın çevresi çok olunca tabi ...
Kaynanam sonunda dayanamayıp bana kaçmam için yardım etmişti. İlk önce bu evden çıktıktan sonra nereye gideceğimi buldu. Daha sonra bana adım adım ne yapacağımı anlattı. Ben de daha sonra oyalanmayayım diye başıma en ufak bir pürüzlükte ne yapacağımı düşündüm. En son da elime nakit para verdi ve şuan buradayım.
Çocukların az da olsa karnının doyurunca daha fazla oyalanmayıp cebimden gideceğim adresin yazılı olduğu kağıdı çıkarttım. Çocukların elinden tutup gördüğüm ilk taksiye bindim. Taksiciye kağıdı uzatıp 'Buraya gidicem ben.' Dedim. Taksici kağıda bakıp kafa salladı. 1 saat yol gitmiştik ve sonunda o eve varmıştım. Benim ve çocuklarımın kurtuluşu olan eve ...
Taksiciye parayı verip arabadan indik. Eve baktım bir süre. 2 katlı müstakil bir evdi.' Ana buranın bahçesi çok büyük. ' Dedi Meltem. Gerçekten de çok büyüktü. Bizim evden daha küçük bir evdi aslında ama bahçesi büyük ve çok güzel çiçeklerle doluydu. Eve doğru yaklaştık ve zile bastım. Kapıyı bir hizmetçi kadın açtı. 'Buyurun kime bakmıştınız?' dedi nazik bir şekilde. 'Ben Aslı Hanıma bakmıştım. Adım Sultan, geleceğimi biliyordu. ' Dedim. Hizmetçi kafa sallayıp Aslı hanıma beni sormaya gitti. 15 saniye geçti geçmedi çok tatlı bir kadın geldi. Kollarını açıp bana sımsıkı sarıldı. İçimden Aslı hanım bu olsa gerek dedim.
'Fatma Ablanın dediğinden daha güzelmişsin' dedi ilk bana sonrada buzdolabında 'Siz de daha tatlıymışsınız.' Dedi hepsinin yanağını sıkarak. Mehmet 'Ben çocuk değilim' dedi yüzünü buruşturarak. Ona yaptığının yanlış olduğunu anlaması için kaşlarımı çatarak baktım ve 'Özür dilerim.' Dedi Aslı hanıma. 'Yok tatlım ne özrü. Haklısın koskocaman adamsın sen. Kız kardeşinin elinden tutup ta buralara getirmişsin. Dedi. O an anladım kaynanamın bizi bizi niye buraya yönlendirdiğini.
'Necla kızım hadi Sultan'ın çantasını al, odalarına koy.' Dedi ve bizi içeri davet etti. Ev dışardan göründüğünden daha büyüktü. Bizim evimizde aslında büyüktü ama bu sanki biraz daha büyüktü. Meltem'in Mehmet'in elini bırakıp yanıma gelişinden anladım çekindiğini. Onun elini sımsıkı tutup içten bir şekilde gülünce biraz olsun rahatladığını fark ettim. Burası salon. Hemen yan tarafında da mutfak var gördüğün gibi. ' Dedi eliyle işaretleyerek. 'Sana birazdan hem tüm evi hem de bahçeyi göstereceğim ama gel iki dakika soluklan. Çocuklarda bir otursun rahatça sonra duşunuzu alırsınız ve yemek yeriz. 'Dedi Aslı hanım. Gülümseyerek 'Teşekkür ederiz Aslı hanım her şey için.' Dedim. 'Aa ne hanımı canım aramızda çok yaş da yok. Abla de sen bana. Dedi. Gülümseyerek kafa salladım.
Aradan birkaç saat geçti. Biz biraz konuştuk, duş aldık, yemek yedik. Akşama doğru bahçeye çıktık. Bizim geleceğimizi öğrenince Aslı abla Çocuklar için bahçeye Salıncak kurdurtmuş. Meltem ve Fatih Sallanırken Mehmet etrafa bakınıp sallanırken duruyordu. 'Bu yaşta çok şey yaşadığı belli. Feride bana demişti ama unuttum yaşlarını. 'dedi Aslı abla. Haklıydı. Hele Mehmet'im çok erken yaşta koskocaman adam olmuştu. Elim ayağım olup onun düştüğümde yanıma gelip beni kaldırmıştı. 'Mehmet en büyüğü 11 yaşında. Ortanca olan Fatih 8, en küçüğüm Meltem 5 yaş haftaya inşallah 6 ya girecek'. Dedim.
'E kutlarız haftaya fındığın doğum gününü.' Dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SULTAN
General FictionBir annenin yaşadığı zorluklar üzerine 3 çocuğunu da yanına alarak Adana'dan İstanbul'a geldiğinde yaşadıklarını ve geçmişinde yaşadığı sıkıntıları anlatan bir kitap.