"Ah! Hyung yavaş!"
"Sabit dur o zaman!"
Taeil, Hwayoung'a bağırdığında elindeki kartları iki kişilik geniş yatağın üzerine fırlattı.
"Beşinci oldu kazandığın! Bu kadar iyi olduğunu bilsem ceza olarak bunu koymazdım zaten! Kafam şişti hyung!"
Hwayoung başını tutarak sızlandığında kapı çalındı. Hwayoung başıyla meşgul olduğu için onun yerine Taeil "Gir" demişti.
"Tanrı aşkına ne bağırıyorsunuz!? Jaehyun ve Taeyong hyungun sesleri yetmiyormuş gibi bir de siz mi başladını-"
"Seni duyabiliyoruz Jungwoo, ciyaklama."
"Özür dilerim hyung. Şey demeye gelmiştim, her ne yapıyorsanız biraz daha sessiz yapar mısınız? Doyoung hyung odaklanamıyor da."
Taeil ve Hwayoung önce sessizce birbirlerine bakıp sonra aynı anda gülmeye başlamışlardı. Hayır, Jungwoo'nun yaptığı "R"ye gülmüyorlardı.
"'Doyoung... Doyoung hyung odaklanamıyor' mu?"
Taeil kahkahalarının arasından zar zor konuştuğunda,"Neye odaklanamıyor?" diye soracakken Jungwoo'nun boynundaki morluğu fark edip daha çok gülmeye başladı. O sırada Jungwoo neye güldüklerini anlamaya çalışırken ne dediğini yeni fark etmiş ve eliyle ağzını kapatmıştı.
"Iıı, şey o zaman siz devam edin."
Jungwoo yapmacık bir şekilde gülümseyip odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Hwayoung ve Taeil bir süre daha UNO oynadıktan sonra saatin geldiğini fark edip Hwayoung'un odasından ayrılarak geniş oturma odasına girmişlerdi. Muhtemelen Taeyong'un sipariş etmiş olduğu pizzalar masanın üzerinde dururken içeridekilerin bakışları Hwayoung ve Taeil'i buldu.
"Oturun da yemek yiyelim."
Herkes yemek yemeye başladığında Taeyong'un aklı yapacakları büyük soygundaydı. Ekibe yansıtmamaya çalışsa da stresliydi, işleri zordu. İçlerinden bir kişiyi kaybetmek bile istemiyordu, ekip olarak gidip ekip olarak döneceklerdi. İçinde kötü bir his vardı ama geri dönüşü yoktu, yapmak zorundaydılar. Bu ortamlarda büyük işler yapmazsanız, yıkılırdınız. Ve yıkılmak demek, hayatınızın bitmesi demekti.
"Taeyong hyung?"
"Ha?"
Jeno Taeyong'a seslendiğinde Taeyong, düşüncelerinden sıyrılıp Jeno'ya döndü.
"Sen iyi misin hyung?"
Taeyong gülümsedi ve önündeki pizza kutusundan bir dilim pizza alıp ısırmadan önce konuştu.
"İyiyim, hadi yemeğini ye."
___
"Yani?"
Yuta derin bir nefes alıp elinde tuttuğu kahvesini önündeki masaya bıraktı.
"Yani, Citizen Holdingsi soyabilmemiz için aramızdan birinin şirkete girip araştırma yapması gerekiyor çünkü çalışanların şirket dışında şirketle ilgili bir şey konuşması yasak. Şirket ağına sızarak bilgi almak da çok tehlikeli çünkü kullandığımız yöntemler bulunursa bu yöntemleri tekrar kullandığımız an yakalanırız. Zaten güvenlik ağları çok kuvvetli, sadece bir kaç virüs bulaştırarak girmem imkansız."
Johnny, ensesinde duran elini çekip gergince yerinde kıpırdandı. Yani bir Japon şirketine Yangyang ya da Jeno'yu sokamayız. Hwayoung'u da öne süremeyiz. Ya Yuta girecek, ya da yeni bir Japon üyeye ihtiyacımız var... Diye geçirdi içinden.
"Sen girebilir misin Yuta? Yapabilir misin?"
"Yapamam. Beni kovalayan mafyaya yakalanırsam ölürüm Sicheng."
Taeyong, Johnny'nin aklından geçenleri duymuş gibi baktı ona.
"Yeni bir ajana ihtiyacımız var, Japon bir ajana."
___
Geliyor gelmekte olan
05.10.20
11.27
Hera🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙄𝙧𝙧𝙚𝙜𝙪𝙡𝙖𝙧 𝙏𝙚𝙖𝙢❦𝙉𝘾𝙏
Fanfiction"Bu site Irregular Team tarafından ele geçirilmiştir." Start:10.08.20 Finish:05.11.20