kac

51 5 0
                                    

Özgü'den..

Bugün Göktuğ gelecekti, 3 yıldır görmüyordum O'nu? Gerçekten beni mi seviyordu? Umut'un söyledikleri doğru muydu? Peki ya beni tanıyabilecek mi? Doruk'un ailesine rezil olacaktım. En iyisi kahvaltıdan önce evden çıkmaktı. Hazırlandım ve Doruk'la konusmak için Doruk'un odasına gittim.

Uyuyordu daha şapşal, biraz oyun oynamaya karar verdim. Yanına oturdum ve sacımı yüzüne sürmeye başladım, huylanıyordu ve garip garip sesler çıkartıyordu. En sonunda saçımı çekmek isterken elimi tuttu ve uyandı. Öyle bir süre yüzüme baktıktan sonra "yaramaz" dedi ve beni üstüne çekti. Bir süre ne yapacağını beklerken beni altına aldı ve kendi üstüme çıktı. Şu an üzerimde tatlı bir ağırlık vardı. Sadece gözlerime bakıyor başka bir şey yapmıyordu..

Bir süre öyle baktıktan sonra üzerimden kalktı, yanıma geçti ve sımsıkı sarıldı..

"sadece yanımda ol istiyorum, bir ömür hep kollarımın arasında"

"beni hiç bırakma" dediğim de daha sıkı sarıldı. Biz öylece yatarken kapı açıldı, utançla yorganın altına saklandım.

"abi kahvaltı hazır birde Göktuğ diye bi misafirimiz varmış İstanbul'dan gelmiş. Seni ve Özgü ablayı bekliyor herkes sen uyandırmak istersin diye ben uyandırmadım" dedi.

"tamam Medine, geliyoruz" dedi ve Medine odadan çıktı. Gitmeyelim Doruk ne olur gitmeyelim.

O da benim gibi yorganın altınq girdi "yaramaz" dedi ve dudaklarıma uzandı minik bir öpücük kondurup geri çekildi "ve utangaç sevgilim benim" dedi. Bir süre gözlerine baktıktan sonra başımı öne eğdim.

Doruk bir anda yataktan kalktı ve soyunmaya başladı. Yok artık niyeti neydi bunun? Tamam öpüşüyorduk, beraber uyumuştuk felan ama daha fazlası asla olmamıştı. Aklında kötü şeyler yoktu değil mi?

Ben kötü düşüncelere dalmışken Doruk beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon giyip yanıma geldi elimi tutup "herkes bizi bekliyor Göktuğ Beyi de daha fazla bekletmeyelim hadi gidelim prenses" dedi ve beni çekiştirmeye başladı.

Bende O'nu kendime çekip "korkuyorum gitmeyelim Doruk lütfen" dedim.

Yanıma oturup "ne yapalım peki?" dedi.

"ne biliyim işte kahvaltıya inmeyelim hatta İstanbul'a gidelim korkuyoru Doruk. En azından yüzleşeceksem de ailenin yanında olmasın bu. Rezil olurum. Yada beni sevmezlerse senden uzaklaştırmak isterlerse dayanamam Doruk lütfen" dedim gözyaşlarımın arasında.

Gözyaşlarımı silip beni kendine çekti, başımı göğsüne yasladığımda saçlarımın arasına öpücükler kondurdu.


"prenses haklısın gitmesine giderizde kahvaltıya inmezsek yine ayıp olcak. ve kimse beni senden uzaklaştıramaz emin ol." dedi ve elimi tutup çekiştirdi.

Göktuğ burdaydı ama ben onla karşılaşmaya hazır mıydım?

Tabi ki de HAYIR .

Merdivenlerden inerken Doruk'un tuttuğu elimi kendime doğru biraz çektim ve O'nu durdurdum.

Çatılmış kaşlarıyla bana baktığında bayaa bi korktum. "hazır değilim Doruk" dediğimde elimi biraz sıktı beni dışarıya doğru çekiştirdi. Anladım her ne olursa olsun o kahvaltıya gidecektim, Göktuyla yüzleşecektim. Lanet Olsun sana Göktuğ!

yeni bir hayat eski bir hikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin