.。.°• .。.
Kyungsoo güne her zamanki gibi başlamıştı. Sabahın köründe kalkmış, ona sürpriz yaparak çiçeklenen kaktüsleri sayesinde aydınlanmış ve yağmur yağacağını bildiren kara bulutlara rağmen kahvaltısını huzurla bitirmişti. Geriye yalnızca film izlemek kalıyordu. Hafta sonu olduğundan bütün gününü kendine ayırmayı planlamıştı. İzlemek istediği ve izlediği filmlerin çetelesini tuttuğu kalın ajandasının 2020 bölmesi diğerlerine nazaran daha kabarıktı.
Etrafı toparlamayı bitirdiğinde üstüne çekidüzen verdi. Ev temiz, bulaşık makinesi boş, keyfi de yerindeydi. Üstüne bir de İnternet'ten sipariş ettiği abur cuburlar geldiğinde hiçbir aksilik yaşamayacağına emin olmuştu.
Seçtiği film, devamını çekmedikleri için her gün lanet okuduğu Percy Jackson serisiydi. Kaç yaşına gelirse gelsin ya da izlemediği binlerce film kenarda bekliyor olsun yine de ergenliğini şenlendiren klasiklerden vazgeçemiyordu. Yunan mitolojisine korkunç bir ilgisi olduğundan, filmin favorileri arasında olmasına da şaşmamalıydı. Olimpos evrenini, destanları, bütün mitolojik öyküleri okumaya bayılıyordu.
Hava zaten kapalı olduğundan, ikinci el projeksiyonundan duvara yansıttığı ekran için odanın perdelerini kapatmamıştı. Camını döven sert yağmur eşliğinde oynat düğmesine bastı.
***
Keyif çatmadan önce ev işi yapmak büyük bir hataydı. Kyungsoo yorgunluktan filmin en heyecanlı yerinde uyuyakalmıştı ve bangır bangır kulaklarına dolan aksiyon efektleri dahi onu uyandıramamıştı. Ta ki Percy çığlık atana kadar.
"Hay tüküreyim." dedi tutulan beliyle koltuğunda doğrulurken. Önce çoktan kararan havaya baktı.
"Bunlar da kim?" Yanında duyduğu ses ile kulağının dibinde top patlatılmış gibi sıçradı. Dudaklarından bir çığlık kaçtı.
Korkusundan sıyrılamadan sesin sahibi olan yabancıyı süzdü telaşlı bakışları. "Evime nasıl girdin?" Çıplak olduğunu fark edince gözleri irice açıldı. "Sapık mısın ulan sen, aman aman." Bir yandan gözlerini kapatırken diğer yandan kenardaki yastıklardan kapıp doğruca sapığa yaklaştı ve bir böceğe eğilir gibi, temkinle uzattı kolunu. Babafingosuna yavaşça attı yastığı ve "Kapat şunu." dedi sinirle.
Hemen masadaki telefonunu kapıp polisin numarasını tuşladı ama tuhaf bir yaratığı inceler gibi ona bakan adamın gözlerine oturmuş saf ifadeyi görünce tereddüt etti. İçine düşen şüphe ile kafasında sorguladı: siparişleri içeri aldığında kapıyı kapatmış mıydı? Dışarıda dolanan evsizlerden biri miydi bu adam da?
Bir daha baştan uca süzdü adamı. Esmer bedeni atletik görünüyordu, kirli değildi ve yastığın kapatmadığı üst göbeğinde rahatça görülen karın kasları da sağlam bir fitness yaptığının kanıtıydı. En son dışarı çıktığında hiç böylesine yakışıklı ve eli yüzü düzgün bir evsiz görmemişti. Masum ayağına yatan manyak bir katil olma ihtimali yüksekti.
"Polisi arıyorum." dedi tepkisini ölçmek için. Adımları geri geri gitti. Koltukta put gibi oturan adam hiçbir tepki vermedi, yalnızca kaşları hafifçe çatıldı.
"Polis mi? Şehri mi arayacaksın? Bütün şehri?"
"Ne?" diye sordu Kyungsoo kafası karışınca. "Ne saçmalıyorsun? Ya evimden çık git ya da polisi ararım."
"Polis de ne?" dedi esmer yabancı ve kucağındaki yastığı yeni fark eder gibi bakışlarını oraya çevirip öfkeyle attı koltuğa. "Tanrı aşkına ört şu musibetini!"