Diğerleri Taehyung'u oyalamaya gittiğinden şimdi Yoongi ve Jimin yalnızdı. Aslında ikisinin neredeyse hiç iletişimi yoktu ve bu nedenle biraz çekiniyorlardı. Evin geniş salonunda ikisi aynı koltuğun zıt kenarlarında oturuyorlardı. Jimin başını onun olduğu tarafa çevirdiğinde onun da kendisine baktığını gördü.
Ancak başını hemen çevirdi ve elleriyle oynamaya başladı. Çok sessiz ve asosyal bir çocuk olduğunu söylemişti Hoseok, pek fazla arkadaşı yoktu. Hoseok da onu bir doğum günü partisinde görüp beğenmişti. Belki kendisinin aşkı da bu akşam çıkardı karşısına, kim bilir?
Bu saçma fikirle hafifçe gülümsedi.
"Neye gülüyorsun?" Yoongi'ydi bu. Onu yanlış anlamıştı muhtemelen.
"Sadece kendi kendime. Bir şey düşündüm de. Saçma ve komik bir şey."
"Oh, ne düşündün?" Jimin onunla bir sohbet başlatmaya çalıştığını anladı. Onun bu sessiz talebini anladı ve o da sohbeti devam ettirdi.
\
Diğerleri geldiğinde, sohbeti oldukça ilerlemişti ikisinin. Öyle ki; Jimin onun en sevdiği rengi, hayvanı, kitabı, yemeği ve daha birçok şeyi öğrenmişti. Piyano ve gitar çalmakla ilgileniyordu, gitar çalmaya daha yeni başlamıştı. O kadar samimi ve saftı ki, Hoseok kesinlikle en doğrusunu bulmuştu.
"Yoongi'm?"
"Uh, Hoseok!" Yoongi Hoseok'u görür görmez ona sıkıca sarıldı.
"Git başka yerde yaşa aşkını, zibidi Hoseok."
"Zibidiymiş. Sevgilin olmadığı için ağlama Namjoon."
Namjoon göz devirerek başını Seokjin'den yana çevirdi; ikisi birbirine hafifçe gülümsedi ancak bu yalnızca onların anlayacağı dilde bir gülümsemeydi.
\
Vakit akşama yaklaşmış, davetliler birer ikişer parti mekanına damlamaya başlamıştı bile. Jimin üst sınıflardan birkaç tanıdığıyla konuşuyordu. Taemin ve Wonho. İkisi de kelimenin tam anlamıyla birer kas yığınıydı ve Jimin onların yanında güvende hissediyordu. Bu da yetmezmiş gibi kafa dengi insanlardı ve Jimin'i oldukça seviyorlardı.
"Taehyung'u oyalamak için ne yaptınız hala merak ediyorum."
Jimin ufak bir kahkaha attı "Onu zayıf noktalarından vurduk diyelim." Bunun üzerine Wonho da gülümsedi.
"Hey, Jungkook! Buraya." Taemin'in sesini duyduklarında sohbetlerini bölüp o tarafa baktılar. Jimin onu daha önce de görmüştü, Taehyung'un arkadaşlarından biriydi ve oldukça popülerdi. Onu tanımaması aptallık olurdu.
Siyah ve beyazın nefes kesici uyumunu kullanarak harika bir kombin yapmış, vücuduna da tam oturmuştu. Onun vücudu da Taemin ve Wonho kadar kaslıydı ama boyu ikisine oranla daha uzun olduğundan bu pek belli olmuyordu, fakat ne olursa olsun vücudunun yapılı oluşu göze çarpıyordu.
Yüzü de adeta usta bir heykeltıraşın, ölene kadar deneyimlediği tüm tecrübelerine dayanarak, özenle yonttuğu bir sanat eserinden farksızdı. Yuvarlak alnını ortaya çıkaran bir biçimde ortadan ikiye ayrılmış siyah parlak saçları, saçlarının kapatamadığı kaşları ve sol kaşında göze çarpan piercing, içinde galaksiler barındıran kahverengi gözleri, burnu, dudakları, dudağındaki bir diğer piercing, kısacası tüm detayları kusursuzdu.
Galaksiler barındıran gözlerine baktığında kendine geldi. Ne konuştuklarını duymamıştı bile.
"Bu da Jimin, Jungkook. Alt sınıflardan, ama bizimleyken görmüşsündür."