Kolumdan sıkı sıkıya tutulup ileriye fırlatılmamla, kapının kenarına tutundum. Omuzumdan kayan çantayı parmaklarımla kavrayıp yer ile buluşmasını engelledim. Gözlerimi tamamen açmaya çalışırken önümdeki kapıdan gelen anahtar çevirme sesleri kesildi.
Aralanan kapıyla beraber gözlerim de açılınca, kolumdaki eski el baskısı yine yerine ulaştı ve ileri doğru sürüklenmeye başladım. Arkamızdan kapanan kapıyla beraber serbest kalan kolum, bana bir yerlere tutunmam gerektiği uyarısını veriyordu. Yanımdan ayrılıp, tek kişi için yapılmış olan koltuğa ilerleyen adım sesleri tok ve sertti.
Yerle buluşmak üzere olan minik çantayı bıraktım ve yerle bir oluşu, tüm evde yankılandı. Ellerimi yumruk haline getirip gözlerimi ovuşturdum ve netleşen görüşümle etrafıma bakındım. Evimdeydim, evimizde.
Büyük salonun ortasında ayakta dururken, oldukça sersem göründüğüme emindim. Sersem ve seksi.
Karşımdaki koltukta oturan, elindeki dolu şarap bardağıyla, bacak bacak üstüne atmış ve gözlerini zemine sabitlemiş derin, can sıkıcı düşüncelere dalmış gibiydi.
Dağınık olduğunu hissettiğim koyu kahve ve adeta bir deniz gibi süzülen dalgalı saçlarımı parmaklarım yardımıyla tarayıp, gözlerimi kapayan tutamları kulak ardı ettim. Omuzlarımda tıpkı bir fazlalık gibi duran ince ceketi kollarımdan sıyırıp yerle buluşturdum.
Karşıdaki, kaşlarını çatmış ve gözlerini odakladığı noktadan çekmemeye yemin etmiş gibiydi. Siktir çok sert.
Uzun, dövmeleri parmaklarına kadar uzanan avucu içinde çevirdiği azalmış şarap dolu bardakla beraber, bitmeyen göz dalışları eşliğinde tepeden tırnağa süzdüm önümdeki heykel diye tanımladığım adamı.
Üzerindeki beyaz ve kaslarından patlamak üzere olan gömleğe ilişti önce gözlerim. Yakasından üç düğme ayrılmıştı bile. Açık boynunda gördüğüm dövmelerde takıldı biraz gözlerim. Sonra geniş omuzları ve kolları katlanmış uçlara döndüm. Dövme dolu olan damarlı kollar, uzun ve kemikli parmaklar nefesimi tutmamı sağladı.
Oh,
Gözlerim ince beline tutundu bir anda. İnce olduğu bariz olan gömlek kumaşının altındaki derin dövmeler saklanmak istemiyor gibi gözler önündeydi.
Siyah kemer yardımıyla yukarıda kalan simsiyah pantolon, ikinci bir deri gibi sarmıştı kaslı bacakları. Daha fazla süzmeme fırsat vermemek için konuştu gibi geldi, her neyse.
''Mantıklı bir açıklaman var olduğuna inanmak istiyorum.''
Kalın ve derinlere işleyen sesini duyduğumda tuttuğum soluğu bıraktım ve çöktüğünü hissettiğim omuzlarımı dikleştirdim. ''Bahsettiğin konu hakkında hiçbir fikrim yok.''
Yüzündeki alay dolu ifadede sırıtır gibi oldu ama hemen kestirip attı o mimiği. Bardağın dibinde kalan kırmızı sıvıyı midesine gönderdi ve bardağı yanındaki minik sehpaya bırakıp, ağzının kenarını elinin tersiyle temizledi.
Sonra ilk kez, ateş saçan hareleri, benim kendine gelmeye çalışan koyuluklarıma dokundu. Yutkundum. Yüzünde tek bir mimik oynamaması, olduğumuz ortamı daha da gererken, nasıl bir hata yaptığımı hatırlamaya çalışıyordum.
Sert hareleri tüm bedenimde gezerken, parmaklarının koltuğun kenarına işkence çektirdiğini gördüm, ''Açıklayayım öyleyse.''
Dudakları yukarı doğru kıvrıldı önce, sakin ve öldürecek bir yavaşlıkta. Sonra gözlerini olduğumuz odada gezdirdi ve boynunu kütletip yüzünü bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I See Red | Taekook
Short StoryAma siktir et şimdi, doğru olana kafayı takmıyorum. Dizlerinin üzerisindesin. Üzerimdeki parçaları senin için çıkaracağım. • Taekook - Oneshot