1.0 ✓

49 14 2
                                    

Kız hatırlamak istemeyeceği hatıraları bir bir gözünün önünde görmek artık istemiyordu.

Arkadaşları onun delirdiği hakkında hergün bir şeyler zırvalıyor ve eskiden onunda yaptığı gibi boş boğazlık yapıyorlardı. Ama o artık boş boğazlık yapmıyordu. Sevgilisi çok konuşan kişileri sevmezdi.

İsmi koridorda yankılandığı zaman yanından geçen ve oldukça sorunlu görünen hastanın çıktığı kapıya yöneldi.

Her ay yaptığı gibi tekrar buraya saçma şeyler anlatmaya gelmişti. En azından arkadaşlarının içini rahatlatmak için bir psikolog ile görüşmenin ona zararı olmayacaktı.

Psikolog Kim Jisoo onun geldiğini gördüğü gibi ayaklandı ve hem sevgili arkadaşını hemde kendi hastasını ayakta selamladı.

"Bu ay gelmeyeceksin diye çok korktum. Niye bu kadar geç geldin!?"

Jisoo şakayla karışık bir şekilde ona kızarken Nayeon sadece hafifçe gülümsemekle yetindi. Bu oda onu oldukça boğuyordu.

"Bir şey içmek ister misin? Kahve? Çay?"

Nayeon yine bir cevap vermeden mimikleri ile onu reddetti. Kolayca geçecek bir seans yaşamak için çok konuşmamak gerekiyordu. Fakat bu Jisoo'nun karşısında oldukça mümkün bir şey değildi.

"Bu ay sana dediğim gibi mektuplar yazdın mı? Onlara bakabilir miyim?"

Önceki seanstan sonra Nayeon Jisoo'nun ona önerdiği gibi sevgilisine mektuplar yazmıştı. Bunları yazarken sevgilisine birazcık nefret kusmuş olsa bile onun için oldukça fazla değerli mektuplardı bunlar. O günlerde düşündükleri şeyleri aktarmıştı oraya.

Her ne kadar bu mektupların kendisi ve sevgilisine özel kalmasını istesede Jisoo'ya sessizce bir evet cevabı verdi.

Çantasını bacaklarının üzerine koydu. İlk fermuarı açtı ve orada bulunan dokuzar tane mektubu eline aldı. Onları aynı sakinlik ile Jisoo'nun masasının üzerine koydu ve çantasını geri koluna taktı.

Yaklaşık on - on beş dakika boyunca Jisoo mektupları Nayeon ise parkeleri inceledi ve en sonunda sıkıntılı bir nefes veren Jisoo ile ikilinin gözleri birbirini buldu.

"Sanırım benim ne demek istediğimi tam olarak anlayamamışsın Nayeon."

Anlamıştı anlamasına da bunu istemiyordu işte. Emindi Jisoo'da bunu biliyordu fakat onun arkadaşı olduğu için sustuğu kesindi. Jisoo ondan Kyungsoo'ya olan nefret, aşk, üzüntü, kaygı ne varsa bunu ona mektuplar halinde anlatmasını istemişti.

Nayeon bunları ölen Kyungsoo'ya yapmalıydı kendi hayallerinde yaşayan Kyungsoo'ya değil.

Mektupların çoğunda olmayan şeylerden bahsetmişti Nayeon mesela Kyungsoo'nun tek sevgilisi Nayeon'du kimse Eun Ha diye birini tanımıyordu. Ya da Nayeon belkide Eun Ha diyerek kendinden bahsediyordu. Sevgilisinin onun yüzünden öldüğünü düşündüğünü belirtiyordu.

Anlaması zor şeyler vardı.

Bir mektup diğerini tutmuyor bazısında bir iki cümle yazıp bırakmış ve anlaşıldığı üzere bazı mektuplarda büyük sinir atakları geçirmişti. Jisoo hala ilk günkü den daha iyi hale gelmeyen Nayeon ile derin bir nefes aldı.

"Nayeon seninle kendini artık suçlamaman gerektiği konusunda anlaştığımızı düşünüyordum. O bir kazaydı ve sende yaralandın."

"Ve Kyungsoo öldü."

Jisoo onu tamamlayan Nayeon ile kafasını olumsuz anlamda salladı. Eğer sırf o arabada olduğu için Nayeon suçlu ise eğerki bu durumda araba firması, önünden geçtiği trafik lambası, arka fonda çalan müzik ve benzeri bir çok şeyde suçluydu.

Nayeon içinse sadece iki kişi suçluydu. Kendisi ve aşktan gözü kör olmuş bir tanecik sevgilisi çünkü eğer ki kendisini sevmeseydi Kyungsoo hala hayatta olabilecekti.

Sırf bir öpücük uğruna hayatını kaybetmeyecekti.

Onun yanında olupta sevmemesi Nayeon için daha iyi bir seçenekti. En azından onun kahve kokusunu içine çekebilmek isterdi. Sesini duymak, onunla inat etmek, birlikte sonsuza kadar gülmek...

"Hayır, Nayeon bunları sen ağla diye söylemedim. Bak ne yapalım biliyor musun? Birlikte Kyungsoo'nun mezarına uğrayalım ve sonrasında seansımıza bir kafede devam edelim. Ne dersin?"

Eline Jisoo'nun sıkıştırdığı mendil ile birlikte göz yaşlarını sildi.

Uzun zamandır uğramıyordu Kyungsoo'nun mezarına hala onun öldüğünü kabullenemezken de uğramak istemiyordu açıkçası.

"Tamam."

Yine sessiz bir şekilde onu onayladı. Bu duvarlar onun üstüne geldikçe kendini daha kotu hissediyordu. Tek yapması gereken şey buradan çıkmak gibi hissetmekte haklıydı.

İki arkadaş paltolarını giydiler ve birlikte metroya doğru yürümeye başladılar.

Ofiste kalan tek şey ise Kyungsoo'nun içinde yaşadığı mektuplar oldu.


Lust For Life | Nayeon + Kyungsoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin