"Bilimde en yeni, edebiyatta en eski kitapları okuyun.."
(Gerçek hayattan alıntıdır.)Yıl 1942
Tanıtım: Daha 5 yaşındayım Niğde Bayağlıyım.Babam çiftçi ama 1 haftadır çalışamıyor hastalığı yüzünden gününü yatakta yatmakta geçiriyor. 2 abim var ve yoksulluktan doğru dürüst yemek yediğimizi hatırlamıyorum..
Sabah uyandığımda evimiz kalabalıktı herkes ağlıyorlardı. Ne oluyordu? Neden ağlıyorlardı? Babamın yattığı odaya gittim. Babam yatağında yoktu. Neredeydi babam? "ana babam nerede?" annem ağlıyordu neden ağlıyordu? Neden sorularımı kimse cevaplamıyordu? Annemin boynuna sarıldım ve kokusunu içime çektim. Annem saçlarıma küçük buse kondurdu. Ama hiç birşey söylenlmedi. Kapının açılmasıyla irkildim halam yanıma gelip beni dışarı çıkardı "Emine baban cennete gitti, orası çok güzel bir yer o güvenli bir yerde" dedi ve alnıma dudaklarını bastırdı.peki orası güzel bir yerse neden ağlıyorlardı? O sırada büyük abim duvarın köşesinde oturup bacaklarını kendine çekimiş ağlıyordu "Mehmet abi ağlama babam cennette" dedim ve mehmet abim gözyaşlarını sildi bana sıkıca sarıldı.Bu sarılmamıza kollarımdan biri tuttu ve kendine çekti bu diyer abim Memişti. Sıkıca memiş abime sarıldım...
Babamın ölümünden 3 ay geçmişti. Bir kuru ekmeği zor buluyorduk."memiş halangil biliyorsun maddi durumları iyi oraya git çalış seni istiyorlar" diyen anneme memiş abim gözlerini devirerek baktı."tamam ana" dedi çalışmak zorundaydı evet daha 9 yaşındaydı ama mecburdu.
Memiş abim yarın erkenden yola çıkacaktı.annem memiş abim için bir kaç eşya koydu.
Memiş abim temelli halamın yanına gitmişti orada çalışıp parasını bize gönderiyordu. Ama abimin gönderdiği para çok az olduğu için Mehmet abim, ben ve anneme yetmiyordu.
Sabah olmuştu,gözlerimi araladım annem çoktan kalkmıştı yataktan kalkıp odanın kapısını araladım annem kuru ekmeği suya batırarak yiyord. Gözlerimin dolduğunu farkettim. Ama ağlamıyacaktım çünkü kaderimiz buydu. Yapacak hiç bir şey yoktu. Odanın kapısını açıp uykulu gözlerle anneme baktım.annem bana gülümsedi ve ayağa kalkıp mutfağa gitti. Çok az kalmış olan peyniri çıkardı benim yemem için bana verdi "hadi emine çabuk ye de memiş abini ziyarete gidelim." annemin verdiği az olan peyniri yemedim. Çünkü halamgile gidecektik onların orada her çeşit yiyecek vardı. Mehmet abim gelmediği için peynirin onun hakkı olduğunu düşündüm.. Suya kuru ekmeği batırarak yedim..
Halamgile gitmek için trene bindik.Halamın çocuğu olmadığı için evlatlık bir kız çocuğu almışlar 2 yaşındaymış sanırım. Düşünceye dalmışken sessizliği bozan trenin sesi oldu halamgilin köyüne gelmiştik. Annem elimden tuttu tren istasyonundan halamın kocası (eniştem) alacaktı.Eniştem çok saf ve temiz kalpli birisiydi. Bizi traktör ile almaya gelmiş. Traktöre ilk defa binecektim. Annem bana yardım ederek traktöre bindim...
Halamgilin evine geldiğimizde halam ağlıyordu. Evlatlık alınan kız çocuğu yemek pişerken tandırdan (ocak) elbisesi tutuşmuş ve yanarak ölmüş. Halam çok üzgündü.
Yemek hazırlamak için annem mutfağa gitti bende anneme yardım etmek için yanında durdum.
Akşam yemeğini yedikten sonra memiş abim tarladan geldi. Orada çalışıyordu. Bayadır memiş abimle görüşmüyorduk hasret giderdik.
Halamla annemin sesleriyle uyandım " emine burada kalsın bacım bana yardım etsin" dedi halam. Annemde kabul etti. Sonra annem yanıma gelip "halanı üzme işlerine yardım et biraz halanın yanında abinle kal ben geldiğimde seni alırım" dedi. Aslında mutlu olmuştum. Çünkü burada yiyecek vardı ve halamla eniştemi çok seviyordum. Anneme sarılıp vedalaştık..
Arkadaşlar bu hikaye babaannemin hayatı bende yazmayı düşündüm...beğenirseniz sevinirim sizleri seviyorumm.. :)