"Ve Sonra..."

147 14 8
                                    

Bu zifiri karanlık suyun altında gözlerimi açtığımda dünyanın yok edilmiş olduğunu çoktan biliyordum -asıl bilmediğim şeyse okyanusun altında, dünyanın kilometrelerce katman altında, tamamen farklı bir dünya keşfettiğimdi.

Annem yıllar önce bana Okyanus Evreni'nden bahsetmişti. Eski okyanus bilimci olan büyükbabam bir efsane sayılan "Okyanusun Sesi" taşını aramaya çıkmış, bir daha dönememişti. Efsaneye göre insanlığın ilk çağlarında yaşayan bir siren, sesini bir mercan taşına hapsetmişti. O taş okyanusta olduğu müddetçe deniz canlıları okyanusta huzurla yaşayabilecek ve sirenin şarkısı denizdeki canlıları koruyacaktı. Ancak birkaç gün önce bir balıkçı o taşı çaldı. Deniz canlıları taşı korumak için büyük bir yıkım başlattı. Sirenin sesi okyanusta yankılandı.

Şaşırtıcı olan ise sadece denizdeki canlıların duyabileceği bu sesi ben de duydum. Kanım kaynıyor ve okyanusa gitmek için can atıyordum. Annem de sesi duymuştu.

"Neden şarkıyı duyabiliyorum?"

Annem buruk bir tebessümü dudaklarına yerleştirmiş ve başımı okşarken, "Atalarımızın ruhu bizi seçti," demişti.

Söylediklerinin anlamını dün öğrendim. Büyükbabam ve ondan önceki bilim insanı atalarımız mercan taşının koruyucularıydı. Hepsi okyanusa hizmet etmiş ve bir daha evlerine dönememişlerdi. Ancak şimdi, biz geride kalanların yardım etmelerini istiyorlardı. Taşı korumalı ve okyanusu kurtarmalıydık. Annem hastaydı ancak ben kurtarabilirdim. Akıllıydım, çeviktim ve yüzmede iyiydim.

Ama yapamadım.

Okyanusun altındaki bu gizemli yere ayak bastığımda dünya yok oldu. Birkaç adım ileride zafer gülümsemesi yüzüne yapışan balıkçıyı gördüğümde çok geç kaldığımı anlamıştım. Sağ elinde tuttuğu mercan taşı parlıyordu. Sirenin neşeli şarkısı, ölüm ninnisine dönüşmüştü; pes ediyordu.

"Hayır!"

Çığlık attım. O güne kadar sahip olduğunu bilmediğim bir içgüdüyle balıkçıya doğru koştum. Etrafıma toplanan deniz canlıları koruma dürtüsüyle önüme geçtiğinde balıkçı pis bir sırıtışı yüzüne yerleştirdi ve "Her şey bitti!" dedi.

Ancak bitmemişti. Mercan taşı elinde parçalanıp sirenin sesi serbest kaldığında beyaz bir ışık huzmesinin bana ilerlediğini görmüştüm. O ışık çığlığıma karışıp bedenime hapsoldu. Ses tellerim yanıyordu ama canım acımıyor, güçlendiğimi hissediyordum. O an anlamıştım.

Ben sirenin yeni sesi olmuştum.

Sirenin ŞarkısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin