Tony:
Duvara fırlatılan bardağın kırılma sesi Tony'nin kulağına ulaştığında Tony odasından bir hışımla çıkıp mutfağa gitmişti. Babasının bir şeyleri annesinin arkasındaki duvara fırlattığını gördüğünde içi öfke ve nefret ile dolmuştu.
Annesiyle babasının arasına girdiğinde babası ona bir tokat atmıştı, Tony tokadın bu kadar sert olmasını beklemediği için birkaç adım gerilemişti. Yanağı tokadın etkisiyle yanarken dolan gözlerini babasına dikti. Babasına ona birkaç küfür savurup sinirle evi terk etti. Tony annesine döndüğünde kadının sandalyeye çökmüş ağladığını gördü. İçinin sıkıştığını hissederken annesine sarıldı. Annesi bir süre oğlunun saçlarını okşadı ve sonra yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu söyleyerek Tony'i bıraktı ve dışarı çıktı.
Tony babasıyla her gün yaptığı bitmek bilmeyen kavgalardan ve babasının ona böyle davranmasından bıkmıştı. Bu zamana kadar dayanabilir olması mucizeydi. Annesi de ne kadar çabalarsa çabalasın hiçbir işe yaramıyordu, Howard her zaman Tony ve annesine hakaret ediyor ya da onları dövüyordu. Bu durumdan gerçekten artık o kadar bunalmıştı ki sırt çantasından biraz daha büyük bir çanta bulup eşyalarını toplamıştı.
Yanına fazla bir şey aldığı söylenemezdi çünkü babasının parasıyla aldığı hiçbir şeyi koymamıştı. Çantasına attıkları tamamen onun gizlice tamircilerde çalışarak kazandığı paradan alınmış olan eşyalardı. Kendisiyle de bu sebepten ötürü gurur duydu.
Çantasını hazırlaması bitti, çantayı omzuna attı. Gitmek için hazır olduğunu düşündüğünde evden sessizce kimseye fark ettirmeden çıktı. Akşamüstüydü, babası yine tanrı bilir neredeydi. Annesi kendisini daha iyi hissetmek için yürüyüşe çıkmış olmalıydı, hep öyle yapardı.
Giderken kendini şimdiden daha iyi hissetmeye başlamıştı. Babası onu merak etmezdi, annesi edip söylese bile hiçbir fark yaratmazdı. Bunu bildiği için Tony biraz da rahattı.
Evden uzaklaştığında sallana sallana yürümeye başladı, gidecek yeri yoktu. Yalnızdı ve hava kararıyordu. Arkadaşı Happy'nin evine gitmeyi düşündü ama arkadaşı ailesi ile yaşıyordu ve onlara rahatsızlık vermeyi ve annesi tarafından bulunup eve geri döndürülmeyi göze alamazdı. Diğer iki arkadaşı, James ve Pepper'ı da arayamazdı. James askerdeydi, Pepper ise... en son onunla büyük bir kavga etmişlerdi ve Tony onun kendisini görmek istediğinden şüpheliydi. Gerçekten yanındaki herkesi kendinden uzaklaştırmada üstüne yoktu.
Bir süre sokaklarda boş boş dolaştı. Arada oturup dinlendi ve kendine yiyecek bir şeyler aldı. Şanslıydı ki topladığı paralar ona bir süreliğine yeterdi.
Hava iyice karardığında hala nereye gideceğini bilmiyordu. Yavaşça oturduğu banktan kalktı ve ayakları onu nereye götürürse oraya gitmeye karar verdi. Her ne kadar kadere inanmasa da kendini kaderinin kollarına bıraktı.
Uzun bir süre daha yürüdü ve öylece etrafta dolaşırken köprünün demirlerinin hemen önünde dikilen birini görmüştü. İlk başta ne olduğunu anlamamıştı, o kişinin manzarayı seyrettiğini ve seyretmek için de tuhaf bir yer seçtiğini düşünmüştü ama anladığında hızla adımlarını oraya yönlendirdi.
Stephen:
Stephen bilmem kaçıncıya buradan geçtiğini bilmiyordu. Ama kendinde o cesareti bulana kadar da geçmeye devam edecekti.
Sonunda o gördüğü korkunç şeylerden kurtluduğunda biraz da olsa rahatlamıştı, her şeyin düzelebileceğine dair bir umut oluşmuştu içinde. Ta ki çok sevdiği kız kardeşinin öldüğü haberini alana kadar... Son damla bu olmuştu. Bunu daha fazla kaldıramayacağını düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
together and fine, ironstrange
FanfictionO gün o köprüde onunla karşılaştıktan sonra hayatının değişeceğini anlamıştı.