est quaedam flere voluptas
(ağlamak da bir zevktir)-ovid
jaebeom telefonu çalınca sıçradı ve alt kattan gelen sesleri fark etti. gecenin körüydü ve daha yeni uyuyabilmişti. öncesinde jinyoung'u geri getirme yolunda herkesi yok etmekle ilgili kurduğu zihinsel planlarının üzerinden geçmişti. mark birkaç saat önce harekete geçmelerini uygun bulduğundan beri kanı kaynıyordu -kan dökülmesi ve intikam alınması için bağırıp çağırıyordu. bu yüzden gecesinin bir kısmını da silahlarını parlatarak ve bıçağını bileyerek geçirmişti.
hemen telefonunu açtı ve evinde neler oldup bittiğini kontrol etmek için ayağa kalktı. "mark,"
"jaebeom, şükürler olsun uyandın. çocuklar şu an sana doğru geliyor."
jaebeom, mark'ın ne dediğini anlamayarak kaşlarını çattı ama köşeyi dönüp merdivenlerden aşağı inerken yugyeom ve bambam'in aralarında youngjae'yi taşıdığını gördü. gözlerini kıstı ve kıyafetlerindeki kan lekelerini fark etti. "neler oluyor? youngjae neden yaralı?"
"anladığım kadarıyla onları gördün. bunu sana açıklayacaklar jaebeom. şimdi kapatıyorum. onların yanına git ve hatırla, sakin olmalısın. öfkeni yarına sakla. veya daha sonraya, hangisi olursa." jaebeom bir cevap veremeden mark aramayı sonlandırdı.
bu sırada jaebeom'u ilk fark eden bambam oldu ve yardım için ona işaret etti. "jaebeom hyung! youngjae vuruldu ve senin evin en yakın yerdi."
"gecenin bir yarısı ne halt ediyorsunuz? youngjae neden vuruldu?" jaebeom, bambam'in youngjae'yi yakındaki kanepeye taşımak için desteklediği tarafı tutarken tısladı. "ne oldu?"
"yongguk'un adamları," dedi yugyeom, bambam yarayı temizlemek için gerekli malzemeleri istemek için koşarken. "mark limanlarımızı kapatmayı ayarlamıştı, bizi etkilemese de sevkiyatlarının çoğu limanımızdan geçtiği için yongguk'un adamlarını etkiledi ve bundan memnun kalmadılar."
"siktir," diye mırıldandı jaebeom. "sizden birinin olduğu bir geçiş isteyebilirlerdi."
"evet, istediler ve jackson onlara aletini emmelerini söyledi." yugyeom omuzlarını silkti. "onlara kızmadan önce durumlarını bir düşün. sevkiyatlarını engellemek çok mantıklı bir hareket. geçen hafta satışlarını düşürdük ve tahmin et ne oldu, silah tedarikleri de tehlikeye girdi."
"ama sevkiyatlarını ülkenin güneyine yeniden yönlendirebilirler. hyunwoo'nun limanlarına-" jaebeom duraksadı, tabii yapamazlardı. danışmanı ve yardımcısını yaptıkları aklına gelmişti. "hyunwoo'nun da limanlarını kullanamazlar çünkü mark, hyunwoo'yu tehdit etti ve yongguk'un ailesine her giriş noktasını kapattırdı. sevkiyatlarını kendi limanlarına yeniden yönlendirmek daha fazla paraya mal olacak ve daha fazla zaman alacaktır."
"evet," yugyeom sırıttı. "mark hyung ve jackson hyung çok iyi iş çıkardılar. tüm bunlar yongguk'u kesinlikle kızdırdı ve yarinki saldırımızın zamanı geldi. ya da daha sonraki, her neyse."
"bu çok iyi bir plan ama şimdi elimizde yaralı bir youngjae var. ayrıca sinirlerini jinyoung'tan çıkarmadıklarını kim söyleyebilir?" jaebeom kaşlarını çattı. "ya bu jinyoung'a zarar vermelerine neden olduysa?"
"rahatla," diye araya girdi bambam elinde ilk yardım ekipmanlarıyla geri döndüğünde. "youngjae'de sadece küçük bir kurşun var, bayıldı çünkü bu deha kafasına sertçe vurdu."
"hey! onu bayılttım çünkü ağrısı vardı ve ağrı kesicimiz yoktu. sadece yardım etmeye çalışıyordum." dedi yugyeom.
"ne yaptın?" jaebeom haykırdı. "onu sen mi bayılttın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
providence |jjp - çeviri|
Fanfictiongörücü usulü bir evlilik değildi ama yine de zorakiydi - park jinyoung, lim jaebeom'a resmen satılmıştı. jinyoung ondan nefret etmeliydi ama kendisinden ve dönüşmeye başladığı kişiden nefret etti. cr. crudescere ingilizce'den çevrilmiştir.